Promosyon kavgası

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Sekiz banka hakkında maaş promosyonları konusunda centilmenlik anlaşması yaptıklarına ilişkin bir iddia var. Rekabet Kurumu da bu iddiayı soruşturuyor, bankalara yüklü bir ceza verilmesi söz konusu.

Bu konudaki soruşturma ne zaman açıldı; ta 19 Ağustos 2009 tarihinde. Yani neredeyse bir buçuk yıl önce. Peki, o tarihlerde ya da aradan geçen bir buçuk yılda "bu soruşturma bankacılık sistemini çok zora sokar, sistemin itibarı zedelenir, bu da Türkiye ekonomisini çok olumsuz etkiler" diye bir görüş okuduk mu, hayır. Ya da, bu soruşturma açıldı diye Borsada özellikle banka hisse senetleri bir günde ortalama yüzde 6 geriledi mi, hayır. Öyleyse, bankaların sözlü savunmalarını yaptıkları 1 Mart Salı günü ne oldu da Borsada çok keskin bir düşüş yaşandı? Yanıt aranması gereken soruların başında galiba bu geliyor. Soruyu biraz detaylandırmak da mümkün; 1 Mart'ta yüklü miktarda satış yapanlar kimler?

Bir bilek güreşi izliyoruz. Rekabet Kurumu özetle "ben yasadan aldığım yetkiyi uygularım" diyor. Bunu söylemesi de doğal, hem kim "bırak yasanın ne öngördüğünü, ekonomiyi düşünerek hareket et" diyebilir ki…

Ama, Rekabet Kurumu'na "yasayı boş ver" denmese, denilemese de, "alacağın bu karar ekonomi için hiç iyi olmaz, ülkeden şu kadar döviz çıkar, kur fırlar, Borsa daha da düşer" diye bir anlamda gözdağı veriliyor. Bütün bu dile getirilenler olur mu, olur… Ama bunları gözetmek Rekabet Kurumu'nun görevi midir?

Rekabet Kurumu'na sözlü savunmaya giden bankacıların hemen hiçbiri somut olarak "centilmenlik anlaşması da nereden çıkıyor, yok böyle bir anlaşma" demiyor. Dikkat çekilen, vurgu yapılan, alınacak bir ceza kararının bankacılık sistemine zar vereceği noktasında yoğunlaşıyor.

Rekabet Kurumu bankalara ceza uygularsa bundan finans sisteminin zarar göreceği kesin. Hiç kimse aksini iddia edemez. Merkez Bankası'nın munzam karşılıkları artıran ve karşılıklara faiz ödenmesine son veren kararı zaten bankacılık sistemi için bir yük oluşturmuştu. Rekabet Kurumu'ndan gelecek bir ceza da sekiz banka için bir yük anlamı taşıyacak. Gerçi büyük bir kitle bu durum karşısında el ovuşturacak, bankaların karı azaldı, diye mutlu olacak; ama, biraz tarafsız ve sağlıklı düşünülünce bunun çok yanlış bir yaklaşım olduğu görülecek.

Türkiye'de karı en çok göze batan ticari işletmeler, bankalar. Sanki dile getirilmeyen bir arzu var: "Ah şu bankalar bir zarar etse…" Yıllar önceki yine bankaların karı çok göze batıyor ve eleştiri konusu oluyordu. O zamanki bir yazımızda şu başlığı kullanmıştık: "Bankalar zarar ediyor olsaydı daha mı iyiydi?"

Hem bir yandan bankacılık sistemimizin sağlamlığıyla, küresel krizi nasıl hasarsız atlattığımızla övünecek ve bankalarımızın tüm dünyaya örnek olduğunu söyleyeceğiz, öbür yandan da "bankalarımız bu kadar kar etmesin" diyecek; hatta daha ileri gidenlerin dileğiyle bankaların zarar etmesinden keyif alacak duruma geleceğiz. Bu söylediklerimizle Rekabet Kurumu'nun bir ilgisinin olmadığını vurgulamaya bilmem gerek var mı? Biz, kendisi de bir ticari işletme olarak bankalarla iş yapanları kastediyoruz. Yani, "Bankalar az kazansın, az kazansın ki benim karım daha fazla olsun" diyenleri…

Bir bilek güreşi izliyoruz; aynı zamanda bir gövde gösterisi de… Rekabet Kurumu bankalar için ne diye soruşturma açtı; aralarında centilmenlik anlaşması yaptılar, diye. Bakarsınız soruşturma sonucunda herhangi bir centilmenlik anlaşması olmadığı sonucuna da varılır.

Ama ister misiniz Rekabet Kurumu bu sekiz bankanın altısı için başka bir nedenle centilmenlik anlaşması yaptınız, suçlamasıyla soruşturma açsın! Sekiz bankanın altısı, önceki günkü sözlü savunmaya genel müdür düzeyinde katıldı, değil mi. Bu altı bankanın genel müdürü, birbirlerinden habersiz olarak mı geldi, yoksa "hep birlikte bir Ankara çıkarması yapalım" diye küçük bir "centilmenlik" anlaşması yaparak mı?

Tüm yazılarını göster