Prof. Daniel Cohen: Krizin çözüme ulaşması IMF kaynaklarının yeterliliği

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Dünya ekonomisinin liderleri 2 Nisan'da Londra'da bir araya geliyor. G-20 toplantısının en önemli konularından birinin IMF olacağı şüphesiz. Birkaç yıl öncesine kadar misyonu sorgulanan Uluslararası Para Fonu, krizle birlikte yine sahnede. IMF'nin kaynakları bugün yaklaşık 500 milyar dolara ulaşıyor. Bu miktarın 750 milyar dolara yükselmesi mümkün. Bunun yanı sıra, organizasyon, yeni krizleri öngörebilecek bir alarm mekanizmasına da sahip olacak.

IMF'nin yeniden gündeme gelmesinde ve güç kazanmasında rol oynayan en önemli unsurlardan birisi Barack Obama. Öte yandan IMF'nin yönetici ekibi G-20 içinde söz sahibi olan devlet liderleri ile son derece uyum içinde. Bununla birlikte artık sadece Batılı ülkeler tarafından yönetilen bir organizasyon olmak istemediğini de ortaya koymuş durumda. IMF 10 Mart'ta zengin ülkelerden 25 milyar dolar talep etti. Bu parayı istemesinin amacı iflas etmek üzere olan 22 ülkeye yardım etmek. IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn da, kendinden sonra IMF'nin başına bir Avrupalı'nın geçmeyebileceğini çok kez dile getirdi.

Paris Ekonomi Üniversitesi Başkan Yardımcısı Profesör Daniel Cohen, küresel ekonomi alanında uzman bir isim. Cohen, krizin çözüme ulaşması için, öncelikle IMF kaynaklarının yeterliliğini sağlamak gerektiğini söylüyor.

Cohen, "Kriz bu hızla devam ettiği takdirde, IMF'nin bugün sahip olduğu kaynaklar kısa bir süre içinde tükenmiş olacak. Zengin ülkelerin hükümetlerinin aslında kendileri için keşfetmiş olduğu bu organizasyonun, dünya geneline cevap verebilmesi gerekiyor" yorumunda bulunuyor.

Aynı zamanda, krizin en başından bu yana klasikleşen sorulara cevap vermememiz gerektiğini de dile getiren Cohen, bu soruları şöyle sıralıyor: "Piyasa düzenleyicilerini; derecelendirme kuruluşlarını ve vergi cennetlerini kim düzenleyecek? Bunların ezici gücünü ortadan kaldırmak için ne tür uygulamalar gerçekleştirilecek? Düzenleme alanına bugüne kadar dahil edilmeyen aktörler yeniden nasıl yeniden dahil edilecek?"

İşte Cohen'in krize yönelik bazı görüşleri:

- Kriz aslında 2007'de başladı

Kriz aslında 2007 yılının Ağustos ayında, bankalar arası piyasada sorunların ortaya çıkması ile başladı. 15 Ağustos 2007'den Lehman Brothers'ın iflas ettiği 15 Eylül 2008'e kadar geçen dönemde, dünya otoriteleri zor durumdaki kurumlara destek vererek krizin aşılabileceğini düşündüler. Lehman Brothers'ın iflası ise krizin aslında yeni başladığını gösterdi herkese. 2008'in son dönemine ait rakamlar gerçekten korkunç boyutlarda. Avrupa'da büyüme oranı -1,2; ABD'de -1,6. Herkes bu durumdan etkilendi. Ekonomilerini büyük ölçüde finans ve emlak sektörleri üzerine kuran ABD, İngiltere ve İspanya, krizden en fazla etkilenen ülkeler oldu. Fakat kriz aynı zamanda, büyük bir rekabet gücüne sahip olan Almanya, Çin gibi ülkeleri de vurdu. Bu ülkelerin ekonomileri, küresel ticaretin büyük ölçüde çökmesi ile son derece olumsuz etkilendi.

- Avrupa krizde etkisiz kaldı

Krize karşı Avrupa içindeki koordinasyon yetersiz değil, fakat etkisiz. Tüketimin artırılmasının ekonomiyi tetikleyip tetiklemeyeceğine yönelik tartışmalar sürüyor, fakat önemli olan AB'nin bir arada ortak bir hareket uygulaması. Eğer Avrupa ülkeleri ekonomik önlemleri ortak bir şekilde almış olsalardı, birbirlerine ne derece bağlı olduklarını görebilirlerdi. Komisyon, kriz yönetimine liderlik edebilir ve bankaların kurtarılmasına yönelik yasaları düzenleyebilirdi. Fakat en zayıf kalınan nokta, Doğu Avrupa ülkelerine yönelik finansman planı oldu. Avrupa, kriz sürecinde kendi rolünü yeniden tanımlama, finansal gücünü yeniden yaratma fırsatına sahipti, fakat bunu kullanamadı.

- Kapitalizm kendini yerle bir edecek hastalığın belirtilerini görmedi

Kriz, kapitalizmin sorgulanmasına neden oldu. Krizin temelinde bulunanların kazandıkları paralar toplumu dehşete düşürdü. Savaş sonrası yıllarında, gerek ekonomi gerekse uluslararası ilişkilerde işbirliği ve rekabete dayanan yeni bir oluşum gerçekleşmişti. Sosyal piyasa ekonomisi gelişti. Fakat 1970 krizi, Berlin duvarının yıkılması, 1980'li yıllarda yaşanan finans devrimi bu süreci sonlandırdı. Savaş sonrası uygulanan konsensüs yok oldu. Ve 30 seneden kısa bir süre içinde, kriz geri geldi. Subprime krizi, finansal kapitalizmin içinde bulunduğu zor durumu ortaya koyuyor. Finansal kapitalizm, kendini yerle bir edecek hastalığın belirtilerini görmeyi başaramadı. Küreselleşmenin yeni çerçevesi kapsamında, 1929 krizinden ders almak için savaş sonrası yapılan entelektüel çalışmaların yeniden başlatılması gerekiyor.

Tüm yazılarını göster