Politika faizleri uzun süre düşük tutulabilir mi?

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) gecelik borçlanma faiz oranını %6,5, borç verme faizini %9,0 seviyesinde sabit tutarak 2008 Kasım ayından bu yana gerçekleştirdiği faiz indirim dizisini sonlandırdı. Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine Aralık ayında son vermesi beklenen bir gelişmeydi. Piyasaların asıl merak ettiği "Merkez Bankası'nın politika faizlerini ne zaman ve ne hızla artıracağı" soruları ise cevapsız kalmaya devam etti.

Piyasa oyuncuları toplantı sonrası yapılan açıklamada satır aralarını okuyup Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönemde izleyeceği politikaları konusunda fikir yürütmeye çalıştı. Merkez Bankası'nın karar sonrasında yaptığı açıklamada sürpriz yoktu. Merkez Bankası "faiz oranlarının uzun bir süre düşük düzeylerde tutacağı" mesajını vermeye devam etti.

Yapılan açıklamada "piyasalar için küçük" "iktisatçılar için büyük" farklılıklar vardı. Merkez Bankası ekonomideki toparlanmayı anlatmak için geçen ay kullandığı "yavaş ve kademeli" yerine, biraz daha güçlü olan, "ılımlı" sözcüğünü kullandı. Geçen ay toplam talebin "zayıf bir seyir izlediği" vurgulanırken bu ay "toplam talebe ilişkin belirsizlikler sürmektedir" tespitinde bulunuldu…

Ama verilen ana mesajlar değişmedi: (i) "İstihdam koşullarının kalıcı olarak iyileşmesi uzun zaman alacak." (ii) "Yurtiçi kaynak kullanımının düşük seyretmesi nedeniyle enflasyonun düşük seyrini koruması bekleniyor." (iii) "Faiz oranları uzun süre düşük tutulmaya devam edilecek"

Merkez Bankası'nın büyüme cephesindeki görüşlerine büyük oranda katılıyoruz. Enflasyon üzerinde talep kaynaklı bir baskı gelmesini beklemiyoruz. Avrupa'nın yavaş büyümesi ve Türkiye'deki işsizliğin yüksekliği uzun süre talep kaynaklı bir enflasyon baskısını sınırlayacak.

Buna karşı arz kaynaklı enflasyon konusunda ciddi endişelerimiz var. 2010, 2011 yıllarında enflasyonu yukarı çekecek üç temel neden görüyoruz. (i) Genel seçimler öncesinde harcamaları artırabilmek için kamu mallarına zam yapılması; (ii) Asya'nın hızlı büyümesi nedeniyle emtia fiyatlarındaki artış (iii) Dünya gıda fiyatlarındaki artış beklentisi.

Merkez Bankası "talep koşullarının zayıf olması nedeniyle, yukarı yönlü maliyet şoklarının yurt içi fiyatlar üzerindeki etkisinin sınırlı olacağı" görüşünde. Dolayısıyla kısa vadeli maliyet şoklarına para politikası ile tepki verme ihtimali düşük. Ancak söz konusu şoklar bizim öngördüğümüz gibi kalıcı bir eğilime dönüşürse ve orta vadeli beklentileri bozarsa Merkez Bankası faiz silahını çekmek durumunda kalacaktır.

Merkez Bankası'nın ekonomik analiz konusundaki bilgisine ve deneyimine güveniyoruz. Ama politika faizlerinin uzun süre düşük tutulacağı görüşüne katılmıyoruz. Mali cephedeki bozulma ve emtia fiyatlarındaki artışın enflasyon beklentilerini bozarak Merkez Bankası'nı faiz artırmaya zorlayacağına inanıyoruz. Merkez Bankası'nın 2010 yılı son çeyreğinden başlayarak faizleri 400 baz puan civarında artırmasını bekliyoruz.

Merkez Bankasının faizleri artırdığı, bütçe dengelerinin kötüleştiği ve Hazine'nin yılın ilk aylarında piyasalardan iç borç çevirme oranını %110 civarına yükselteceği temel senaryomuzda Devlet İç Borçlanma Senetleri için olumlu bir tablo çıkmıyor. Bu nedenle sabit getirili kıymet önerilerimizde son üç aydır uzun vadeli ve sabit faizli kıymetli tahvillerden kaçınıyoruz. Sabit faizli kıymetlerde yatırım vadesini verim eğrisinin göreceli olarak dikleştiği 9 ile 12 ay arasında sınırlıyoruz. Uzun vadeli tahvillerde değişken faizli ve TÜFE'ye endeksli kağıtlara ağırlık vermeye devam ediyoruz.

Tüm yazılarını göster