Piyasayı faizi sadeleştirip mi fonlasak, sadeleştirmeden mi fonlasak

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Merkez Bankası bankalara temelde iki şekilde para veriyor. Birincisi haftalık repo ihalesi yoluyla. Bu şekilde para verildiğinde uygulanan faiz yüzde 7.50. Haftalık repo faizi yaklaşık bir yıl önce, 24 Şubat 2015 tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında yüzde 7.75'ten yüzde 7.50'ye indirilmişti. Yani bir yıla yakın süredir aynı oran uygulanıyor. 

Merkez Bankası'nın ikinci yöntemi gecelik borç verme şeklinde. Bu yöntemde, adı üstünde yalnızca bir gecelik borç veriliyor. Gecelik borç vermede de geçen yılın 24 Şubat tarihinden bu yana aynı oran uygulanıyor. Söz konusu tarihte gecelik borç verme faiz oranı yüzde 11.25'ten yüzde 10.75'e indirilmişti ve bir yıla yakın süredir bu oran aynı korunuyor. 

Çift yönlü baskı 

Merkez Bankası'nın üstünde iki yönlü baskı var. Banka, iki arada bir derede kalmış durumda adeta. Bir taraftan çok yüksek olduğu dile getirilen bu faizle yatırım yapılamayacağı öne sürülüyor ve faizin mutlaka indirilmesi gerektiği ifade ediliyor. 

Faiz indirilirse yatırımlar artar mı, çok tartışılır. Ama biliniyor ki faiz inerse enfl asyon daha da hızlanır ve kur tırmanır gider. 

Diğer taraftan özellikle bu ortamda faizi indirmek değil, artırmak gerektiği dile getiriliyor; hatta Merkez Bankası'nın, siyasilerin baskısı yüzünden gerekli olan bu artışı yapmadığı belirtiliyor. 

Yani Merkez Bankası kimseye yaranamıyor. Merkez'in birilerine yaranması gerekmiyor tabii ki, görevi neyse, yapması gereken neyse onu yapması gerekiyor. O görev de yasasında açıkça belirtiliyor zaten. Merkez Bankası'nın web sayfasını açtığınızda ilk dikkati çeken, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir" ifadesi oluyor. 

Ama Merkez Bankası uyguladığı bu politikalarla fiyat istikrarını sağlayamıyor. Ama "İstikrar mutlaka düşük oran demek değil ki, yüzde 5 öngörüp yüzde 8-9 gerçekleşme sağlamak da bir istikrar, bu nedenle Merkez başarılı" da denilebilir. Şaka bir yana bizde istikrar böyle oluşuyor anlaşılan... 

Şimdi de sadeleştirme tartışması 

Girişte belirttik; Merkez Bankası piyasayı temelde iki şekilde fonluyor. Birincisi haftalık repo ihalesi yoluyla, ikincisi de gecelik borç verme yoluyla. Bu iki faizin ağırlıklı ortalamasıyla da ortalama fonlama faizi elde ediliyor. Bu ortalama faizi oluşturma inisiyatifi Merkez Bankası'nın elinde. 

Merkez Bankası'nın haftalık repo faizi yüzde 7.50, gecelik borç verme faizi yüzde 10.75 düzeyinde. Ağırlıklı ortalama faiz ise son günlerde yüzde 9'un üstüne çıktı. Fonlama faizi, 26 Ocak'ta yüzde 9.05, 27 Ocak'ta yüzde 9.04 olarak gerçekleşti. 

Şimdi biz aylardır Merkez Bankası'nın faizi sadeleştirmesini, yani tek ya da en fazla iki faiz uygulamasını istiyor, bunun ne kadar gerekli olduğu üstünde duruyoruz. Aslında burada Merkez Bankası'nın da hiç sorumluğu yok denilemez. Faizin zaman içinde ve uluslararası konjonktür elverir hale gelince sadeleştirileceğini Merkez Bankası yetkilileri dile getirmişti. Bu zamanında hiç ifade edilmese ve çok önemliymiş havası yayılmasaydı, bugün konu böylesine tartışılıyor olmazdı. 

Para Politikası Kurulu'nun son toplantısının ardından yapılan açıklamada, sadeleştirme vurgusuna yer verilmemişti. Başkan Erdem Başçı da, enfl asyon raporunu açıklarken içinde bulunulan uluslararası koşulların sadeleştirmeye elverişli olmadığını söyledi.

Sadeleştirmeden kasıt, hem yüzde 7.50 ile yüzde 10.75 arasındaki bandı daraltmak, hem de burada yer vermediğimiz diğer faiz oranlarının bir kısmını uygulamadan kaldırmak. 

Geçenlerde verdiğimiz örneği tekrarlamakta yarar var. Merkez Bankası, dört şeritli bir yolda rahatça ilerlemek varken, yolun devamında virajlar olabileceğini bile bile niye şerit sayısını ikiye, hele hele bire indirsin ki... 

Merkez Bankası yüzde 7.50 ile yüzde 10.75 arasında bir faiz oluşturmuş gidiyor. Bu oran da biraz önce belirttik yüzde 9 dolayında. Merkez isterse bu faizi daha da yukarı çekebilir. Nitekim grafikte kolaylıkla izlenebileceği gibi ağırlıklı fonlama maliyeti giderek yükseltiliyor. Yani Merkez Bankası pratikte faizi zaten artırıyor. 

Artış istemek başka, sadeleştirme başka 

Merkez Bankası'nın uygulamakta olduğu tüm faizler düşük bulunabilir. Bulanlar da var nitekim. Bu tümüyle ayrı bir konu. 

Ama faiz koridorunun daraltılmasını, hatta tek faize geçilmesini istemek çok başka. Bu, Merkez Bankası'nın elini kolunu adeta bağlamak demek. Erdem Başçı'nın enfl asyon raporunu açıklarken dikkat çektiği gibi, tek faiz uygulamasına geçmek, uluslararası alanda her oynaklık karşısında aylık toplantıda faizi değiştirmek anlamına geliyor. Oysa şimdi elde bir malzeme var, faizin her gün az da olsa değiştirilmesine olanak veren bir malzeme. Bunu kullanmaktan vazgeçmenin mantığı olabilir mi? 

Aslında bu konuyu böylesine tartışma konusu yapan ve "çok çok önemli" bir konu haline getirenler de ekonominin avuç içi kadar bir kesimi... Faizin ağırlıklı olarak hangi düzeyde uygulandığı önemli. İsterse çok daha farklı oranlar söz konusu olsun. 

Hem düşünün; bir bankaya gittiğinizde çok yüksek faizler var, ama önemli olan o faizi size uyguluyorlar mı, uygulamıyorlar mı ya da çok düşük kredi faizi var, size o faizden kredi açıyorlar mı, açmıyorlar mı? Taban ve tavan oranların öyle fazla önemi yok. Siz, ortalamaya ve uygulanana bakın! 

Sokaktaki vatandaşın sadeleştirmeyle de, gecelik faizle de, fonlama maliyetiyle de hiç ilgisi yok zaten. Geçtik onları, çoğu şirketin, hele hele KOBİ konumunda ve günlük işini çevirmeye çalışan şirketlerin de hiç ilgisi yok. Finans kesiminde birilerinin diline pelesenk olmuş bu sadeleştirme. Onların kendi açılarından haklı oldukları yön var tabii ki... Merkez Bankası da vermiş bu kozu "İleride sadeleştirmeye gideriz" diye; o koşullar değişmiş, artık sırası değilmiş, kimin umurunda... Varsa yoksa sadeleştirme... Sanki ekonomideki tek sorumuz buymuş gibi...

Tüm yazılarını göster