Piyasaların 1 Kasım coşkusunu Mrs Yellen gölgeledi

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

1 Kasım'da sandıktan tek parti iktidarı çıktığında nasıl bir coşku yaşanacağı kimse için sır değildi. Sandıktan 7 Haziran benzeri bir tablo çıkmış olsaydı, bu kez 8 Haziran'daki gibi bir çöküş de söz konusu olmayacaktı. Çünkü artık Türkiye kendini biraz koalisyona da hazırlamış gibiydi. 2 Kasım'da, 8 Haziran'daki kadar sert olmayacak bir dalgalanma gözlerdik, o kadar. Ama 1 Kasım seçiminde AKP silip süpürünce, doğal olarak 2 Kasım günü piyasalarda müthiş bir coşku yaşandı. 

Piyasaların değişmez kuralıdır. Hiçbir gösterge sürekli iyiye gitmez, yine aynı şekilde hiçbir şekilde sürekli olumsuz yönde seyretmez. Artış ve azalışlar, kimi dönem tırmanış ve çöküş boyutuna varır. Ama gün gelir bir dengelenme de yaşanır. Aslında, önemli olan tırmanış ve çöküşlerin, tepe ve dip noktalarının çok ayrışmaması, dalga boyunun çok olmamasıdır. 

Ama bu dalga boyunun çok olması bazılarının işine yarar. Piyasalarda daha çok para kazanmak, bu dalganın derinliğiyle paraleldir. Çok para kazananın olduğu yerde, tabii ki bir de kaybeden vardır. Birilerinin para kazanması, birilerinin kaybıyla mümkündür çünkü. 

Ne var ki, bu dalga boyunu kontrol edebilmek de her zaman mümkün değildir. Hele hele ipler ülke olarak sizin elinizde değilse.

'Merkez bankalarının amiri FED'

1 Kasım sonrası coşkusunun zaten çok uzun soluklu olacağı beklenmiyordu, ama FED Başkanı Yellen'in önceki gün yaptığı aralık ayında faiz artırımı olasılığının çok güçlü olduğu yolundaki açıklama adeta birden kendimize gelmemiz sonucunu doğurdu. 

İyiydi, güzeldi; 1 Kasım'da sandıktan tek parti iktidarı çıkmıştı, ama bu bazı sorunların üstesinden bir çırpıda gelineceği anlamını taşımıyordu. Kaldı ki, Türkiye istediği kadar tek parti iktidarıyla yönetilsin, hatta kimileri için Türkiye'ye çağ atlatacak başkanlık rejimine geçilmiş olsun, karşımızda bir ekonomik dev vardı ve tüm dünyaya, dolayısıyla bize de bir anlamda o yön veriyordu.

Yıllarca CNBC-e'de izlediğimiz ve bugünden itibaren NTV'de izlemeye devam edeceğimiz Servet Yıldırım ve Mahfi Eğilmez'in birlikte sürdürdükleri 11'de Ekonomi programında dün Mahfi Eğilmez çok güzel bir benzetme yaptı. Yellen'in faizle ilgili açıklamasını yorumlayan ve şimdiye kadar yaptığı sözlü müdahaleleri değerlendiren Eğilmez, "FED, tüm dünyadaki merkez bankalarının amiri gibi davranıyor ve yaptığı açıklamalarla varlık balonlarının oluşmasını engelliyor; aslında bunu yapmakla çok da iyi ediyor" dedi. 

İşte merkez bankalarının amiri konumundaki FED'in alacağını duyurduğu karar, bizde zaten bir süre sonra ister istemez sona erecek 2 Kasım coşkusunun yerini bir anda karamsarlığa bırakmasına yol açtı. Piyasaların ilk tepkisi dövizde ve hisse senedi fiyatlarında gözlendi zaten. 

FED'in faiz artıracağı dünden bugüne bilinen, öğrenilen bir durum değil, iki buçuk yıla yaklaşan bir süredir bu gündemde. Ama FED öyle güçlü bir konumda ki, böylesine uzun bir süre aslında yalnızca açıklamalarıyla dünyaya yön verdi, vermeye de devam ediyor. 

Bizi bekleyen sınav

FED'in yapacağı belli, faizi artıracak. Artık çok büyük olasılıkla bu yıl, ertelense bile 2016'da. Artışın ne oranda olacağını kestirmek zor, ama sonuçta bu gerçekleşecek. FED faiz artırınca tüm dünyadan ABD'ye bir sermaye akımı yaşanacak. Şu koşullarda bile dış finansman bulmakta zorluk çeken Türkiye, o durumda daha da zorlanmaya başlayacak. 

Yaşayacağımız tablo bu. Ve bizim Merkez Bankamız da faizi artırma gerekliliğiyle karşı karşıya kalacak. Ama soru şu; artırabilecek mi? 

Merkez Bankası, hem son Para Politikası Kurulu toplantısına ilişkin açıklamada, hem daha sonra enflasyon raporunun tanıtımına ilişkin toplantıda faiz artırımına ilişkin sinyaller verdi. Ama daha önce de defalarca değinildiği gibi başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bazı hükümet üyeleri faiz artışına karşılar; hatta karşı olmak bir yana, faizin mevcut düzeyinin de altına çekilmesi gerektiği görüşündeler. 

Şu durumda ne olacak? Dünyadaki gelişmeler bizi faiz artışına zorlarken, biz ekonominin gereklerine göre mi hareket edeceğiz, yoksa içerideki siyasi eğilimlere, tercihlere göre mi?

Emir demiri, ekonomide de keser, kestirir; ama, sonuçlar çok ağır olabilir. Biz hem bir yandan "1 Kasım'da sandıktan tek parti istikrarı çıktı, artık siyaseten tüm sorunları geride bıraktık, dört yıllık bir dönem için rahatladık" der, diğer yandan da ABD gibi bir devin ekonomide yaratacağı tsunamiye karşı önlem almak dururken, akıntıya kürek çekmeye kalkışırsak ekonomide büyük bir yara alabiliriz. 

Tüm yazılarını göster