Piyasalarda seçim hazırlıkları sürüyor

Enver ERKAN

Bankalara döviz korumalı TL mevduat hesapları için faiz oranlarını serbestçe belirle­me izni verildi. Daha önce, banka­ların bu tür hesaplar için yalnızca merkez bankası politika faizi + 3 pu­an faiz oranı teklif etmesine izin ve­riliyordu. 14 Mayıs’ta seçime kadar­ki döngüde, eş zamanlı gelen bu tip regülasyonlar itibariyle kurun yük­selmesinin arzu edilmediği anlaşılı­yor.

KKM bağlanan vadelerin kısal­tılması da dövize yönlenecek talebin TL cinsi bir opsiyon sunan bu ürün­de kalması amacıyla yapılıyor, seçim yaklaştıkça şu anda asgari görünen 1 ay vadenin daha da altına düşülüp düşülmeyeceğini de göreceğiz.

Ban­kacılık sektörünün bu ürünleri na­sıl yapılandıracağına bakmak gerek, çünkü bankalar KKM’nin faiz oranı kadar olan yükünden sorumlu. Döviz getiri faizi aştığında devreye Merkez Bankası ya da Hazine giriyor. Banka­lar KKM döneminde “politika faizi + 3” formülü sayesinde düşük mali­yetli şekilde ürünü sunabildiler.

Faiz tavanı kalktığına, vadeler kısaldığı­na ve dövizde bir yükseliş beklendi­ğine göre bu ürün stoku artacaktır. Deprem felaketinden sonra özellikle yılın ikinci yarısından itibaren bek­lediğimizden daha hızlı bir kredi bü­yümesi yaşanabilir. Maliye politika­larının bunu destekleyebileceğini tahmin ediyoruz. İnşaat sektörünün birçok alt sektörü de besleyecek ol­ması kredi genişlemesinin hızlan­masını sağlayabilir. Hem parasal hem de mali genişleme ile enflasyon mevcut beklentileri aşabilir.

Piyasa oyuncuları, para politikasının gele­cekteki gidişatını ölçmek için seçim­lerin sonucunu beklemekte. Yakla­şan seçimlerin belirsizliği artırma­sıyla riskler de fiyatlara yansımaya başladı, lirada da kademeli bir düşüş var. Seçimi kimin kazandığına bakıl­maksızın zorlu bir geçiş aşaması ön­görülüyor. Mevcut politikaların de­vamı düşük faizi gerektirecek, ancak lirayı savunmak için yeterli rezerv kaynakları görülmediğinden bu du­rum sürdürülebilir olamayacağı bili­niyor. Ortodoks politikalarda ise po­litika faizinin sert bir şekilde yük­seltileceğini varsayıyoruz, ancak faizlerin nereye kadar yükseltileceği belirsiz. Her iki ekonomik senaryo­da da sene sonunda faizin %5 olma olasılığı da var, %40 olma olasılığı da.

Düzenlemelerle politika faizine en çok yakınsayan faizler bono/tah­vil faizleri ve kısmen ticari kredi fa­izleri olmuştu. Bankalara getirilen tahvil alım kuralları, bizde özellikle uzun vadelerde tahvil faizlerini dü­şürmüştü, ancak bankalar tahvil al­maktan ve olası bir faiz artırımının zararına katlanmaktan çok düzenle­melere uyum sağlayarak TL mevduat artırmayı tercih ediyorlar.

Krediler­de de sıkışma olduğu gözlemleniyor. Bankalar düşük faizli tahvil/bono al­mak istemeyeceği ve olası bir faiz ar­tırışında zarar etmek istemeyeceği için, zaten almak istemedikleri tah­villere ilave bir talep gelmeyecektir. Bu da son dönemde dipten yukarı dö­nüş işareti veren tahvil faizlerinin yavaş da olsa artış eğilimini sürdür­mesi demek olacaktır.

Getiri alternatifi anlamında halen borsa bir numara olmakla beraber, risk dağılımı anlamında artan mev­duat faizleri (TL mevduat yükümlü­lüğüne uyum için bankalar oranları artırıyor) değerlendirilebilir. Seçim­den sonra portföyler duruma göre re­vize edilebilir.

Tüm yazılarını göster