Ekim ayının ortasındayız ve 2024 yılının son çeyreğine adım atmış durumdayız. Bu dönemde, piyasalarda en çok Merkez Bankaları’nın atacağı adımlara odaklanacağız. ABD Merkez Bankası (Fed) faiz indirim döngüsüne 50 baz puanla başladı.
Ancak, bu indirimlerin kasım ve aralık aylarında nasıl bir seyir izleyeceği hala büyük bir soru işareti. Avrupa’da ise faiz indirimlerinin ekonomiyi ne ölçüde canlandırabileceği tartışılıyor. Asya tarafında, Çin’in teşvik paketleri ve ekonomiyi destekleme hamlelerinin küresel büyüme için ne kadar etkili olacağı merak konusu. Ayrıca, Japonya’nın faiz artışına ne zaman gideceği de piyasalar için yakından izlenecek konular arasında yer alıyor. Her yıl olduğu gibi, Noel Baba rallisi beklentisi de bu dönemde gündemde.
Yurt içine döndüğümüzde, enflasyon verilerinin yeniden yükselmesiyle faiz indirim sürecine dair belirsizlik arttı. Ekonomideki soğuma eğilimi ve bunun bilançolar üzerindeki etkisi, piyasalarda risk iştahını baskılıyor. Ekim ayının yarısını 8800-9400 puan aralığında bir endeksle kapatırken, bundan sonraki süreçte piyasaların beklediği katalizörlerin önemi daha da artıyor. Borsaya yeni yatırımcı ve sermaye girişinin azalmış olması da bu ihtiyacı daha belirgin hale getiriyor.
Dalgalı piyasa koşullarında, hem yurt içinde hem de yurt dışında para piyasası fonları ön planda yer alıyor. Bu durum anlaşılır, çünkü Türkiye’de düşük riskle mevduatın üzerinde getiri sağlama imkânı, para piyasası fonlarıyla mümkün. Rakamlar incelendiğinde, son 1,5 ayda bu fonlara 200 milyar TL üzerinde bir giriş gerçekleştiği görülüyor.
Dalgalı piyasalarda en büyük zorluk, birikimleri koruyabilmek ve enflasyonun üzerinde getiri elde etmek. Düşük riskli enstrümanlar (mevduat, para piyasası fonları gibi) yıllık %50 civarında bir getiri sağlayabiliyor. Ancak uzun vadede enflasyonun üzerinde bir getiri elde etmek için riskli varlıklara da yatırım yapmak gerekiyor. Bu noktada, portföy oluşturma ve çeşitlendirme her zamankinden daha önemli hale geliyor.
Portföy yönetimi konusunda, portföy yönetim şirketlerinin haftalık veya aylık raporlarından faydalanmak mümkün. Son dönemde, kurumların yatırımcı bilgilendirme çalışmaları oldukça verimli. Haftalık ve aylık bültenler sayesinde, yatırımcılar hem fonlar hem de portföy alternatifleri hakkında güncel bilgi alabiliyor.
Ekim ayı içinde, Deniz, İş, Ata ve Yapı Kredi Portföy’ün öneri portföylerini incelediğimizde, düşük riskli ve likit varlıkların tercih edildiğini görüyoruz. Volatilitenin yüksek olduğu dönemlerde, getiriyi belirli bir seviyede tutmak ve üzerine ek getiri sağlayabilecek varlıkları portföyde bulundurmak mantıklı bir strateji olarak öne çıkıyor. Genel olarak, para piyasası ve kısa vadeli borçlanma araçları fonlarının payı %40-70 aralığında değişiyor. Bu yüksek oranların arkasında, faizlerin yüksek seyri ve para piyasası fonlarının %50 üzeri getiriler sunması yatıyor. Örneğin, Yapı Kredi Portföy’ün öneri portföyünde bu oran %62,5 ile en yüksek seviyede. İş Portföy ve Deniz Portföy ise, geçen aya kıyasla düşük riskli varlıkların payını bir miktar azaltmış durumda.
Gri liste ve Moody’s not artışının ardından, Borsa İstanbul yeni bir hikâye arayışında. 2. çeyrek bilançolarının beklentileri karşılamaması ve Ortadoğu’daki olumsuz haber akışı, piyasada geri çekilmelere yol açtı. Borsa ve kripto kazançlarının vergilendirilmesinin gündemden kalkması ve ekonomi yönetiminin olumlu yurt dışı temaslarına rağmen endeks yukarı yönlü bir hareket gerçekleştiremedi. Faiz indirim beklentilerinin ötelenmesi ise özellikle bankacılık hisselerini olumsuz etkiledi. Buna karşın, portföy yönetim şirketlerinin yerli hisse senedi fonlarındaki ağırlıklarını artırmaya devam ettiklerini görüyoruz. Hisse senedi fonlarının payı %15-30 aralığında (ortalama %20) seyrederken, İş Portföy hisse payını %5 artırarak %20’ye çıkardı. Ata Portföy ise, %30 hisse senedi ağırlığıyla en yüksek paya sahip görünüyor.
Fed’in faiz indirim beklentileri ve Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte yükselen altın fonları, portföylerde %10-15 aralığında yer alıyor. Bu kapsamda altına en yüksek yer veren, %35 oranıyla Deniz Portföy. Yatırım bankalarının raporlarında ons altının 2700-3000 dolar seviyelerini hedeflediği belirtiliyor, bu da altının uzun vadeli portföylerde bulundurulmasını değerli kılıyor.
Yabancı hisse içerikli fonlar ise geçen aya göre portföylerde daha fazla tercih ediliyor. 3. çeyrek bilanço dönemi ve ABD Başkanlık yarışı, yabancı hisse senetleri için belirsizlik yaratıyor. Ancak, Fed ve diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz indirim döngüsüne başlaması, yabancı hisse fonları için potansiyel taşıyor. Bu kapsamda, portföy yönetim şirketlerinin önerilerinde yabancı hisse fonlarının %5-15 aralığında bir ağırlığa sahip olduğunu görüyoruz.
Yılın son dönemine girerken, portföylerini oluşturmak veya yeniden düzenlemek isteyen yatırımcılara, portföy yönetim şirketlerinin sosyal medya ve web sitelerinde sunduğu içerikleri dikkatlice incelemelerini tavsiye ediyorum. Bu değerli içerikler, yatırımcıların doğru kararlar almasına yardımcı olabilir.