Piyasalar ralli yapmak için kredi notunun düşmesini bekliyormuş!

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Bu hafta ilk bakışta son derece absürt olarak nitelendirilebilecek bir olayı yaşadık. Haftasonunda S&P'nin başta AAA ile en yüksek kredi notuna haiz Fransa olmak üzere, pek çok Euro Bölgesi ülkesinin kredi notunu düşürmesinin sonrasında Avrupa piyasalarında bir ralli yaşandı, ve kısa süreli bir değer kaybı sonrasında euro'nun değeri de yükseldi. Burada, piyasaların kaç zamandır tahmin edilmekte olan bu gelişmeyi önceden fiyatlara yansıtmış olduğu, ve gerçekleşme olunca da, bir düzeltme hareketine girdiği söylenebilir. Ancak, bunun da ötesinde, Avrupa'da son 1 ayda yaşanan gelişmeler, tünelin ucundaki ışık henüz tam olarak görünmese de, durumun bazı bakımlardan nisbeten daha iyiye gitmekte olduğunu göstermekte.

Bilindiği gibi son ayda yaşanan en önemli gelişme Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) Avrupa bankalarına 3 yıl vadeli olarak %1 faiz oranından istedikleri kadar borçlanma imkanı getirerek bir anlamda para musluklarını sonuna kadar açmış olmasıydı. Bu gelişmenin akabinde piyasalar Avrupa bankalarının AMB'ye geri yatırdıkları günlük mevduatın miktarı üzerinde odaklanmış vaziyetteler. Bu miktar halen borçlandıkları 489 milyar euro'dan daha fazla. Ancak Avrupa bankalarının ele geçirdikleri bu ucuz (ve de sonsuz) fonlama imkanlarını bir günde kredilere ve/veya kendi devlet tahvillerine kanalize etmelerini beklemek de doğru değil. Bu nedenle, "işte gördünüz mü, Avrupa bankaları o kadar ürkek ve mali açıdan o  kadar zayıf ki, ellerine geçirdikleri kaynakları doğru dürüst plase bile edemiyorlar" yargısı hem çok erken, hem de çok doğru değil. Bankaların bu imkanı birlik ülkelerinin devlet tahvillerine kanalize etmeleri gerektiğini açık açık ifade eden Sarkozy hiç merak etmesin, zaman içinde, bu kaynakların başta devlet tahvilleri olmak üzere getirisi daha yüksek alanlara kaydırıldığını göreceğiz. Özellikle İspanya ve İtalya gibi bence temerrüt riskleri piyasalardaki aşırı streslenme nedeniyle fazla abartılmış ülkelerin kısa vadeli tahvillerine yapılan yatırımlar Avrupa bankalarının orta dönem kârlılığına önemli katkı sağlamaya aday. Bu bağlamda, son dönemdeki devlet kağıdı ihalelerinin gittikçe daha rahatlamakta olduğu da gözden kaçmamakta. Keza, bankaların ellerindeki bu ucuz kaynakları zaman içinde tüketici kredileri ve ticari krediler kanalıyla reel ekonomiye aktarması da mümkün. Bu durum, AB ekonomisinin ve üye ülke bütçelerinin toparlanmasına yardımcı olacaktır.

Her ne kadar Avrupa bankalarının likidite sorunlarının çözülmüş olması sermaye eksikliklerinin giderildiği anlamına gelmese de, artık "deleverage" (aktifleri küçültme) olgusunun beklenen boyutlarda gerçekleşmeyeceği görülüyor. (Bu bağlamda, Avrupa bankalarının Türkiye'ye plasmanlarında korkulan daralma olasılığının oldukça azalmış olduğunu da not etmekte fayda var.) Haziran sonuna kadar %9'a çıkarılması öngörülen sermaye rasyosu için gerekirse yeni bir mühlet belirlenebileceği gibi, bence verilen kredilerin bir kısmının gizlice sermaye olarak geri konmasına göz bile yumulabilir. Ancak, gene de özellikle 5 bankanın (Santander, UniCredito, BBVA, Dexia ve Commerzbank) durumu kritik.

Ülke notlarının indiriminden sonra, Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun kredi notunun düşürülmesi ise piyasaları daha da neşelendirmişe benziyor. Zaten, ülke notlarının indiriminden sonra gayet beklenen bir gelişme olmasının yanısıra bu durumun Euro bölgesi ülkelerinin ortak olarak çıkartacakları eurobond'ların ihraç sürecini hızlandırması bekleniyor. (Öte yandan, Fransa ve diğer euro bölgesi ülke notlarının düşürülmüş olması bu eurobondların istenen AAA derecesini almasını da zorlaştırabilir.)

Son günlerde yaşanan ilk bakışta olumsuz görünen bir başka gelişme de Yunanistan'ın temerrüt durumuyla ilgili. Geçen hafta kreditörlerle yapılan toplantılardan bir sonuç çıkmamıştı. Ancak, son haberler tarafların bir anlaşmaya oldukça yakın oldukları şeklinde. Geçen sene %40 ile başlayan temerrüt durumundaki kesinti oranı (haircut), bankalarla yapılan son görüşmelerde %68'e kadar yükselmiş durumda (Yani, kreditörler verdikleri 100 euro'nun sadece 32'sini geri alabilecekler.) Kreditörler açısından bu oran oldukça acı verici olmakla birlikte, Yunanistan ekonomisinin uzun vadede toparlanması için gerekli bir oran. Temerrüte düşecek olan tahvillerin yerine ihraç edilecek olanların vadelerinin 30 yıla kadar çıkarılması ve faizlerinin %4-5 gibi daha makul seviyelerde tesbit edilmesi ve, daha önce düşünülen, Yunanistan'ın çabuk toparlanması durumunda daha fazla faiz ödemesi seçeneğinin de devreden çıkarılmış olması, özelde Yunan ekonomisi, genelde de AB için iyi haberler. Tabii, henüz ortada net bir anlaşma yok, ve olmaması durumunda da, Yunanistan 20 Mart'ta vadesi gelen 14.5 milyar euroluk borcunu ödeyemeyecek ve resmi olarak temerrüte düşmüş olacak. Böyle bir durumda işlerin oldukça karışacağını söylemeye gerek yok sanırım.

Tüm yazılarını göster