Piyasa öğütleri, vatandaşı borsadan soğutuyor olabilir mi?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ  / Alaatttin AKTAŞ

Özellikle fiyatların hızla dalgalandığı dönemlerde duyarız bu öğütleri. Öğütler, öneriler, fiyatların diğer alanlara göre çok daha hızlı değiştiği hisse senedi piyasasında daha da yoğundur. Teknik ve temel analizlere bu kez taktik analiz de eklenmiştir. Başlanır öğütlere:

"Borsa endeksi (örneğin) 50 binde tutunamaz ve hele hele 49.750 direnci kırılırsa, 47.250'ye kadar düşüş kaçınılmaz görünüyor. Ayrıca, 47.250'ye bir ya da iki gün içinde inilirse düşüş hızlanacak demektir, şimdiden satışa geçin ve bir süre nakitte bekleyin."

Öğüdü tersin kurgulayalım mı?

 "…Ayrıca, 47.250'ye bir ya da iki gün içinde inilirse düşüş hızlanacak demektir, şimdiden elinizde ne var ne yok hisse senedine yatırın ve düşüş hızlandıkça daha da zarar edin…"

Böyle bir öğüt olmaz değil mi… Hiç kimseye sonuçta zarara uğrayacakları bir eylemde bulunmasını öneremez, o kişilere kötülük etmek gibi bir niyetiniz yoksa, ki elbette yok, böyle bir öneriyi dile getiremezsiniz.

Öyleyse, "fiyatlar daha da düşecek, elinizdeki hisse senedini satın" diye öğütte bulunmanın bir mantığı var mı? Hisse senedi işlemi tek taraflı gerçekleştirilmediğine göre, bir taraf için dile getirilen satma önerisi, bir başkası için alım önerisi anlamına gelmiyor mu?

Elbette her fiyat düzeyinden alıcı ve satıcı çıkar. Bir yatırımcıyı "daha da düşer" diye paniğe sevk eden bir fiyat, bir başka yatırımcı için alıma çok uygun bir düzey olabilir. Zaten böyle bir eşleşme olmasa ve herkes aynı düşünce ve beklentiyle hareket etseydi, borsalarda fiyat oluşmazdı. Ama günübirlik hareketler için yapılan al ya da sat tarzı öneriler, çoğu kez komik olmaktan öteye geçmiyor. Al-sat önerilerinin uzun vadeli yatırımlar dikkate alınarak yapılıyor olması gerekir. Aksi takdirde, çok kısa vadeli olmaktan öteye gitmeyen bu öneriler, A kişisine "elindeki hisse senedini satarak kazan", B kişisine "elindeki nakdi hisse senedine yatırarak zarar et" demekten başka bir anlam taşımıyor. Bir de bu önerilere sınırlı da olsa kötü niyet bulaşırsa, piyasaları manipüle etme isteği bulaşırsa… Çünkü bir yaptırım söz konusu değil. "Ben düşecek ya da artacak gibi gördüm ve söyledim" diyerek sıyrılmanız bile gerekmiyor, çünkü kimseye hesap vermiyorsunuz ki… İnandırıcılığınızı yitirirmişsiniz, ne gam; yarın sizi dinleyecek başkalarını bulursunuz.

Fiyatlar düşecek ya da artacak diyerek tabloyu ortaya koymak yapılacak en doğru hareket kuşkusuz. Al ya da sat önerisinde bulunmak ise bir adım öteye geçmek anlamına geliyor ki, çok sakıncalı. Denilebilir ki, yatırımcı aklını kullansın ve zarar edeceği bir bakıma ilan edilen alımı ya da satımı gerçekleştirmesin. Ama bu önerileri dile getirenlerin bir kısmına baksanıza; öyle bir imaj veriliyor ki Borsa'da endeks yarın ne olacak, adeta söyleyebilecek durumdalar. Yatırımcı da inanıyor, inanmak istiyor.

Piyasa önerileri yalnızca hisse senediyle sınırlı değil; ancak, dövizde, altında, faizde ya da gayrimenkulde dile getirilen öğütler pek Borsa kadar popüler olamıyor. Bu yatırım araçlarındaki hareketler Borsa'ya göre çok daha sınırlı çünkü.

Varsa yoksa hisse senedi piyasası. Sanırsınız ki, Türk halkının tasarruflarını değerlendirmede en çok önem verdiği alanların başında Borsa geliyor. Ama gerçek hiç de öyle değil. Kasım 2009 verilerine göre, Türk halkının 605 milyar liralık tasarrufu var. Bu tutarın yüzde 48'i TL cinsi mevduatta, yüzde 23'ü döviz tevdiat hesaplarında, yüzde 11'i devlet iç borçlanma senetlerinde tutuluyor. Hisse senedi dördüncü sırada ve toplamdaki payı yalnızca yüzde 6.4 düzeyinde. Acaba, "satın, alın" şeklindeki öneriler vatandaşı hisse senedinden soğutuyor ve toplam tasarruftaki payın böylesine küçük kalmasında bir rol oynuyor olabilir mi?

Tüm yazılarını göster