Pespaye yüzyıl ...

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın bu yıl mayıs ayında yaptığı bir araştırmaya göre, 2008 yılında 1 milyar TL olan dizi yapımcılığı sektorü 2010 yılında yüzde 30 küçüldü. Bunun yanısıra, oyuncular ve cast ajanslarının aldıkları ücretler de düştü. Buna paralel olarak, sektörde yaklaşık 50 bin kişi işini kaybetti.

Sektörün, ilgi ve talebi devam ettirmek ve cirosunu artırmak  için sansasyona olan ihtiyacı buradan geliyor. Muhteşem Yüzyıl isimli dizi bu bakımdan oldukça başarılı oldu. Büyük kitleleri kızdırdı ancak ratingi arttı.

Diziye ve yapımcılarına kızmaya gerek var mıydı? Ana iddiaları 21. yüzyıl Türk halkının ilkel ve kaba olduğu olan  anlatan "Recep  İvedik" filmleri ve "Türk Malı" gibi dizilerin izlenme rekorları kırdığı ülkemizde, "muhteşem yüzyılı" anlatan bir diziye neden bu kadar kızdık? Para kazanma gayesiyle çekilen vasatın altında bir diziden çok mu yüksek bir beklenti oluşmuştu ki RTÜK'e on binlerce şikayet geldi.

Apartman dairesi kültüründen gelen sıradan bir senaristin, muhteşem yüzyılda yaşamış, sofistike bir şiir geleneğinin en büyük şairlerinden kabul edilen ve altı dil bilen bir asker-hükümdarı nasıl resmedebileceğini umardınız?  Yine sıradan bir 21. yüzyıl Türk dizisi yönetmeninden, Scott Ridley'nin Gladyatör'ündeki savaş sahnelerini çekmesini bekleyebilirmisiniz? Turgut Özakman'ın kulakları çınlasın; bugünün Çılgın Türklerinin tarihe bakışlarında, maalesef artık iyice hazmettikleri anlaşılan mickey mouse kültürünün dışına çıkmalarını sağlayabilirmiyiz?

Tarihin en önemli siyasi kişiliklerinden birisinin, sansasyon yaratarak rating artırmaya dayalı öğelerle donatılmış sıradan bir Türk dizisi senaryosu, karizmatik olmayan bir oyuncu, parlak ancak özensiz kıyafetler ve yatak odası ağırlıklı sahnelerle resmetmesi kimseyi kızdırmamalı. Kol saatli Kara Murat filmlerinden 30 sene sonra, etrafına mumların serpiştirildiği, ancak gizlenmiş elektrik ampuluyle aydınlatıldığı pek sırıtan 16. yüzyıl Topkapı Sarayı'nda kovboy çizmeleri giymiş Kanuni'nin  filmi... Kısacası "Türk Malı" bir muhteşem yüzyıl.  21. yüzyılda, bazı açılardan o muhteşem yüzyılın epey gerisinde olduğumuzu gösteren bir dizi.

Böyle eğitim sisteminden ancak böyle aydın ve senaristler diyeceksiniz... Haklısınız. Ben yine de aşağıda, Fatih Sultan Mehmet'in bir vakfiyesinin metnini vereyim. Atalarımızın arada iyi şeyler de yapmuş olabileceğini anlamamıza faydalı olur. Bir de, muhteşem yüzyılı ve  dönemdeki Osmalı medeniyeti, ve iktisadiyatını Türk malı bir tv dizisinden daha kaliteli kaynaklardan okumak isterseniz Prof. Halil İnacık (özellikle Cambridge'den çıkan "An Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914" - türkçeleştirildi) öğrencisi Doç. Dr. Bülent Arı (şimdi Dolmabahçe Sarayı Müdürü), Prof. Mehmet Bulut (şu anda Harvard'da), Prof. İlber Ortaylı  gibi akademisyenleri okuyun okuyun. Radovan Samarcic'in "Sokollu Mehmet Paşa" eserini de tavsiye ederim (Sabah Yayınları ve Nokta Yayınları ayrı ayrı yayınladı).

"Ben ki İstanbul Fâtihi abd-i âciz Fâtih Sultan Mehmed, bizâtihî alun terimle kazanmış olduğum akçelerimle satun aldığım İstanbul'un Taşlık mevkîinde kâin ve malûmu'l-hudûd olan 136 bab dükkânımı aşağıdaki şartlar muvâcehesinde vakf-ı sahîh eylerim. Şöyle ki:

Bu gayr-i menkûlâtımdan elde olunacak nemâlarla, İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tâyin eyledim.

Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20'şer akçe alsunlar.

Ayrıca 10 cerrah, 10 tabîb ve 3 de yara sarıcı tâyin ve nasb eyledim.. Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar, bilâ-istisnâ her kapuyu vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifâsı, ya da mümkün ise şifâyâb olalar. Değilse, kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Dâru'l Aceze'ye kaldırarak orada salâh bulduralar!

Maazallâh herhangi bir gıdâ maddesi buhranı da vâkî olabilir. Böyle bir hâl karşısında bırakmış olduğum 100 silâh, ehl-i erbâba verile! Bunlar ki hayvanât-ı vahşiyyenin yumurta veya yavruda olmadığı sıralarda balkanlara çıkıp avlanalar ki, zinhar hastalarımızı gıdâsız bırakmayalar.

Ayrıca külliyemde binâ ve inşâ eylediğim imâret-hânede şehîd ve şühedânın harîmleri ve Medîne-i İstanbul fukarâsı yemek yiyeler! Ancak yemek yemeye veya almaya bizâtihî kendûleri gelmeyüp yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle!."

Arap sokaklarının ilk skoru

Tunus'da Habib Burgiba'dan sonra yönetimi devralan dikatör Zeynel Abidin halk tarafından alaşağı edildi. Bu zannedildiğinden çok daha önemli bir olay. Mısır'dan Arap yarımadasına ve kuzey doğu orta doğuya kadar yakında önemli gelişmeler olabilir. Her diktatorya değil ancak halkını aç bırakanların ömrünün kısa olduğunu gösteriyor. Tunus'un yakın zamana kadar "yıldız ekonomi" olduğunu da unutmayalım.

Tunus halkı tarihi bağlardan dolayı Türkiye'yi çok sever. Türkiye olayı tribünden seyretmemeli.

Tüm yazılarını göster