PDHES’lerde de gecikiyoruz

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Son 10 yıl, yenilenebilir enerji kaynaklarını konuştuk… Güneş ve rüzgar potansiyelinin kullanılması ile enerji ithalatının büyük oranda azaltılabileceğine vurgu yaptık…

Kanun, alım fiyatı, teşvikler, yatırım maliyeti gibi konulardaki eksiklerimizi sıraladık…

Bayağı geciktik…

Ancak, geçen süre içerisinde potansiyelin kullanımına yönelik adımların atıldığını da gördük…

Yatırım yapmak iyi…

Ancak yatırımın sonunu düşünmek çok daha iyi…

Şöyle ki:

Almanya’da güneş santralı kurulu gücü34 bin MW’ye ulaştı.

Rüzgarda ise 31 bin MW’lik güç aşıldı.

Bunların yanına ne mi yapıldı?

“Bazı zamanlarda güneş gider, rüzgar diner…” diye ve “Şehir şebekelerinin, bu güç iniş çıkışlarından göreceği zarar, yatırım maliyetini aşar” düşüncesiyle yaklaşık 7 bin MW kurulu güce sahip Pompaj Depolamalı HES’ler (PDH) inşa edildi.

10 bin MW’lik PDH ise programa alındı.

Yani sadece yatırım yapmakla kalmadı, yatırımların ekonomik süresini uzatmak için de önlemler aldı.

Sadece Almanya mı?

Avusturya’da daha fazlası yapıldı.

421.7 MW’lik güneş,  bin 396 MW’likrüzgar santralı gücüne sahip Avusturya’da 4 bin 215 MW’lik PDH inşa edildi.

191 MW’lik güneş,  45 MW’likrüzgar santralı gücüne sahip İsviçre’de ise bin 400 MW’lik PDH kapasitesi artırıldı.

Bizde mi?

Bırakın yatırımı, PDH’nin ne olduğu dahi sorgulanmıyor!

Türkiye’nin bugünkü 61 bin 151 MW kurulu gücüne ek olarak rüzgar ve güneş santrallerinin

devreye girmesiyle birlikte bu kapasite 80 bin MW’ye yükseliyor.

Bunun yaklaşık yüzde 40’ı güvenilir olmayan nehir (depolamasız) hidroelektrik, güneş ve rüzgar santrallarından oluşuyor.

Rüzgâr ve güneş gibi güvenilir olmayan enerji kaynaklarının kullanılmaya başlanacak olması, pik yüklerin karşılanmasında ve sistem güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Rüzgar ve güneş santrallerinin güvenilirliğinin ve tahmin edilebilirliğinin çok düşük olması ve sürekli dalgalanmalar göstermeleri nedeniyle tüm ağı kontrol ve idare etmek oldukça güçleşiyor.

Arz güvenliğini sağlamak ve frekans kontrolü yapabilmek için 3-5 dakika içerisinde devreye girebilecek büyük kapasitede santrallere ihtiyaç duyuluyor.

Bu nedenle çoğu Avrupa ülkesi PDH’ler ile arz güvenliğini de sağlamış bulunuyor. Kısacası vakit geçirmeden, harekete geçmemiz gerekiyor.

Almanya’da merak edip sormuştum, “PDH’ler başka ne işe yarıyor?” diye…

Yanıt uzundu ama kısa kısa bilmekte fayda var…

“Şebeke stabilitesi sağlıyor…

Arz güvenliği ve enerji kaynaklarının, özellikle termik santralların daha verimli kullanılmasını sağlıyor…

Aşırı kapasite yatırım maliyetleri minimize ediyor…

Yüksek miktarlarda enerjinin, yüksek verimle depolanabilmesini sağlayan tek yol olarak ön plana çıkıyor…

Pik talep karşılanıyor…

Termal elektrik santrallerinin istenmeyen kısmi yük ile işletilmemesini sağlıyor...

Aşırı yükleme nedeniyle görülen elektrik kesintilerini tamamen ortadan kaldırıyor…

Kapasite aşımında azalma sağlıyor…”

Son sorum, “Teknolojisi geliştirilebilir mi, yoksa bu alanda da ithalatçı olmamız mı gerekiyor?” olmuştu…

Yanıt rahatlatıcıydı:

“Tüm kaynaklar tamamen Türkiye’den karşılanabilir, herhangi bir ithalata bağımlı değildir.”

Tüm yazılarını göster