Paritenin seyri

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Nisan ayının son haftasından itibaren ABD dolarının euroya karşı değer kaybı devam edecek mi? Cevap: önümüzdeki dönemde dolar-euro paritesinde hem yüksek hem de daha düşük frekanslı trend değişiklikleri görmemiz muhtemel. Bu, özellikle sabit tarihli ödemeleri olan şirketlerimiz için kur kayıp risklerini birlikte getiriyor.

ABD'de işler sanıldığı kadar iyi gitmiyor. New York borsalarında geçtiğimiz haftanın ikinci yarısındaki gerilemeyi sadece S&P'nin İngiltere'nin görünümünde yaptığı not kırmaya bağlayamıyoruz. Ancak yine de piyasalar açısından kritik bir karardı. İster rating firmalarının piyasalar gözünde kredibilite kazanma gayretine bağlayın, ister samimi bir değerlendirmeye, İngiltere'nin görünüm notunun kırılması ABD'de Fed'in 'para basma' gücüne sahip bir ülke asla default yapmaz tartışmalarını tekrar başlattı. Yani, en azından bazı gözlemciler ABD'ye gelecek bir not kırmayı içselleştirmeye başladılar.

ABD için de bir not kırma gelsin gelmesin, daha önce bu sütun da tartışıldığı gibi, doların tahtını kaybetmesi artık kaçınılmaz görünüyor. TARP paraları geri ödenmeye başlasa da ABD 300 milyar dolarlık bono alım programı devam ediyor. Kamu borcunun monetize edilmesi manasına  gelen bu politika bir taraftan borcu -az da olsa- düşürmeyi diğer taraftan likiditeyi bankalara 'zorla' vermeyi hedefliyor. M1 para tanımını temel alırsak, bu ve diğer genişlemeci politikalarla geçtiğimiz Ağustos ayından bugüne ABD'de enflasyon eksi yüzde 3 civarında seyrederken para arzı sekiz ayda yüzde 14'ün üzerinde genişledi. Oysa, enflasyonun yüzde 5'i aştığı 2007 - 2008 Ağustos ayları arasında ABD M1'i yüzde 2'nin altında genişleyerek reel olarak daralmıştı.  Monetizasyona Richard Fisher gibi Fed yöneticileri karşı çıkıyor ancak Fed'in yapabileceği fazla bir şey yok. Devam etmek zorunda.

Böyle bir Amerikan arkaplanı varken yine düzenli bir parite hareketi öngöremiyoruz. Zira önceki yazılarda da tartışıldığı gibi, İngiltere'yi de kapsayacak şekilde Avrupa'da hiç iyi durumda değil likiditenin artması faizlerin düşük kalması zorunluluğu paritenin kesin olarak euro lehine işlemesine izin vermiyor. Quantitative easing zaten AMB'nın sözlüğüne girdi. Avrupa Merkez Bankası yakında büyük ekonomilerien kamu borçlarını kapsayacak şekilde monetizisyona başlarsa şaşırmayın. İngiltere'de Başbakan Brown ile Merkez Bankası Başkanı King'in faizler yüzünden arası gergin. Ancak İngiltere'de faizlerin inebileceği fazla bir marj yok. Keynes hayatta olsaydı Brown'a likidite tuzağı kavramını hatırlatırdı eminim. Önümüzdeki dönemde hem İngiltere'de hem de Avrupa'da likidite genişlemesinin süreceğini söylemek kahinliğe girmiyor.

Kısacası önümüzdeki dönemde euro-dolar paritesi testere dişleri üzerinde hareket edecek. Bu da Türk işletmeleri açısından riski artırıyor.

Eurovizyon: Ermenistan'a tebrikler

Eurovizyon'da Ermenistan bir Türk ezgisi ve kıyafetleriyle sıralamada yüksek yer edindiler. Türkiye de (ve Azerbaycan) oldukça basit bir müzik ve ucuz dansöz kıyafetleriyle sıralamaya girdiler. Bence asıl başarı Ermenistan'ın. Patricia Kaas'ın muhteşem yorumunun sonlarda puanlandığı Eurovizyon basitliğe ve komşu ilişkilerine oy veren bir görünüm alıyor. Böyle bir yarışmadan kalitesi düşürülmemiş müzik, kıyafet ve dansla iyi derece almak için kendine güven gerekiyor. Ermenistan'ı hep birlikte tebrik edelim.

Soner Çağaptay

ABD'de İsrail adına lobicilik yapan Washington Institute isimli bir kuruluşda çalışan Soner Çağaptay, sık sık ve Michael Rubin ile senkronize olarak Türkiye aleyhine yazılar yayınlıyor. Çağaptay, Newsweek'de yayınlanan bir mektubunda, "Türkiye'deki bir arkadaşınızı arayıp Ergenekon davasını sorun; size hava durumunu anlatarak cevap verecektir" demiş. Sanırım, Çağaptay, 70 milyon insandan çok azını ararsa böyle bir cevabı alır, o cevabı alacağı kişiler de kimler olur onu bilemiyorum. Türkiye'yi böyle iddialarla küçük düşürmeye çalışmak ABD'de yaşayan bir Türke yakışmıyor.

Tüm yazılarını göster