Paranı harcasan bir türlü, tasarruf etsen bir türlü

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yıllık enfl asyon temmuz sonu itibariyle yüzde 9.3 düzeyinde. Mevduattan önümüzdeki bir yılda elde edilecek net faiz de, mevduatın vadesine göre bir miktar değişmekle birlikte bu dolaylarda. Yani şimdi parasını bankaya yatıran, bir yıl sonra yüzde 9 dolayında getiri elde edecek. Bu bir yılda enfl asyon yüzde 9’un çok altına indirilebilirse, mevduat sahibi tabii ki karlı çıkacak, enfl asyona yenilmeyecek. Yok eğer tersi olur ve enfl asyon yüzde 9’un üstünde seyrederse, bu kez de tasarruf sahibi bir anlamda parasını bankaya yatırdığına pişman olacak. 

Mevduatın yanı sıra belli bir süre içinde ne oranda getiri elde edilebileceği belli olan bir başka finansal yatırım aracı da devlet iç borçlanma senetleri. Bu senetlerin, içinde bulunduğumuz günlerdeki bir yıllık faizi de yüzde 9 dolayında. Yani bugün alınacak bir DİBS, bir yıl içinde nominal olarak bu oranda faiz getirecek. Kuşkusuz, mevduat için geçerli olan enflasyonla ilişkilendirilme durumu, devlet iç borçlanma senetleri için de geçerli. Gelecek bir yılda yüzde 9’u aşacak bir enfl asyon, tasarruf sahibinin cepten yemesine, anaparasının erimesine yol açacak, düşük enfl asyon ise kazandıracak. 

Mevduat ve devlet iç borçlanma senetleri dışında kalan finansal yatırım araçlarında oluşacak getiriyi ya da kaybı tahmin etmek ise pek mümkün değil. Hisse senedi piyasası ile döviz ve altından söz ediyoruz. Bu yatırım araçlarında oluşacak fiyat değişimlerini ve ortaya çıkacak getiri ve kayıp oranlarını kestirebilmek son derece zor, hatta olanaksız. Bunu ancak piyasa profesyonelleri yapabilir, o da bir ölçüye kadar. Yani, küçük tasarruf sahiplerinin bu yatırım araçlarında kar etmesi biraz da tesadüfl ere kalıyor. Gerçek bu olunca, söz konusu araçlara yatırım yapan küçük tasarruf sahibinin yüzü pek gülmüyor ve sonuç genellikle hüsran oluyor. 

Faiz daha da inerse... 
Girişte de belirttik; temmuz itibariyle son bir yıldaki enfl asyon yüzde 9.3 düzeyinde. Her ne kadar yılsonu için yüzde 7.6 tahmin ediliyorsa da, bunun gerçekleşmeyeceği ve yüzde 10’a doğru gidildiği de ortada. Tablo böyleyken, bazı hükümet üyeleri Merkez Bankası’ndan hala faiz indirimi beklediklerini dile getiriyor, hatta daha da ileri gidip Merkez Bankası üzerinde kurdukları baskıyı artırmaya çalışıyorlar. 

Merkez Bankası faizi indirdiğinde bu çok doğal olarak bankaların mevduat ve kredi faiz oranlarına da yansıyor. Merkez Bankası’ndan faiz indirimi bekleyen, isteyen, bu konuda baskı yapanlar, bu indirim sayesinde kredi faizinin gerilemesini umuyor kuşkusuz. Bu gerçekleşiyor da. Ama aynı şekilde Merkez’in faiz indiriminin mevduat faizinin gerilemesine yol açtığı nedense göz ardı ediliyor, edilmek isteniyor. 
TÜİK’in açıkladığı veriler ortada. Parasını mevduat olarak bankada tutanlar, temmuz ayında kar da, zarar da etmemiş sayılırlar. Ama son bir yılda yüzde 4 gibi reel bir zarar söz konusu. Üstelik bu hesaplama, brüt faiz üzerinden yapılıyor. Faizden kesilen stopaj dikkate alındığında, son bir yılın yüzde 4’lük kaybı, daha da büyüyor. 

Devlet iç borçlanma senetlerine bakıyoruz, son bir yılda yüzde 0.07 oranında da olsa, reel bir kayıp var. 
Nasıl seyredeceği kestirilemeyen diğer dört finansal yatırım aracında da hem kazanç, hem kayıp söz konusu. Temmuz itibariyle son bir yılda hisse senetlerinde BIST 100 endeksi bazında yüzde 1.04 kayıp oluşmuş durumda. Ama, borsada çok sayıda hisse senedi olduğu, yatırımcısına yüksek oranda kar sağlayanlar kadar, önemli ölçüde zarar ettiren senetler bulunduğu da unutulmamalı. 

Son bir yılda TÜFE’den arındırılmış haliyle en yüksek reel getiri yüzde 4.21 ile euroda oluşmuş. Doların reel getirisi yüzde 0.48’de kalmış. 

Son bir yıllık dönemde altındaki reel getiri ise yüzde 2.21 düzeyinde gerçekleşmiş. 

Tasarruf etmenin bedeli; zarar! 
Finansal yatırım araçlarından, getirisi önceden belli olan mevduat ve iç borçlanma senetlerini tercih edenler enflasyona yenik düşmüş. Bunun nedeni açık; tasarrufun gerçekleştirildiği tarihte bir yıl sonrası için öngörülen enfl asyon hedefinde kalınamamış, daha yüksek oluşan enfl asyon da getiriyi ezip geçmiş. Özellikle de mevduatta. 

Getirisi kestirilemeyen tasarruf araçlarında da öyle çok fazla kar söz konusu olmamış. 

Tablo böyle ve biz hem bir yandan “Türkiye’de tasarruf oranı çok düşük, bunu artırmalıyız” diyoruz; bir yandan da “Merkez Bankası faizi düşürsün, şu harcamalar bir canlansın” görüşünü dile getiriyoruz. Ama “Kredi faizleri düşsün, harcamalar canlansın” görüşünü savunurken, bir yandan da örtülü biçimde “Tasarruf edenin canı çıksın” demekte olduğumuzu galiba unutuyoruz.

Tüm yazılarını göster