Para politikasının sınırları

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

GENİŞ AÇI / Serhat Gürleyen Enflasyonla mücadelede çok zor bir dönemden geçiyoruz. Enflasyonun küresel olarak yükseldiği olumsuz bir konjontüre girdik. Enerji ve gıda fiyatlarındaki şiddetli ve kalıcı yükseliş enflasyon beklentilerini yükseltmeye ve genel fiyatlama davranışlarını bozmaya başladı. Toplam harcama sepeti içinde enerji ve gıdanın payı daha yüksek olan gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere göre dışsal şoklardan daha olumsuz etkilendiler. Bu durum gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ile gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının izledikleri politikaların ayrışmasına neden oldu. Gelişmekte olan ülke merkez bankaları enflasyon oranındaki yükselişe kayıtsız kalırken, gelişmekte olan ülke merkez bankaları ardı ardına faiz artırmaya başladı. Söz konusu durum gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere para akımını artırarak gelişmekte olan ülkelerin paralarının değer kazanmasına yol açtı. Türkiye ekonomisi uygulanmakta olan yüksek faizlere rağmen enflasyon hedefinin tutturulamadığı zorlu bir konjonktürde küresel dalgalar ile karşılaştı. Arka arkaya üç yıl boyunca enflasyon hedefine ulaşamayan Merkez Bankası beklentilerdeki bozulmaya müdahale etmek için zaten çok yüksek olan kısa dönemli faizleri artırmak zorunda kaldı. Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırarak enflasyonu kısa vadede kontrol altına alma şansının olmadığını biliyor. Nisan ayı itibariyle yüzde 9.7 düzeyine yükselen yıllık tüketici enflasyonunun 6.3 puanlık kısmı (yüzde 65'i) küresel olarak yükselen gıda ve enerji fiyatlarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla enflasyonun seyri ağırlıklı olarak küresel dinamiklerle belirlenecek. Merkez Bankası politikalarının emtia fiyatları üzerinde bir etkisi yok. Uluslararası malların fiyatı küresel arz ve talep dengesiyle belirleniyor. Merkez Bankası para politikasını kullanarak uluslararası ticarete tabi olmayan ürünlerin tüketimini ve fiyatlarını ekilemeye çalışıyor. Hizmet sektörü ihracatı ve ithalatı göreceli olarak sınırlı olan bir sektör olarak Merkez Bankası'nın para politikası ile hedeflediği alanlardan birisi. Ancak bu konuda Merkez Bankası'nı başka bir zorluk bekliyor. Hizmet sektörü rekabet eksikliği gibi yapısal nedenler yüzünden fiyatların aşağı doğru katı olduğu bir sektör. Özel okul, hastane, kira gibi alanlardaki fiyat artışları istikrarlı olarak enflasyonun üzerinde seyrediyor. Para politikasının etki alanı faize duyarlı mal ve hizmetler ile sınırlı. Oysa birçok ürünün tüketimi faizden ziyade gelire daha hassas. Faiz değiştiğinde tüketim değişmiyor, ama gelir değiştiğinde tüketim tepki veriyor. Mevcut konjonktürde enflasyonla mücadelede Maliye politikası para politikası kadar hatta daha da büyük önem taşıyor. Maliye politikasının sıkılaştırıldığı bir ortamda gelire hassas olan ürünlerin tüketimi azalırken fiyat artış hızı geriliyor. Enflasyondaki artışın enerji ve gıda gibi arz yönlü şoklardan kaynaklandığını düşündüğümüzde Maliye politikasının önemi daha fazla anlaşılıyor. Maliye politikasının yeterince sıkı olmadığı bir ortamda bu ürünlerin fiyatlarındaki artış beklentileri bozarak genel enflasyon düzeyinin gerilemesini zorlaştırabiir. Maliye politikasının gevşetildiği bir ortamda para politikasının sıkılaştırılması denizcilik terimiyle flok yelken indirilmeden ana yelkenin indirilmesine benziyor. Havanın sertleşmesi durumunda teknenin kontrolsüz sürüklenmesi ihtimalini artırıyor.

Tüm yazılarını göster