Para politikasında yeni dönem…

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası geçen hafta yayınladığı Finansal İstikrar raporu ve sunumlar ile önümüzdeki dönemde para politikasında fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarında hedeflenebileceğinin sinyalini verdi.

Merkez Bankası'nın finansal istikrarı korumak için önlemler alması yeni bir olay değil. Kuruluş kanununun dördüncü maddesi gereği Merkez Bankası finansal sistemde istikrarı sağlamakla,  para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almakla görevli.

Haber değeri olan husus, Merkez Bankası'nın satır aralarında para politikasının hedefleri içine fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarın da ekleneceğine işaret etmesi.

Küresel finans krizi sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler, küresel politika yapıcılar nezdinde finansal istikrarı ön plana çıkardı. Ekonomide fiyat istikrarı için gerekli olan faiz seviyesi ile finansal istikrar için gerekli olan faiz seviyesinin her zaman birbirleri ile uyumlu olmadığı görüldü. 

Ekonominin aşırı genişleme gösterdiği bir durumda enflasyonu kontrol altına alan bir faiz politikasının, finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemekte yetersiz kaldığı, öte yandan şiddetli bir durgunluk durumunda, finansal istikrarın tesisi için çok daha düşük bir faiz seviyesine ihtiyaç duyulduğu anlaşıldı.

Küresel kriz sonrasında ABD, Avrupa, Japonya ve İngiltere (G4) Merkez Bankaları'nın faizleri rekor derecede düşürmesi ve piyasaları likiditeye boğmaları yüksek kamu ve özel kesim borçluluğu neniyle finansal istikrarın bozulması riskinden kaynaklanıyor. Bu nedenle G4 Merkez Bankaları kısa dönemli faizleri Taylor kuralına göre olması gerekenden daha aşağıda belirliyor.

Merkez Bankamız, G4 merkez bankalarının izlediği gevşek para politikası sonucu artan sermaye akışı nedeniyle, Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülke ekonomilerinin aşırı ısınmasından, borçlanmanın artmasından ve varlık balonları oluşmasından endişe ediyor.

Yeni küresel konjonktürde, kısa vadeli sermaye girişleri nedeniyle Türk lirasının aşırı değer kazanması ve cari açığın finansal istikrarı tehdit edecek boyuta yükselmesi ihtimalinin artması Merkez Bankası'nı önlem almaya zorluyor.

Ancak cari açık iki kanaldan artıyor. (i) Ucuz ve bol borçlanma imkanları sonucunda kredilerdeki, iç talepteki ve ithal mal talebindeki hızlanma, (ii)) TL'deki reel değerlenme eğiliminin ekonomik temellerle uyumsuz düzeylere ulaşması sonucunda ithal mal talebindeki hızlanma.

Merkez Bankası'nın iç talepteki aşırı ısınma riskine karşı politika faiz oranlarında bir artışa gitmesi kredi kanalıyla cari açığı azaltıcı bir etki yaparken, aynı anda kur kanalından cari açığı artıcı yönde ters bir etki yapabilir.

Dolayısıyla Merkez Bankası'nın temel politika aracı olan kısa vadeli faizleri tek basına kullanarak cari açıktaki genişlemeyi durdurması mümkün değil.

İktisat politikasının temel bir kuralı var. Elinizde en az hedef sayınız kadar araç olması gerekiyor.  Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi rejiminde enflasyon beklentilerini şekillendirmek için kısa vadeli faiz oranlarını kullanıyor. Finansal istikrarı korumak için başta munzam karşılık oranları olmak üzere faiz-dışı politika araçlarını kullanacak. 

Bu nedenle sıcak para girişinin arttığı, Türk lirasının aşırı değer kazandığı ve cari açığın finansal istikrarı tehdit ettiği bir ortam karşısında, Merkez Bankası'nın bir yandan munzam karşılık oranlarını kredilerdeki ivmelenmeyi önlemek için artırırken, diğer yandan kısa vadeli faizleri kurlardaki değerlenme eğilimini sınırlamak amacıyla kontrollü bir şekilde indirmesi gündeme gelebilir. Türkiye'de munzam karşılık oranlarının göreceli olarak düşük olması Merkez Bankası'na yeterli manevra alanı sağlamaktadır.

Merkez Bankası öngördüğümüz gibi bir politika değişikliğine giderse faiz oranlarının düşük kalmasına karşı para politikasının sıkılaştığı bir ortam göreceğiz. Söz konusu kararın mali piyasalar ve özellikle bankacılık sektörü üzerinde çok önemli etkileri olacak. Değerlendirme yapmak için gerekli detayları Aralık sonunda yayınlanacak olan 2011 yılı Para ve Kur Politikası metninde göreceğiz.

Tüm yazılarını göster