Panama depreminden temiz kapitalizm doğar mı?

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Bizler 50 milyon TC vatandaşının kimlik bilgilerinin çalındığını öğrenip, “Bankadaki üç-beş kuruşumuzun başına bir şey gelir mi?” tedirginliğine düştüğümüz sıralarda dünyanın en büyük gizli zenginlerini de “Başımıza neler gelecek?” korkusu yaşatan bir uluslararası veri hırsızlığı patlak verdi. 

Panamalı bir hukuk şirketinin müşterileriyle 40 yıllık ilişkilerini kapsayan 2.6 terabyte büyüklüğündeki verileri, Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’a vermişti. Alman gazetesi Wikileaks verilerinden çok daha büyük olan bu kadar verinin içinden çıkabilmek için ABD merkezli Araştırmacı Gazeteciler Uluslar arası Konsorsiyumu (ICIJ) ile işbirliğine gitmişti.

Bir anda diktatörlerden krallara, yolsuzluğa batmış politikacılardan mafya babalarına, sırtını devlete dayamış işadamlarından uyuşturucu tüccarlarına, dünya milyarderlerinden sporculara kadar bir dizi kişinin gözlerden kaçırmaya çalıştığı gizli servetleri gözler önüne serildi. Aynı anda ortalığı bu gizli servetlerin kaynağından gelen pis kokular da sardı.

Diktatörleri, yolsuzluk zengini politikacıları, mafya ve uyuşturucu tacirlerini aynı noktada buluşturan tezgah, global finans düzeninin ayrılmaz bir parçası haline gelen “vergi cennetleri”. Bu finans merkezlerinin “vergi cenneti”nden çok birer “kara para cenneti” olduğunu, birer kara para aklama merkezi olduğunu da hepiniz biliyoruz. Panama belgeleri ile ortaya çıkan ilişkilerin buzdağının sadece tepesi olduğunu da sistemin içindeki herkes biliyor.

Panama belgeleri ile ortaya saçılan skandallar, bir yandan bu olayın kapitalist sistemin yeni bir krize sürüklenmesi sonucu doğurabileceği yorumlarına, bir yandan da vergi cennetleri ve kara para aklama merkezlerinin kısıtlanması doğrultusunda, yani “temiz kapitalizm” yolunda daha güçlü adımlar atılmasına kapı açacağı yorumlarına yol açtı.

Gerçekten kara paracıların kirli çamaşırlarının bu şekilde ortaya çıkması, bu tezgahları dağıtacak bir dönüşüme yol açabilir mi? Panama depreminin yıkıntılarından böyle hayırlı yeni bir yapı ortaya çıkabilir mi?

Ne yazık ki bu soruya evet yanıtı vermek pek mümkün değil. Bunun bir dizi temel nedeni var.

Birincisi Panama belgelerinin açıklanma yöntem ve biçiminin yarattığı ciddi soru işaretleri. Açık edilen ilk bilgiler ve bunun sunuluş biçimi öncelikle Rusya ve Putin, Suriye ve Esad, Çin ve Şi Cinping’i hedef alıyor. Bu çıkış, Panama belgelerinin sistemin kötülüklerini ortaya çıkarmaktan çok politik manipülasyon için kullanılıyor olabileceği kaygısı yaratıyor. 

Belgeleri inceleyen gazateciler yapısını (ICIJ) finanse eden yine ABD merkezli Kamusal Dürüstlük Merkezi adlı kuruluşun arkasında da Soros’un Açık Toplum Vakfı gibi kurumların bulunması, bu soru işaretlerini iyice artırıyor. Çünkü çeşitli ülkelerde patlak veren renkli devrimler diye adlandırılan politik hareketlerde Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın medyayı kullanma tecrübesi hatırlarda.

Ancak Panama belgelerinin, politik manipülasyon aracı olarak kullanılma ihtimali, ortaya çıkacak belge ve bilgilerin yalan olduğu anlamına da gelmiyor. Bu bilgiler doğru olacaktır ve sistemdeki kirli ilişkileri, bu kirli ilişkilerin kahramanlarını, suçlularını ortaya serecektir. Ama bunu yaparken birilerinin suçları öne çıkartılırken başka birilerinin suçlarının gizlenip gizlenmediğinden de emin olamayacağız.

Bundan daha önemlisi, ortaya çıkan skandalların yarattığı tepki ve tartışmaların, sistemin özüne yönelik bir değişiklik yaratma ihtimalinin olmaması. Panama belgelerinin alevlendirmiş göründüğü süreç, bazı vergi cennetlerinin biraz daha kısıtlanması sonucu doğurabilir. Ancak bu kısıtlamalar sistemin özünü değiştirmeyecek, sadece daha küçük merkezleri zayıflatırken ABD gibi en büyük vergi cenneti merkezlerinin daha da büyümesine hizmet edecektir.

ABD şu anda Kenya’dan sonra dünyada hayali bir şirket kurmanın en kolay olduğu ikinci ülke. Örneğin Wyoming, South Dakota, Nevada ve Delaware eyaletlerinde kedinizin köpeğinizin adıyla bile bir hayali şirket kurabilirsiniz.  ABD aynı zamanda OECD’nin vergi takibi için bilgi paylaşımını öngören son düzenlemelerini reddeden birkaç ülkeden birisi. ABD başka ülkelerdeki şirketlerin bilgilerini alırken kendisi bilgi paylaşmayarak, orada şirket kuranların kimliklerini koruma altına alıyor.

Ayrıca sözkonusu para aklama operasyonları, ABD ve Avrupa’nın dev bankalarının da önemli işlerinden birisi.

Nihayet hayali şirketler, servet gizleme ve kara para aklama işleri New York ve Londra gibi merkezlerdeki emlak piyasasının en büyük para kaynağı durumunda.

Panama skandalının, mevcut global finans sisteminin bu kadar odağına yerleşmiş olan bu kirli sistemi değiştirecek bir sonuç yaratma şansı yok.

Tüm yazılarını göster