Paket doğru ama devamı önemli

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Hiçbir zaman tekdüze ve durgun olmayan gündemimiz, artık yıkıcı etkisini iyice hissettirmeye başlayan krizin ve yaklaşan genel seçimlerin etkisiyle, daha da hareketlendi. Bu arada iş dünyasının değişik temsilcileri kötümserlik dozu giderek artan değerlendirmelerle kaygılarını seslendirirken, hükümet de, beklendiği kadar geniş kapsamlı olmasa da, bugüne kadar kriz ile ilgili maliye politikası tedbirlerini en fazla içeren bir paket hazırlandığını açıkladı.  Şimdilik büyüklüğü 5.5 milyar TL gibi sınırlı bir düzeyde olmakla birlikte, artık durum tespiti ve politika tartışması aşamasının geçildiğini, giderek etkisini yitiren para politikası amaçlarından sonra maliye politikasında da icraata karar verildiğini göstermesi açısından sevindirici. Ancak aynı zamanda yapısal reformları, sözgelişi sosyal güvenlik açığını, kayıtdışını, vergi tabanı yetersizliğini aşacak adımları güneşli günlerde tamamlayamamış olmamızın politika geliştirmekte elimizi nasıl daralttığını, imkanlarımızı nasıl kısıtladığını da bir kez daha hatırlatıyor.

Beklentiler kötüleşiyor

Hep söyleye geldiğimiz gibi küresel krizin finans sisteminde patlak veren ve deprem etkisini yaratan ilk aşamasını 2001 krizi sonrası tedbirler sayesinde neredeyse hasarsız atlatmamız, üretim ve reel kesim ile ilgili ikinci aşamayı bütün ülkeler ile eşanlı, ve yapısal sorunlarımızdan ve bağımlılıklarımızdan dolayı, oldukça şiddetli yaşamamıza engel olmuyor. Bunun belirtileri her geçen gün artıyor. Aralık sonu itibariyle genel olarak yüzde 13.6'ya, tarım dışında yüzde 17.3'e, genç nüfusa yüzde 25.7'ye yükseldiği açıklanan işsizlik rakamları en çarpıcı gösterge.

Bir ay kadar önce Amerikan şirketlerinin Türkiye'deki yatırım ortamını olumsuz değerlendirdiklerini gösteren araştırma sonuçlarına değinmiştik; geçen hafta da ülkemizde yatırımları bulunan bütün uluslararası şirketlerin sivil toplum kuruluşu özelliğini taşıyan YASED'in yılda iki kez yaptığı Barometre araştırmasının açıklanan sonuçları, acil tedbir ihtiyacını vurguladı. 2008 yılının ikinci yarısında şirketlerin ancak yüzde 40'ı satış ve kârlılık hedeflerine, ancak üçte birinden az ise üretim ve ihracat hedeflerine ulaşabilmiş. Bu süre boyunca şirketlerin yüzde 37'si çalışan sayısını artırmış iken, önümüzdeki altı ay için aynı beklentiye sahip şirketlerin oranı yüzde 14'e düşmüş durumda. Araştırmanın ilginç bir sonucu da şirketlerin yüzde 56'sının önümüzdeki altı ayda kayıtdışılığın daha da artacağı yolundaki beklentileri. Ayrıca önümüzdeki iki yılda yeni yatırım yapmayı düşünebilecek şirketlerin oranı altı ay önce yüzde 61 iken yüzde 30'a gerilemiş. Yine altı ay önce hükümetin tartışmasız ilk önceliğinin yapısal reformlar olması gerektiğine inanan dernek üyeleri, şimdi ilk iki önceliği acil önlem paketi ve IMF anlaşması olarak görüyor.

Küçük ama isabetli bir paket

Geçtiğimiz birkaç ay boyunca farklı sektörler ve kesimlerden yükselen şikayetleri kısmen şirketlerimizin aşırı teşvik düşkünlüğü ve kriz öncesinde de var olan yapısal zafiyetlerini örtme çabalarına bağlayarak iskonto ile değerlendirme eğilimi, yerini artık kamu otoritesi nezdinde de ciddi tedbirlerin kaçınılmaz olduğu inancına bırakmış görünüyor.

Daha önemlisi, Başbakan Yardımcısı Ekren'in açıklamalarından belli ki, üzerinde çalışılan ve daha derin etkileri olacak, ancak sınırlı kaynaklar nedeniyle seçici olarak uygulanacak tedbirler de var. Talebin hızlandırılması için yönetilebilir bir bütçe açının öngörüldüğü, orta vadeli mali programın temel parametrelerinin belirleneceği ve kredi yeterliliği olan ancak geçici finansman sıkıntısı çeken şirketler ile bankacılık kesimi arasındaki kanalları açacak bir mekanizma üzerinde çalışılacağı anlaşılıyor. IMF görüşmelerindeki tıkanma da, vergi politikalarının değil, uygulamasının açık kurallara ve performans kriterlerine bağlanması yolunda bir uzlaşma ile aşılıp güven unsuru pekiştirilebilir.

Paketin temel unsurları açıklanan ilk ayağında bu temkinli yaklaşımın izleri görülüyor: ÖTV ve KDV indirimleri, satışları en fazla düşen ve kayıt içinde bulunan sektörleri hedef alıyor; KKDF'deki indirim de kredi maliyetlerini azaltmaya yönelik. Enerji maliyetlerini düşürme amacıyla sanayide indirimli tarifenin kapsamının genişletilmesinin ve TRT payının kaldırılmasının da gündemde olduğu söyleniyor. Öteden beri sadece talebin genişletilmesinin yetmeyeceğine, Türkiye'nin katma değeri ve rekabet gücünü artırmazsa tıkanacağına bu nedenle istihdam, finansman ve enerji maliyetlerinin azaltılması gereğine inanan biri olarak bu öncelik sıralamasının sürdürülebilmesinden yanayız. Varlık Barışı ile gelen paranın ülkede kalıp yatırıma yönlendirilmesi bile buna bağlı.

Dikkat çekmekten kendimizi alamayacağımız bir nokta daha var: Üretim ve büyümede yavaşlama 2007'den beri başladı. Yani kriz olmasa da yatırım ortamına ilişkin yapısal sorunlarımız var. Strateji ihtiyacı da açık. Kriz paketleri, bu ihtiyacı ne kadar dikkate alır ve güven sağlayacak şekilde tasarlanabilirse o kadar iyi olur.

Tüm yazılarını göster