Özel sektörün dış borçlanması hızlanıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ / Alaattin AKTAŞ Ne uluslararası likiditedeki daralma, ne iç siyasetin nasıl gelişeceğine ilişkin belirsizlik etkileyebiliyor özel sektörü. Dış borçlanma hızlanarak devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 9 daha artarak 172 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişen özel sektörün dış borcu, bize önemli bir mesaj veriyor aslında. Bu artışın ve ulaşılan düzeyin özet olarak söylediği, "Özel sektörün öyle hızlı bir kur artışı beklemediği"dir. Öyle ya, kurların hızlı ve aniden yükseleceğine dönük bir kaygı, bir endişe, bir tahmin söz konusu olsa, özel sektör dış borcunu kapatmaya çalışmak bir yana daha da ve hızlı bir şekilde artırmaya yönelir miydi? Tabii ki, dış borçtan bir anlamda korkan ve endişe ederek bu borcunu kapatma eğilimine giren kuruluşlar da yok değil. Bu, kurumsal bazda bir tercihtir, kimi kuruluş açık pozisyon taşımaktan endişe etmektedir bu dönemde, kimileriyse bunu önemsemez bir tutum içindedir. Merkez Bankası'nın mayıs ayı sonunda yayımladığı finansal istikrar raporuna göre, reel sektörün geçen yıl sonu itibariyle pozisyon açığı, yani döviz varlıklarıyla yükümlülüklerinin farkı 60.8 milyar dolardı. Reel sektör, 2007 sonunda 77.8 milyar dolarlık döviz varlığına karşılık, 138.6 milyar dolarlık döviz yükümlülüğü üstlenmiş durumdaydı ve 60.8 milyar dolarlık açığı vardı. Birkaç hafta önce, ödemeler dengesinin dört aylık verilerini irdelerken, finansmanda hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetleri yoluyla yabancıların getirdiği dövizlerin ikinci plana düştüğünü, ön planda ise bankalar ve reel sektörün borçlanmasının bulunduğunu vurgulamıştık. Bu kez, Hazine Müsteşarlığı'nın mart sonu itibariyle açıkladığı dış borç stokuna ilişkin detay verilere sahibiz. Buna göre, özel sektörün dış borç stoku, hızlanarak artmaya devam ediyor. 2007 sonunda 157.9 milyar dolar olan özel sektörün borç stoku, üç ayda yüzde 9 oranında 14.1 milyar dolar artarak 172 milyar dolara çıktı. İlk çeyrekte kamu kesiminin borcu yüzde 1.2 artarak 74.3 milyar dolara, Merkez Bankası'nın borcu ise yüzde 5 artarak 16.6 milyar dolara yükseldi. 2000 sonundan bu yılın mart ayı sonuna kadar geçen dönemde özel sektörün borcu tam yüzde 300 artış gösterdi. Özel sektör borcu, bu dönemde 43.1 milyardan 172 milyara çıktı. Aynı dönemde, kamu sektörünün borcu yüzde 15 artarken, Merkez Bankası'nın borcu yüzde 25 kadar azaldı. Özel sektörün neden dış borçlanmaya yöneldiği ve giderek ağırlık verdiği açık. Düşük borçlanma maliyeti, artmayan ve birden artacağı beklenmeyen kur, özel sektörü dışarıya yönelten en büyük etken. Ama şunu da herkes biliyor ki, bu bir balayı dönemi ve bitecek. Birileri zamanında siyasetle ilgili olarak "kanlı mı olacak, kansız mı" benzetmesini yapmışlardı. Şimdi bu balayının bitişi için de aynı benzetmeyi yapabiliriz. Türk parasının yavaş yavaş değer yitirme sürecine gireceğini ummak gerekiyor. Bu, kansız durumdur. Yok eğer özellikle içeride olağandışı gelişmeler yaşarsak kanlı durum ortaya çıkabilir. Türk parasının hızla değer yitirdiği, geçen yıl sonu itibariyle 61 milyar dolara dayanan ve bu yıl daha da artmakta olan açık pozisyon yüzünden reel sektörün büyük bir sıkıntı yaşayacağı durumdur bu. Borcunu ödemekte sıkıntıya girecek bir reel sektör, önce işçisini güle güle diyecek, sonra içerdeki borçlarını ödemekte zorluk çekecek ve bu durum bankacılık sistemimize kadar uzanacaktır. Umarız, Türk parası yavaş yavaş değer yitireceği bir sürece girer de, bu balayı dönemi kansız sona erer.

Tüm yazılarını göster