OVP ve denge sorunu

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

2013-2015 dönemine ilişkin orta vadeli programda dile getirilen tahminler ve hedefler, biraz da malumun ilanı gibi. 2012'ye ilişkin başlıca büyüklükler revize edildi. Bunda şaşılacak bir yön yok.

Örneğin bu yılın enflasyonunun yüzde 6.2'de kalacağını bekleyen kalmış mıydı; tahmin yüzde 7.4 olarak değiştirildi.

Örneğin büyümenin yüzde 4'e ulaşacağını bekleyen var mıydı; hedef yüzde 3.2'ye düşürüldü.

Örneğin bütçe açığının 21 milyar lirada kalacağına inanana rastlanıyor muydu; başta Maliye Bakanı olmak üzere hem de; o yüzden de vergiye yüklenildi ya, açık beklentisi de 33.5 milyara çıkarıldı.

Dış ticarette, ödemeler dengesinde, bazı büyüklüklerin GSYH'ye oranında da değişikliklere gidildi.

Dış ticaret hedeflerinin durumu

OVP hedefleri açıklandığında neredeyse refleks olarak hep kur artışının hangi düzeyde öngörüldüğüne ve bu kur artışıyla ihracat ve ithalat hedeflerinin uyumlu olup olmadığına bakıyoruz. Bu konu ilk olarak 2011 yılı OVP hedefleri açıklandığında dikkatimizi çekmişti. 2011 için TL'nin reel olarak değer kazanması, ancak buna rağmen ihracatın ithalattan daha hızlı artması öngörülüyordu. Biz de bu durumu "18 Ekim 2010 tarihinde "Ya OVP hedefleri tutmayacak, ya iktisat kitapları yeniden yazılacak" görüşüyle köşemize taşımıştık. Neyse ki 2011 hedefleri tutmadı da, iktisat kitaplarını yeniden yazmak gerekmedi.

Geçen yıl da aynısı yapıldı, bu kez konuyu 14 Ekim 2011'de "İktisat kitaplarıyla yine inatlaşılıyor" başlığıyla köşemize taşıdık.

Geldik bu yıla ve 2013-2015 dönemi orta vadeli programına. Girişte de belirttik; 2012'ye dönük başlıca makro büyüklüklerde sürpriz olmayan revizyonlar yapıldı. Hem zaten kamuoyu da benzer rakamlar bekliyor, tüm hesaplarını o rakamlara göre yapıyordu. Bir anlamda kamu otoritesi, piyasanın rakamlarını kabul etmiş oldu.

İktisatla yine inatlaşılıyor!

Orta vadeli programlarda dış ticaret hedefleriyle ilgili olarak tuhaf denilebilecek bir tablo ortaya konuluyor hep. Ya da belki de dengeler başka türlü oluşturulamadığı için bu tuhaflık sineye çekiliyor.

Yıllardır "ya hedefler tutmayacak, ya iktisat kitapları yeniden yazılacak" diye özetlemeye çalıştığımız durum 2013 hedefleri için de geçerli. Dış ticarette olağandışı gelişmeler yaşanmıyorsa, ulusal para değer kazandığında ihracat bundan olumsuz etkilenir, ithalat ise olumlu. Ama örneğin olağandışı bir gelişme olur; Türkiye bir anda müthiş petrol yatakları keşfeder, petrolde ihracatçı bir ülke konumuna geçer, dengeler değişir.

Görünürde öyle bir durum yok. Peki, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında Türk Lirası reel olarak değer kazanacağı halde nasıl olacak da ihracat ithalattan daha hızlı artacak?

Doların 2013 yılı ortalamasının, bu yılki ortalamaya göre yüzde 1.95 artması öngörülüyor. Ama 2013 yılı için deflatör (yıllık ortalama fiyat artışı) yüzde 5.30 olarak bekleniyor. Bu, TL'nin enflasyon kadar değer yitirmeyeceği, hatta reel olarak değerleneceği anlamına geliyor. TL'nin reel olarak değer kazanacağı 2013'te ihracatın yüzde 5.69, ithalatın yüzde 5.64 artacağı bekleniyor.

2013'teki ihracat ve ithalat artış beklentisine ilişkin oranlar birbirine yakın. 2014'te fark biraz açılıyor. 2014 yılında kurda yüzde 3.41 artış öngörülürken, deflatörün yüzde 5.50'yi bulması, buna karşılık ihracatın yüzde 9.05, ithalatın yüzde 7.59 artması öngörülüyor.

Aynı durum 2015 için de geçerli. Kur artışı yüzde 2.30, deflatör yüzde 5.80 düzeyinde öngörülüyor. Buna karşılık ihracatta yüzde 8.59, ithalatta yüzde 6.98 artış bekleniyor.

Bu çalışmayı yapan, bu tabloları oluşturan Kalkınma Bakanlığı bürokratları, ki eski DPT demek de yanlış değil, böyle bir dengenin söz konusu olamayacağını elbette biliyorlar. Ama anlaşılan, OVP'deki dengeleri kurabilmek için böyle küçük falsoları göze almak gerekiyor.

Tüm yazılarını göster