Osmanbey aynasında görünenler

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Canlıların uzun ömürlü olanlarının en akıllıları olmadıkları gibi, en güçlüleri de olmadığını, uyum yeteneği yüksek olanlar olduğunu biliyoruz. Osmanbey’de hazır giyim girişimcileri, evrimin bu temel ilkesini kanıtlayan bir süreçten geçiyor... Bu yazıda, Osmanbey aynasından baktığmızda, geleceği nasıl görmemiz gerektiğini kendi penceremizden nasıl göründüğünü paylaşmak istiyoruz. 

Osmanbey girişimcisi 1970’lı yıllarda “üret de ne üretirsen üret” heyecanıyla işe başladı. 1980’li yıllara gelindiğinde “yurtiçi pazara açılma” süreci yaşadı. 1990’lı yıllara ulaşıldığında, dünya önemli bir değişim yaşamıştı; Sovyetler Birliği’nin dağılması ile “dışa ve dünyaya açılma” fırsatları önlerine serildi. Osmanbey girişimcisi kendi terazisine göre önü çıkan fırsatları değerlendirdi. Ve 2000’li yıllarda Osmanbey girişimcisi neredeyse 40 yılı aşan, olgunlaşan deneyim ve birikimini “dış pazarlarda kapsama alanını genişletme” için kullandı. 

Osmanbey girişimcisi tam alamıyla “dünyaya açık” hale geldi... OTİAD yöneticileri (Osmanbey Tekstil İş Adamları Derneği) hem her işyerinde uçakla 3 saatte ulaşılabilen geniş pazarlarda insanların konuştuğu dili meramını anlatacak kadar bilen insanlar yetiştirdiklerini; müşteriyle kendi dili ile ilişki kurabildiklerini gururla anlatıyor. 

Osmanbey girişimcisi krizlerden gerekli dersleri aldı: Hız, esneklik, zamanında teslim, küçük boy sipariş karşılama yeteneği ile kendine özgü hazır giyim, moda ve tekstil merkezi oldu... Osmanbey, Laleli ve Merter birlikte düşünüldüğünde, sektör kendine özgü yapısal ve ekonomik özellikleri ile benzerlerinden ayrıştı. 

Eğer kısa bir yazıda özetlemek gerekirse, Osmanbey girişimcisi iyi günleri ve kötü günlerden ders alarak, oluşturduğu bilinçle marka ve moda yaratmanın, fiyat-maliyet ve kalite dengelerini kurmanın inceliklerini ekonomik krizlerin ateşinde pişirerek öğrendi... Bugün de Osmanbey girişimcisi geleceğini karamsar bakışla gölgelemiyor, deneyimlerin ve birikimlerinin gücüyle dingin değerlendirmeler yapıyor; tünelin ucundakı ışığı yitirmemek için bütün enerjisi ile çabalıyor. 

Eğer, siyasi irade, bürokrasi, girişimciler, medya ve sivil inisiyatifl er bir araya gelerek “Osmanbey Girişimciliğinin Geleceği”ni tartışarak, ortak değerlerimizi bir ortak iradeye, ortak irademizi ortak yararları gözeten ortak projeler halinde ortaya koyarsak, sürdürebilirliği güven altına alacak olan ortak kurumlarımızı hayata taşırsak, girişimci de, insanımız da toplumumuz da daha zenginleşir.

 Başarıları abartır, kendi kendimizi övmenin dengesini kaçırırsak, üstat Çetin Altan’ın dediği gibi “Türk’ü Türke övme” eksenli “düne saplantı” hastalığı bakış açımızı daraltır. Enerjimizi “günü kurtarma saplantısına” harcayınca bilincin temel bileşeni olan “öngörme ve önlem alma disiplininden” uzaklaşırız. Dünün deneyimlerini, günün yaşanmışlıklarını analiz ederek, geleceğin dengelerini kurmak bizi maddi ve kültürel zenginlik üreterek insanımızın refahını artırmaya götürebilecek yoldur. 

Osmanbey’deki iş insanının, bugün her zamankinden daha çok işbirliği ve güçbirliğine ihtiyacı var... Daha güçlü bir ortak aklın rehberliğinde kendimize özgü yapımızla işlerimize içerik kazandırabilir; uzun dönemle geleceği güven altına alabiliriz. Önümüzde ciddi fırsat vardır; bizi sevmeyenlerin arkamızdan söyledikleri, “Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz!” sözünü mutlaka yanlış çıkarmalıyız; bu bizim ortak sorumluluğumuzdur.

Tüm yazılarını göster