Ortaya karşık

Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI hakan.cinar@dunya.com

Hep lojistikten ve ekonomiden söz edecek değiliz ya, bazen de biraz konuyu farklılaştırmak, olaylara farklı bir cepheden bakmak gerekir. Ekonomilerin büyümesinden, gelişmesinden; artan ihtiyaçlar ile farklı çözümler üretildiğinden, sürekliliğin ve inovasyonun faydalarından söz eder dururuz. Ama eminim ki bir çoğumuz da, zaman zaman “bu dünya neden var, düzen nasıl kurulmuş, ölüm nasıl bir şey, öldükten sonra başımıza neler gelecek” gibi felsefik konuları da düşünürüz. İşin içinden çıkamayınca da, düşüncelerimiz her ne olursa olsun, hayatın güzel olduğunu hatırlayarak, yaşamımızı sürdürürüz.

Çocukluğumuz aslında en güzel yıllarımızdır ; bir tek şey dışında : Özgürlük. Öyle ki, bir yandan anne-babamızın devamlı bir koruma güdüsü altında rahat ederken, yaşımız ilerledikçe bu güdünün bizim özgürlüğümüzü kısıtladığını da hissetmeye başlarız. Sonra, okul hayatının en zor yıllarımız olduğunu, aslında zannettiğimiz, ama belki de en rahat yıllarımızın olduğunu farkedemediğimiz bir dönem başlar hayatımızda. Üniversite heyecanı; karşı cinse olan ilgimizin arttığı dönemler, içimizin her zamankinden daha fazla kıpırdadığı ve anne-babamızın bizi en çok sıktığını düşündüğümüz o hararetli gençlik yılları… Kimimiz  bu devreyi yaşayamadan iş hayatında bulmak zorunda olurken kendimizi; bugün daha şanslı diye adlandırılabilecek bir kesimimiz de; üniversite hayatının ardından iş hayatıyla tanışır. Kimimiz araya şöyle bir karışık yaptırıp; nişandı evlilikdi kavramlarını sıkıştırırken; kimimiz daha filozofca; hayat arkadaşını iş hayatında bulmak veya daha geç başlayacak bir ilişkinin daha sağlıklı olacağını savunmakla geçirir günlerini.

İş hayatı hepimiz için ayrı bir heyecan, ayrı bir duygu ve aslında hiç de farkında olmadan yaşadığımız ve ömür boyu sürecek ayrı bir yarıştır. Bekar olup aileleriyle beraber yaşayanlar; şüphesiz, daha rahat ve daha çok risk alabilir tarzda iş hayatlarında değişimler yapabilirken; erken sevdalanarak yuvalananlar risk almaktan daha fazla çekinir; buldukları işlerde kalıcı olabilmenin stresini daha fazla yaşamak durumunda kalırlar. Okul hayatından iş hayatına geçiş yapanların duyguları karmakarışıktır; ancak o an, okul yaşantısında oluşan arkadaşlıklar ve dostlukların daha karşılıksız ve belki de daha samimi olduğunu hissetmeye başlarlar. Okul yaşamında biliriz ki; en yüksek not, herkes için erişilecek bir hedeftir. Sınıftaki tüm bireyler en yüksek notu alabilirler; ama işyerlerinde en yüsek notun, diğer bir deyişle en yüksek makam veya mevkilerin sınırlı olduğunu yavaş yavaş farketmeye başlarlar. Çalıştığımız departmanda bir tek şeflik bir tek müdürlük koltuğu olduğunu, bir tek genel müdürlük makamı olduğunu ve tüm çalışanların da bu koltuklara eşit mesafede olmadığını, belki de yeni yeni farketmeye başlarız. Diğer bir deyişle, okul hayatında kendimizle yarışırken, iş yaşantısında rakiplerimizin, çalışma arkadaşlarımız olduğunu farkederiz.

Kurum açısından bakıldığında, bu bir rekabet durumudur ve kurumu dinamik kılar. Bundan daha doğal bir şey de olamaz elbette; ama dönüp kendimiz açısından yaşamı incelemeye devam edecek olursak, kolay kolay dönüşü olmayan büyük bir yarışın, yarışçılarından birisi olmuşuzdur artık.

Hayat devam ediyordur öte yandan; bekarlar iş dışı ortamlarda ve zamanlarda arkadaşlarıyla biraraya gelip stres atmayı başarırlarken; evliler ancak arta kalan zamanlarını eşleriyle geçirebilme derdindedirler. Tüm bu koşuşturmalar devam ederken, telafisinin de mümkün olamayacağı bir savurganlıkla anne ve babamıza yeterince vakit ayırmamakta ve onlara evlat hasreti çektirmekteyizdir. Ne onların psikolojisini anlamamız mümkündür; ne de onlarla geçirebilecek bir zamanın kıymetini ve ileride verebileceği vicdani rahatsızlığı… İş hayatı olanca hızıyla sürmektedir; bir yükselme hırsı kaplamıştır içimizi, üstlerimiz tarafından farkedilme ve daha iyi bir yaşam standardı yakalama hevesi bizi yiyip bitiriyordur. Kendilerine güveni olmayan ve her ne şartta olursa olsun, başarının geleceğine inanmayanlar için, bu söylediğimiz pek geçerli değildir tabii.

Aslında ben bu işin, yani iş yaşantısında başarı ve mutluluğun bir formülü olduğunu düşünüyor ve bu formülü çözdüğüme inanıyorum. Hele ki, Lojistik gibi stresli bir işte bu formülün çok işinize yarayacağını düşünüyorum. Ne zaman mı anlatacağım, az sonra... (yani haftaya)

Tüm yazılarını göster