Orta sınıfın üç altın çağı

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Üç farklı kitap orta sınıfların tarih boyunca gelişimini inceliyor. Bu kitaplara göre, orta sınıfın üç altın çağı, Antik Roma, savaş sonrası Amerika'sı ve günümüz gelişen ekonomilerine denk geliyor. ü

Orta sınıflar bir süredir, küresel siyasi ve ekonomik tartışmaların temelinde yer alıyor. Bunun başlıca nedeni gelişen ekonomilerdeki orta sınıfların hızla artan satın alma gücünün, tüketim sürecini derinden etkilemesi. OECD rakamlarına göre, orta sınıf tanımına giren nüfus oranı bugün 1.8 milyar kişiye ulaşıyor.

Küresel ekonominin geleceğini belirleyecek orta sınıf, aslında yeni bir kavram değil ve tarihin farklı dönemlerinde bugüne benzer "altın çağ"lar yaşadı.

Üç farklı kitap, Antik Roma; savaş sonrası ABD ve günümüz gelişen ekonomilerindeki yükselen orta sınıfların gelişimine ışık tutuyor.

Antik Roma'da orta sınıf

Bu kitaplardan ilki Antik Roma'da orta sınıfın yükselişini anlatan Emanuel Mayer imzalı "The Ancient Middle Classes" (Eski Orta Sınıflar).

Harvard Business Press'ten çıkan kitap, alışık olduğumuz Romalı devlet adamları ve entellektüellerinden bahsetmek yerine; şehirlerin ekonomilerinde temel role sahip esnaf ve ticaretle uğraşanları anlatıyor. Antik Roma'da, ticaret sayesinde canlı şehir merkezlerinin kurulduğunu ve bu şehirlerin hızla zenginleştiğini dile getiren Mayer, mimari detayların kozmopolit bir imparatorlukla birlikte yükselen yeni zengin sınıfın izlerini taşıdığını söylüyor.

Roma İmparatorluğu'nda şehirlerde yaşayan nüfusun yüzde 6 ila 12'sini asiller ile fakirler arasında kalan kesim oluşturuyor. Ordu veya aydın kesimle ilgisi olmayan bu nüfus, bir yandan elitlere benzer bir yaşam tarzı sergilerken, diğer yandan kölelere uygulanan kısıtlamalara da mahsur kalıyor. Zanaatkaların ve tüccarların oluşturduğu bu sınıf, şehirlerin gelişiminde çok önemli bir rol üstleniyor.

Antik Roma'da orta sınıfın değer verdiği üç temel konu var: İşe olan bağımlılık; aile yaşamının çok değerli olması ve rahat bir yaşam arayışı. Bu üç öncelik bugünün orta sınıfı için de geçerli. 

Savaş sonrası ABD'de orta sınıf

"It's the economy, stupid!" (Önce ekonomi, aptal!) ABD'de 1991'deki resesyondan hemen sonra 1992'de yapılan başkanlık seçimlerinde Bill Clinton'un kullandığı slogandı. O dönemde Clinton'un seçim stratejisti olan James Carville tarafından yaratılan bu slogan, ekonomideki durumun seçim sonuçları üzerinde etkili olduğunu ve Clinton'un seçim kampanyasını ekonomi üzerine kuracağını ifade ediyordu.

James Carville, Clinton'un danışmanlığını yapmış bir diğer isim olan Stan Greenberg ile kaleme aldığı  "It's the Middle Class, Stupid!" (Önce orta sınıf, aptal!) isimli kitabında bu slogana gönderme yapıyor ve ekonomik durumun orta sınıfla ilgili olduğunun altını çiziyor.

Kitapta, İkinci Dünya savaşı sonrası ABD'de yükselişe geçen orta sınıf inceleniyor.
İkinci Dünya savaşı sonrası ABD politikalarında iki temel unsur öne çıktı. Her jenerasyon bir önceki jenerasyondan daha iyi yaşayacaktı. Ve çok çalışma, refah ve daha yüsek sosyal statü ile ödüllendirilecekti.

Bu politikalar, ABD'de, "Amerikan Rüyası" düşüncesinin doğmasını sağladı. ABD, savaş sonrası yaşadığı refah ile tüm dünyanın ilgisini çekti. Esnek istihdam ve sermaye piyasaları; girişimcilik ve risk almaya değer veren bir kültür; küresel ekonomiye açıklık gibi unsurlar zengin bir toplum yaratmanın temellerini oluşturdu. Amerikan şirketleri, güçlü, çalışkan ve yetenekli orta sınıf sayesinde büyük başarılara imza attılar. ABD hükümeti, ülkeninin refahını sağlayan orta sınıfı korumak için emeklilik geliri ve sağlık masraflarının karşılanmasına yönelik programlar geliştirdi. 

Amerikan orta sınıfına destek veren Carville ve Greenberg imzalı kitap, Washington ve Wall Street'in, ortalama bir Amerikalı'nın hayatını mahfeden herşeyi yaptığını ortaya koyuyor.

Carville ve Greenberg'in orta sınıf tanımı, fakirlik sınırının hemen üstündekiler ile yıllık gelir düzeyi 125 bin dolar sınırındakilerin arasında kalan kesimi kapsıyor.

Her ne kadar Amerikan orta sınıfına dair çok net istatistikler olmasa da, bugün her beş Amerikalıdan üçünün orta sınıfa ait olduğu ifade ediliyor.

Kitaba göre, "ABD'nin motoru" olarak değerlendirilen bu sınıf, son dönemde hızla irtifa kaybetti; çünkü ABD'de işgücü değer kaybetti; eğitim maliyetleri inanılmaz yükseldi ve çaba hak ettiği gibi ödüllendirilmedi.  ABD'de 1970'lere kadar eşit seviyelerde olan gelir düzeyleri arasında, 1970'lerden itibaren önemli uçurumlar oluşmaya başladı. Gelir düzeyi düşerken, çalışma saatleri arttı. 1979'a kıyasla yılda 200 saat daha fazla çalışmaya başlayan Amerikan orta sınıfının, borçlanma düzeyi de hızla yükseldi.

Öyle ki Amerikan orta sınıfının yaşadığı bu zor dönem, bugün ünlü "Amerikan rüyası"nı tehdit eder hale geldi.

Günümüz ABD'sine baktığımızda, orta sınıf için işlerin hiç de iyi gitmediğini görüyoruz. ABD nüfusunun yüzde 1'ine denk gelen en zenginler ise, daha da zengin olmaya devam ederek, toplumun geri kalanından hızla uzaklaşıyorlar.

Siyasi partilerin hatalarını anlamaları ve halkın sesini yükseltmesi gerektiğine inanan Carville ve Greenberg'e göre en zenginlerin imtiyazlarını kaldırmak, sınıf çatışması yaratmakla değil, ülkenin varolmasını sağlamakla ilgili.

İki stratejist, orta sınıfın yeniden yükselişe geçmesi ve ekonominin motoru olabilmesi için,zenginlerden daha fazla vergi alınması; eğitime ve altyapıya çok daha fazla yatırım yapılması gerektiğine inanıyorlar.

Gelişen ülkelerde yükselen orta sınıf

Orta sınıfın üçüncü altın çağını inceleyen kitap ise ekonomist Homi Kharas tarafından kaleme alınan "Gelişen Ülkelerde Yükselen Orta Sınıf" isimli bir OECD yayını. OECD bir süredir, gelişmiş ekonomilerin yanı sıra, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerdeki orta sınıfın gelişimine odaklanıyor.

Gelişmiş ekonomilerde orta sınıfın endişeli ve zorlu bir süreç geçirdiğini ifade eden Kharas, Hindistan, Brezilya ve Çin başta olmak üzere, gelişen ekonomilerde orta sınıfların hızla yükseldiğine dikkat çekiyor.

Kharas'a göre, yükselen ekonomilerde "orta sınıflaşma" dinamikleri oluşurken; gelişmiş ekonomilerde orta sınıflar yok olmaya başlayacak. Gelişmiş ekonomilerdeki orta sınıflaşma, sosyal güvenlik ağı; sağlık sigortası ve daha iyi devlet eğitimi gibi kurumsal değişiklikleri beraberinde getirecek.

Orta sınıflaşmayı, düşük gelirli insanların, gelir ve yaşam düzeyi açısından yukarıya geçişlerinin kolaylaşması olarak tanımlayabiliriz. Bu süreç, toplumsal sınıflar arasındaki yaşam biçimi, gelir ve eğitim düzeyi arasındaki uçurumun da azaldığına işaret ediyor.

Kharas'ın orta sınıf tanımı, günlük kişi başı satın alma gücü 10 ila 100 dolar arasında olan kesimi kapsıyor. En alt seviye olan 10 dolar için Portekiz ve İtalya'nın fakirlik sınırı dikkate alınırken; 100 dolar sınırı için AB'nin en zengin ülkesi Lüksemburg'un ortalama gelir düzeyinin iki katı temel alınıyor.Bugün bu aralığa giren nüfus oranı 1.8 milyar kişiye ulaşıyor.

OECD'ye göre orta sınıf nüfusu 2030'da 5 milyara ulaşacak. 2020 yılına kadar orta sınıf nüfusunun yarısının Asya'da olacağı da bir diğer OECD tahmini.
Küresel orta sınıf 2020'ye kadar harcama gücü açısından her yıl yüzde 4.6; sayı olarak ise yüzde 5.3 oranında büyüyecek.

Görünen o ki, gerek demokrasi, gerekse tüketim arayışları ile dünya düzenini değiştirecek güce sahip olan orta sınıf, herşeyin merkezi olmaya hazırlanıyor.

Tüm yazılarını göster