Önemli olan sanayi istihdamı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türkiye'de işsizliğin kemikleşmiş bir düzeyi var. Küresel kriz hiç ortada yokken bile bizdeki işsizlik yüzde 9'un, 10'un altına pek indirilemiyordu. Krizle birlikte de rekor oranlar gördük. Geçen yılın şubatı, yüzde 16.1 ile rekor kırılan ay oldu. Hep vurguladık, şubat ayları mevsimsel etkenlerle işsizliğin en yüksek düzeye çıktığı aylardı ve sonrasında bir iniş başlardı. Bu yıl ise klasik şubat rekoru gerçekleşmedi; ocaktan şubata geçişte bir artış değil, çok az da olsa gerileme görüldü. Çünkü istihdam edilenlerin sayısı, şubat ayında ocak ayına göre 105 bin kişi artış gösterdi.

Şubat ayında, bir önceki aya göre tarımda çalışanların sayısı bin kişi, sanayide çalışanların sayısı 27 bin kişi, hizmetler sektöründe çalışanların sayısı ise 104 bin kişi arttı. İnşaatta çalışanların sayısında ise 28 bin kişilik bir gerileme görüldü ve toplam artış 105 bin kişi oldu. Bu yıl şubatta ocak ayına göre 105 bin artan istihdam, geçen yıl ise 94 bin azalmıştı.

İstihdamda hizmetler sektörünün yaklaşık yüzde 51, tarımın yüzde 24, sanayinin yüzde 20, inşaatın ise yüzde 5 payı bulunuyor. Görüldüğü gibi, çalışan her 100 kişiden yalnızca 20'si sanayide istihdam edebiliyoruz. Tarımın payı bile sanayiden daha yukarıda.

Doğrusu her 100 kişiden yalnızca 20'sini sanayide istihdam edebiliyor olmak, Türkiye'nin "büyük ekonomi" iddiasıyla çelişen bir görüntü oluşturuyor. Dünyanın sözüm ona en büyük ekonomilerinden biri olduğumuzu iddia ediyoruz, ama ekonomideki tarım ağırlığını bir türlü kıramamışız. Hem, GSYH içinde yüzde 10 payı bulunan tarım, istihdamda yüzde 23'lük bir yer tutuyor. Müthiş bir verimsizlik söz konusu. Bu yapı değişmediği sürece büyük ekonomi iddiası biraz havada kalıyor.

Türkiye yeni yatırımı adeta unuttu. Gerçi şu dönemde yeni yatırım bir yana, mevcut tesisleri daha yüksek kapasiteyle çalıştırabilmek bile başarı sayılıyor; doğrudur. Ama çıkışın yeni yatırımlar yapmaktan, yeni üretim kapasiteleri oluşturmaktan, yeni istihdam alanları açmaktan geçtiği de açık.

Dışarıdan birileri sürekli gururumuzu okşayacak açıklamalar yapıyor; "Türkiye bölgenin yükselen yıldızıdır, geleceğin en güçlü ekonomisidir vs. Vs.". Ama kimse bunun yolunun ne olduğunu söylemiyor ya da söylemek istemiyor. Herkes Türkiye'nin yatırım yapılabilir ülke olduğu ya da o konuma geldiği görüşünde de, yatırım yapmaya yanaşan pek olmuyor. Yatırım yapanlar da doğrudan yatırımı pek tercih etmiyor, portföy yatırımlarını yeterli buluyor. Onlar da kendi açısından haklı; bir ülkeye doğrudan yatırım yapmak, neredeyse kök salmak gibi bir şey, oysa portföy yatırımında, hele hele Türkiye gibi elini kolunu sallaya sallaya istenilen zaman girilip, istenilen zaman çıkılan bir ülkede portföy yatırımı yapmakta hiç sakınca yok. Yabancılar açısından Türkiye'nin "yükselen yıldız" olması da biraz buradan kaynaklanıyor.

Sanayi istihdamını artırmak için yabancı sermaye elbette önemli. Ama yalnızca yabancı sermaye yatırımına bel bağlayarak sanayi istihdamını artıramayacağımız da çok açık. 

Sanayi istihdamı (Bin kişi)    
  2010 2009
Ocak 4.281 4.079
Şubat 4.308 4.016
Mart   3.948
Nisan   3.930
Mayıs   3.935
Haziran   3.973
Temmuz   4.062
Ağustos   4.096
Eylül   4.168
Ekim   4.223
Kasım   4.264
Aralık   4.302
Tüm yazılarını göster