Önem taşıyan bir hikaye

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Geçtiğimiz hafta içinde bir grup arkadaş yemekte buluştuk. Aramızda bir tanesi babasının yanında üçüncü kuşak olarak otomotiv yan sanayinde üretim yapan bir şirketin yönetiminde. Ağır vasıta ve traktörlere yönelik üretim yapıyorlar. Uzun zamandır görmediğim için hal hatır faslını biraz uzun tutup ne olacak bu memleketin hali faslına biraz geç girdik.

Girdik girmesine ama keşke hiç sormaz olsaydım.

Sazı eline almasıyla birlikte başladı dökülmeye. Anlattıkları birinci ağızdan, imalatçı bir KOBİ'nin içinde bulunduğu durumu yansıtıyor. O yüzden bugünkü yazıyı ona bırakıyorum.

"Şirketi dedem kurmuş. Önce ticaretle başlamış. Sonra birgün babam İngiltere'de çok kötü bir muameleye maruz kalmış. İngilizlere kızıp üretime geçmişler. Keşke geçmeselermiş..."

Bu keşke biraz ilgimi çekince konuyu deştim...

"Keşke diyorum çünkü, biz aile olarak imalat yapacağımıza ticaret yapsaydık. Alıp satsaydık bugün paramızın hesabını zor tutardık."

"90'larda babam gaza bastı. Yurtiçi ayrı, yurtdışı ayrı. Büyüdük, makineler alındı, istihdamı artırdık. Verimliliği artırdık, eğitime yatırım yaptık. 2001'de yatırımdayken krize yakalandık. Borçlar, krediler hepsi ödendi. Tamam, buraya kadar dedim. Artık küçülelim, ticarete dönelim, uğraşmayalım üretimle dedim. Ama babama dinletemedim..."

2001'den sonra yine büyümüşler, arkadaşımın babası ısrarla "Ben bu ülkede üretim yapacağım"demiş...

Ve sonra meşhur kriz patlamış...

"Krizden çıkıyormuşuz. Mümkün değil ki...Geçtiğimiz yılın rakamlarını geçsek ne olur. 2007'yi, 2008'i nasıl yakalayacağız. Bu kurlarla mümkün değil. Aldığımız yaralar çok büyük. En kötüsü, imalatımız bitti. Artık yeldeğirmenleriyle savaşmaya gerek yok. Babam bile ikna oldu. Bize sipariş mi geliyor, gidiyorum alıyorum Çin'den, farkını koyup satıyorum. Büyük fabrikalar da aynısını yapıyor. Gidiyor Çin'den alıyor. Adamlar hem ucuz, hem de finans kolaylığı sağlayabiliyor. Bizim ise hem siparişlerimiz azalıyor, hem de ödemelerin vadeleri uzuyor. Dev gibi fabrika dersin, ödeme yapmıyor. Önce ödeme dediğinde de siparişi kesiyor. Bu dakikadan sonra imalat falan yapmayız."

Ne yapacaksınız sorumun cevabı ise netti.

"Ticaret, ticaret ve ticaret...

Türkiye'de ve çevrede halen çok büyük fırsatlar var ticaret yapanlar için. Çok şükür belirli bir sermaye birikimimiz var. Onu kullanıp ticaret yapacağız. Başkasının malını, başkasına satacağız. Uyanık olacağız, fırsatları kullanacağız...

Diyorlar ya paradan para kazanma devri geçti diye. Hayır geçmedi asıl üretimden para kazanma devri geçti."

Belirli bir ciroya ulaşmış, yaşı kırka yaklaşan üçüncü kuşak orta ölçekteki bir sanayicinin geldiği durum bu.

Üretimle uğraşacak ne nefesi kalmış ne de niyeti.

Hem de işin ilginç yanı çalıştığı sektör, bugün Türkiye'nin en hızlı büyüyen ve ekonominin lokomotifi konumundaki otomotiv olmasına rağmen.

Ana sanayi ve iç pazarda veriler parıldasa da yan sanayici henüz bu pırıltıyı, bu umutları paylaşamıyor. Nitekim, yaklaşık bir ay kadar önce BMC CEO'su Mehmet Demirpençe de aynı tehlikeye dikkat çekmişti.

Sadece sanayici değil, veriler de bu alandaki ithalata dikkat çekiyor. Değerli liranın desteklediği cari açık, yapılan uyarıların haklılığını kanıtlar nitelikte.

Yan sanayi ayağında krizin ateşi, küllerin altındaki için için yanan mangal kömürü misali. Üstteki külü üflemezseniz, hiç bir sorun olmaz. Ama, biraz yellerseniz kömür hemen kor halini alır.

Umalım da önümüzdeki dönemde komşudan esip Euro'yu sürükleyen fırtına bizdeki mangalın küllerini üfürmesin.

Yoksa alt taraftaki ateş hala canlı.

Tüm yazılarını göster