Olimpiyat Ekonomisi

 2024 Paris Olimpiyatları oldukça görkemli ve bir o kadar tartışmalı bir açılışa sahne oldu. Seremoniyi izlerken benim aklımdan geçen ise “acaba bu olimpiyatların maliyeti ne olacak” idi.

Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

 2024 Paris Olimpiyatları oldukça görkemli ve bir o kadar tartışmalı bir açılışa sahne oldu. Seremoniyi izlerken benim aklımdan geçen ise “acaba bu olimpiyatların maliyeti ne olacak” idi. Hatırlayanlar vardır, Cem Yılmaz eski gösterilerinden birinde binaya bakıp “buraya ne kadar demir gitmiştir acaba” diyen tipi hicveder. Benim olimpiyatlara yaklaşımım da biraz öyle sanırım.

Yine de merak etmeden duramadım: acaba Paris 2024’e ne kadar kaynak harcandı? Gelir gideri karşılıyor mu? Ve belki en önemlisi, olimpiyatların karbon ayak izi nasıl?

Olimpiyat düzenlemek ekonomik açıdan mantıklı mı?

Ekonomistlerin yıllardır yanıt aradığı bir soru, olimpiyatların ev sahibi şehirler için rasyonel bir tercih olup olmadığı. Bilinen şu ki olimpiyat düzenlemenin maliyeti 20. yüzyılın ikinci yarısından beri, özellikle de 1970’lerden sonra, önemli ölçüde yükselmiş. Temel neden oyunlarda yer alan spor branşı, sporcu ve katılımcı sayısının artması. Buna bağlı olarak altyapı yatırımları ve operasyonel giderler de tırmanıyor.

Olimpiyat düzenleyen pek çok şehir uzun yıllar süren mali risklerle karşı karşıya kalmış. Örneğin 1976 yaz olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Montreal’in ayrılan bütçeyi katbekat aşan harcamalar nedeniyle altına girdiği borçları ödemesi neredeyse 30 yıl sürmüş.

Araştırmaların gösterdiği

 Bu konuda yapılan en kapsamlı araştırma Oxford Üniversitesi’nden Alexander Budzier ve Bent Flyvbjerg tarafından gerçekleştirilen “Oxford Olympics Study.”  2024’te güncellenen çalışmanın temel bulgusu olimpiyatların hiçbir zaman planlanan bütçe içerisinde kalamadığı ve bunun artık olimpiyatların uygulanabilirliği için bir tehdit teşkil ettiği.

 Oxford araştırmasına göre nispeten “düşük maliyetli” olarak lanse edilen Paris 2024’ün faturası 8,7 milyar dolar ki bu daha şimdiden reel olarak %115 maliyet aşımı anlamına geliyor. Bu rakam Rio 2016 olimpiyatları için 23,6 milyar dolar (%352 maliyet aşımı) ve Tokyo 2020 için 13,7 milyar dolar (%128). Yaz olimpiyatlarına göre nispeten küçük ölçekli olan kış oyunlarında da durum çok farklı değil. Sochi 2014’ün maliyeti 28,9 milyar dolar iken (%289) Pekin 2022 8,7 milyar dolara (%149) mal olmuş.

Mali risklere rağmen olimpiyatlara ev sahipliği yapmanın akılcılığını savunanların esas argümanı olimpiyatlar için yaratılan altyapıların uzun vadeli kazanımlar olduğu. Ancak bu tür yatırımların net etkileri konusunda literatürde bir konsensüs yok. Oyunlar için sıfırdan inşa edilen pek çok tesisin olimpiyat sonrası kullanımının çok sınırlı olduğu biliniyor.

Örneğin 2008 olimpiyatları için inşa edilen 91 bin kişi kapasiteli Pekin Ulusal Stadyumu (Kuş Yuvası olarak da biliniyor) olimpiyat sonrasında hemen hiç kullanılmamış, ta ki 2022 kış olimpiyatlarına dek. Bu tesislerin bakım faturaları da cabası.

Fırsat maliyeti

Altyapı harcamaları ve operasyonel giderler kadar olimpiyatların fırsat maliyetini de değerlendirmek gerek. Ev sahibi ülkenin ekonomik koşullarına bağlı olarak, kıt kamu kaynaklarının daha verimli olabilecekleri sektörler yerine olimpiyat yatırımlarına kanalize edilmesinin net etkisini hesaplamak güç. Örneğin 2004 Atina Olimpiyatlarına harcanan yaklaşık 11 milyar dolar farklı şekilde kullanılsaydı Yunanistan 2007-2008 borç krizini aynı şekilde yaşar mıydı acaba?

Ekonomik getiri

Olimpiyatların ev sahibi şehir ve ülke ekonomisi için bir getirisi de var mutlaka. Turizm ve yayın gelirlerinin yanı sıra, altyapı yatırımlarının inşaat sektöründe yarattığı istihdam da önemli. Ancak bu konuda yapılan çalışmalar, olimpiyatların ekonomik çıktı üzerindeki olumlu ektisinin genelde geçici olduğunu ve uzun vadede maliyetlerin gerisinde kaldığını gösteriyor.

Örneğin bir araştırmada Pekin, Londra ve Salt Lake City şehirlerinin turizm gelirinin olimpiyatların ardından azaldığı bulunmuş. Artan kira ve fiyatlar burada etkili olabilir. Bu bakımdan dünyanın sayılı turistik destinasyonlarından olan Paris’in olimpiyatlardan nasıl etkileneceğini takip etmek ilginç olacaktır.

Olimpiyatların ev sahibine en önemli katkılarından biri de kuşkusuz ülke tanıtımına ve uluslararası prestijine yaptığı potansiyel katkı. Pekin 2008’in uluslararası kamuoyunda bıraktığı etki bunun bir göstergesi. Bununla birlikte sosyal medyanın yaygınlaşması ve küresel etkileşim kanallarının çoğalmasıyla birlikte olimpiyat düzenlemenin marjinal faydasının artıp artmadığı da tartışmaya açık bir konu.

Peki ya karbon ayak izi?

Son olarak, küresel iklim krizini artık iyiden iyiye hissetmeye başladığımız bu günlerde olimpiyatların da iklim hedefleriyle uyumlu olacak şekilde yeniden düşünülmesi şart. Milyonlarca insanın seyahat etmesi, barınma için inşa edilen yapılar, lojistik operasyonlar… Her biri karbon maliyeti yüksek unsurlar.

İyi haber şu ki 2024 Paris Olimpiyatları bugüne kadar gerçekleştirilen en yeşil olimpiyat olma iddiasında. Paris’in önceki oyunlardan önemli bir farkı yarışmaların gerçekleştiği mekanların yüzde 95’inin mevcut ya da geçici olarak inşa edilmiş yapılar olmaları.  

Yayınlanan bazı veriler, Paris 2024’ün sera gazı salımlarının Rio 2016 ve Londra 2012’nin yarısı kadar olacağına işaret ediyor. Ancak her zaman olduğu gibi önceden yapılan karşılaştırmalara mesafeli durmakta yarar var. Olimpiyatlar sona erdikten sonra yapılacak çalışmalar bize Paris 2024’ün gerçekleşen karbon ayak izi konusunda bir fikir verecektir.

Olimpiyat gibi dev bir organizasyonu iklim hedefleriyle uyumlu olacak şekilde düzenlemeye çalışırken öğrendiklerimiz ve buradan elde edilecek veriler belki de uzun vadede olimpiyatların en önemli getirisi olur.

Tüm yazılarını göster