Öğrenmeyi kabullenebilmek...

Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Geçenlerde sosyal medyada çağdaş öğretmenin nasıl olması gerektiğini anlatan bir infografik buldum. Çağdaş öğretmenin sahip olması gereken özellikleri aktaran bu infografikteki bir madde ilgimi diğerlerinden daha çok çekti. Buna göre çağdaş öğretmen, öğretmen olmaktan ziyade öğrencisiyle birlikte öğrenen kişi olmalıydı. 

Aklıma akademik yaşantının en önemli ve zorlu aşamalarından biri olan doktora yeterlilik sınavına hazırlandığım dönem geldi. Akademiye uzak olanlar için kısaca açıklayayım, doktora eğitiminde dersleri başarıyla tamamladıktan sonra, tez yazmaya hazır olup olmadığınızı belirlemek amacıyla yapılan, eskiden sadece sözlü şimdilerde ise hem yazılı hem sözlü aşamalardan oluşan bir sınavdır yeterlilik sınavı. Bir açıdan ucu bucağı, sınırları olmayan bir sınavdır. Jüri o anda aklına gelen her şeyi sorabilir, dolayısıyla zahmetli ve uzun bir hazırlanma süreci geçirmeniz gerekecektir. Ben ilk girdiğim sınavda belki de bu ciddiyetin farkına varmadığım için şerefl i bir mağlubiyet almış, ikinci ve son hakkıma deliler gibi çalışırken inanılmaz bir korku yerleşmişti içime. Okudukça, çalıştıkça ne kadar çok şey bilmediğimi veya daha doğru söylersek ne kadar az şey bildiğimi fark etmeye başlamıştım. İşte ilk defa o süreçte farkına vardım, hiçbir zaman yeterince bilemeyecek ve her zaman birilerinden bir şeyler öğrenmeye muhtaç yaşayacaktım. Bazılarınız bunu eksiklik gibi görebilir ama aslında inanılmaz güzel bir şey bu durum. Sürekli öğrenmeye çalışmak veya sürekli öğrenmen gereken şeyler bulabilmek. 

İnfografikte yer alan bir diğer madde ise çağdaş öğretmenin yanılmaktan korkmayan ve hata yapmayı göze alan bir yapıya sahip olması gerektiğini söylüyordu. Kuşkusuz, her şeyi bilmediğinizi kabul ettiğiniz zaman hata yapabileceğinizi de kabul etmeniz gerekecektir. Ama benim açımdan bu maddenin önemi biraz daha farklı. Yanılmaktan korkmamak ve hata yapmayı kabullenebilmek, iyi bir yenilikçinin sahip olması gereken özelliklerin başında geliyor. Scott Anthony “İnovasyonun Küçük Kara Kitabı” adını verdiği eserinde bunu özellikle vurguluyor. Mükemmel bir yenilikle ortaya çıkmanın neredeyse olanaksız olduğunu, birçok deneme yapılması gerektiğini ve bunun için de başarısızlıktan ve hata yapmaktan korkmamak gerektiğini anlatıyor. Bu iddianın arkasında ise hatadan ders alabilmek veya başka bir deyişle öğrenme süreçlerini çalıştırabilmek yatıyor. 

Öğretmenler için yenilikçiliğin ve kendini geliştirmenin üzerine söylediklerim aslında bütün çalışanlar için geçerli. Çalışanların bildiklerinin yetersizliklerinin farkında olmaları ve hata yapmaktan korkmadan yenilik peşinde koşmaları, hem kendi hem de çalıştıkları kurumun başarısı açısından önemli.

Tüm yazılarını göster