OECD'nin saptamasını TİSK yorumladı: "Türkiye'de erkek iş

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com




Doğrusu zaten bilinen bir durumdu da, diğer ülkelerle kıyaslayınca tablo çok daha net bir şekilde çıktı ortaya. OECD ülkelerinde 0-14 yaş grubunda çocuk ya da çocuklara sahip ailelerde eşlerin her ikisinin de çalışıp çalışmadığına ilişkin veriler, Türkiye'nin son sıralarda değil, en son sırada bulunduğunu dramatik bir şekilde ortaya koydu. OECD ortalamasında ailelerin yüzde 57'sinde eşlerin her ikisi de çalışıyordu; Türkiye'de ise bu oran yalnızca yüzde 15'ti. Yani 32 ülke arasında en düşük oran Türkiye'deydi.

OECD'nin 22-24 Mayıs günlerinde Paris'te düzenlediği "OECD Bakanlar Konseyi" ve "OECD Forum 2012" toplantıları için yayımladığı "Eğitim, İstihdam ve Girişimcilikte Cinsiyet Eşitliği" başlıklı dokümanda yer alan bilgiler, zaten iyi kötü bildiğimiz bazı gerçekleri tokat gibi yüzümüze çarptı.

Eşlerden ikisi de çalışmakta olanların oranına ilişkin sıralama, Türkiye açısından dramatik bir tabloya işaret ediyor.

"Erkek işte, kadın evde"

OECD dokümanını yorumlayan TİSK, Türkiye'de 0-14 yaş arasında çocuğu bulunan ailelerdeki çalışma oranının çok düşük olmasını, "Erkek işte, kadın evde" biçiminde yorumladı.
Oranı biraz önce aktardık; Türkiye'de 0-14 yaş arasında çocuğu bulunan ailelerden anne ve babanın her ikisinin de çalışmakta olduğu ailelerin oranı, toplam içinde yalnızca yüzde 15 pay alıyordu. Türkiye'de yalnızca yüzde 15 olan bu oran, Slovenya'da yüzde 82.1 gibi rekor bir düzeye çıkıyor, bu ülkeyi yüzde 81.4'lük oranla İsveç izliyordu. Söz konusu oran; Hollanda, Portekiz ve Güney Kıbrıs'ta da yüzde 70'in üstünde bulunuyordu.

OECD verilerine göre, yalnızca 8 ülkede oran yüzde 50'nin altındaydı. 27 ülkede ise eşlerden ikisinin de çalışma oranı yüzde 50'nin üstünde seyrediyordu.  

Bize en yakın ülke Meksika'ydı ve oradaki oran da yüzde 30'du. Yani, anne-babanın ikisinin de çalıştığı ülkeler arasında bizim kadar kötü durumda olan yoktu; bizim oranımıza yaklaşan bile yoktu.
TİSK bu durumu, "Ailede çalışma yapısının Türkiye'yi Batı ülkelerinden keskin hatlarla ayırdığı anlaşılıyor" biçiminde yorumladı.

Anne-baba işsizliğinin yaygınlığı     

Türkiye'de iki ebeveynin birden çalışma oranı çok düşüktü, rekor bizdeydi; ama öbür tarafta iki ebeveynin birden çalışmama oranı da çok yüksekti, o alandaki rekor da bizdeydi. OECD verilerini incelemeye devam edelim…

0-14 yaş grubu çocuklu ailelerde iki ebeveynin de çalışmaması noktasında yeni bir rekor kırılıyordu.

OECD ortalamasında ailelerin yüzde 5.7'sinde iki ebeveyn de çalışmıyordu. Bu oran, Türkiye'de ise 13.4 düzeyinde bulunuyordu. Yani hem anne, hem de babanın işsiz olduğu ailelerin oranı Türkiye'de yüzde 13.4 düzeyindeydi. Bir başka ifadeyle, Türkiye'de her 10 aileden 1'inde, hatta biraz daha fazlasında hem anne, hem de baba işsizdi.

Bize en yakın oranın, yüzde 10.3 ile Bulgaristan'da oluştuğu gözleniyordu. En olumlu pozisyondaki ülke ise Japonya'ydı. Japonya'da anne ve babanın her ikisinin de çalışmadığı aile sayısı yalnızca yüzde 0.6 düzeyinde bulunuyordu.

TİSK, anne-baba işsizliği konusunu değerlendirirken şu görüşlere yer veriyordu:
"Ülkemizde eğitimsel ve sosyal engellerin kadınların istihdamını çok sınırlı tutması, erkekler ve kadınlar için kısmi süreli ve diğer esnek istihdam yollarında yasal engeller bulunması, ayrıca ebeveyn işsizlik riskinin yüksekliği ülkemizin kalkınmasını frenliyor. OECD ülkelerinin aksine, Türkiye'de çoğunlukla ailede iki kişi yerine bir kişinin istihdamda yer aldığı gerçeği, yaşanan sorunların en önemli sebebini ortaya koyuyor."

Türkiye'nin bir rekoru daha!

OECD genelindeki ailelerin üçte birinde eşlerden yalnızca biri tam süreli bir işte çalışıyor. Söz konusu oran İsveç ve Slovenya'da sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 15 ile en düşük düzeyde bulunuyor.
Türkiye'de ise tam tersi bir tablo var. Türkiye'deki aile yapısına, yüzde 69 ile eşlerden birinin tam gün çalışma özelliği hakim. Türkiye, bu oranla OECD ülkeleri arasında açık ara ilk sırada.

Bu oran, doğal olarak eşlerden ikisinin de çalıştığı ülkelerde düşük, eşlerden birinin çalıştığı ülkelerde yüksek seyrediyor. Eşlerden ikisinin de çalıştığı ülkelerde, eşlerden biri genellikle tam süreli olmayan işlerde çalıştığı için, söz konusu oran daha düşük oluşuyor. Türkiye'de ise eşlerden biri zaten hiç çalışmıyor, bu durumda diğerine de tam süreli bir işte çalışmak kalıyor.

TİSK bu tabloyu, "Veriler, Türkiye'de kadınların çalışma hayatına giremediğini gösterirken, aynı zamanda Batı ülkelerinde yaygın olan kısmi süreli (part-time) işlerin ülkemizde hayat alanı bulamadığını da ifade ediyor" şeklinde yorumladı.

Erkek biraz daha işe, kadın biraz daha eve!

Türkiye son haftalarını kürtajı, sezaryeni tartışarak geçirdi. Bırakınız kürtajı, sezaryenin bile bir ara "cinayet" olarak görüldüğü söylendi, yazıldı. Bu tartışma öyle kolay bitecek gibi de değil. Tartışma, özde nüfus artış hızının yavaşlatılıp yavaşlatılmayacağı.

Mevcut durumda, Türkiye'nin nüfusu her yıl yaklaşık 1 milyon artıyor. Kürtajla ilgili yasal süre sınırlamasının aşağı çekilmesi halinde, nüfus artış hızının artacağı ortada. Ortaya çıkacak sağlık sorunları, kadın ölümleri bir yana, nüfus daha hızlı artacak, bu kesin. Böyle bir artış, istihdam alanında mevcut olumsuzlukları daha da belirgin hale getirecek. Kadın doğum yaptıkça çalışma yaşamından giderek uzaklaşacak ya da çalışma yaşamına girme olanağını giderek kaybedecek, eşlerin ikisinin de çalışmakta olduğu ailelerin oranı daha da düşecek. Eğer baba da işsizse, anne ve babanın işsiz olduğu ailelerin oranı yükselecek.

Tüm yazılarını göster