Ocak gerçekleşmesi yıllık enflasyon hedefini şimdiden fena baltaladı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Tüketici fiyatlarındaki ocak ayları artışı ortalama olarak yüzde 1 dolayındayken, bu yıl ocaktaki artış yüzde 1.82'yi buldu. Her ne kadar geçmiş yıl ortalamalarından daha yüksek bir gerçekleşme bekleniyorduysa da, yüzde 1.82'ye ulaşılacağına pek ihtimal verilmiyordu. Aylık oran yüzde 1.82 olunca da, geçen aralıkta yüzde 8.81 düzeyinde bulunan yıllık gerçekleşme ocak sonunda yüzde 9.58'e fırlayıverdi.

Asgari ücrete ekstra zam yapıldı, emeklilere de aynı şekilde ek zam verildi, bunlar enflasyonun hızlanmasına yol açtı; tamam, büyük ölçüde doğru. Buradan hareketle yakın zamanda şu savunmayı duyarsak şaşmayalım: 

"Düşük kazanana, dar gelirliye ek kazanç sağladık, enflasyon da bundan dolayı hızlandı, ne yapsaydık yani, bu zammı yapmasa mıydık?" 

Eli kulağındadır, birileri yüksek enflasyonu açıklamaya kalkışırlarsa, söyleyecekleri bu olacak, savunmalarını bu görüş üstüne kurgulayacaklardır.

Enflasyonun yüksek gerçekleştiği her dönemde çalışana böylesine ekstra zamlar verilmiş gibi...

Yıllık hedef bir ayda hayal olur mu?

Eğer yıllık enflasyon hedefini yüzde 7.5 olarak belirler, daha yılın ilk ayında da yüzde 1.82'lik bir artış yaşanması karşısında çaresiz kalırsanız, daha bir ay geçmişken yıllık hedefin üstüne buz gibi soğuk bir su içmek durumunda hiç kuşkunuz olmasın kalırsınız. Nitekim şu an o durumdayız. 

Aslında Türkiye'de enflasyonda "hedef-tahmin" kavramları  konusunda da kafalar fena halde karışık. Enflasyonda hedefimiz uzun vadede hep yüzde 5, ama tahminimiz kah yüzde 6.5, kah yüzde 7.5. Hani tutturabilecek olsak, yüzde 7.5'e de dünden razıyız da, olmuyor ki... Daha yılın ilk ayını geride bırakmışız ve yüzde 7.5 gerçekleştirilmesi neredeyse mümkün olmaktan çıkan bir oran haline gelivermiş.

2016'nın enflasyon hedefinin başlangıçta yüzde 6.5 olduğunu, daha sonra yüzde 7.5'e revize edildiğini de unutmayalım.

Yüzde 9'un altına inmez

Biz daha önce ocak ayı gerçekleşmesinin geçmiş yıllar ortalamaları düzeyinde, yani yüzde 1 dolayında oluşabileceği varsayımıyla yola çıkmış ve diğer ayları da yine geçmiş yıl ortalamaları olarak dikkate alarak yılsonu için yüzde 8.22'lik bir tahmin yapmıştık. Ne var ki, ocak ayındaki gerçekleşme bu tahmini de tutabilir olmaktan çıkardı.

Ocak ayının yerinde artık yüzde 1'lik tahmin değil, yüzde 1.82'lik gerçekleşme var. Sonraki aylarda ortaya çıkacak gerçekleşmeyi yine 2003-2014 dönemi ortalaması düzeyinde varsaydığımızda ibre yılsonu için yüzde 9'u gösteriyor. 

Tek teselli belki de ocak sonunda oluşan yüzde 9.58'in, bu yılın en yüksek oranı olarak kalacak gibi görünmesi. Yıllık TÜFE, şubattan itibaren düşmeye başlayacak ve bu düşüş nisandaki yüzde 8.23 ile dip noktada oluşacak.

Bu yıla ilişkin yeni tahmin serisinde dikkat çeken en önemli yön, TÜFE'nin hiçbir ay yüzde 8'in altına indirilemeyeceği. Biraz önce belirttik, en düşük gerçekleşme nisanda yüzde 8.24 dolayında oluşacak gibi görünüyor.

Ama vurgulamakta yarar var. Bu tahminler, gelecek aylardaki artışların son yıllar ortalaması düzeyinde gerçekleşeceği varsayımına dayanıyor. Bu varsayımda sapmalar olabilir. Nitekim ocakta bunu gördük, hem de ciddi boyutta. Ama eğer geçen yılki oranlar paralelinde bir gidişat yaşarsak, nisanda yüzde 8.24 ile yılın en düşük oranını göreceğiz, yılı da yüzde 9.07 düzeyinden kapatacağız. 

Çanak eğrisi oluşacak

Yıllık TÜFE'de ocak ayındaki yüzde 9.58'lik gerçekleşmeden sonra şubat sonunda da yüzde 9.43 dolayında bir oran görüleceği hesaplanıyor. Sonrasında yüzde 8'li oranlara inilecek ve bu düzey kasıma kadar korunacak. Kasım ve aralık aylarında da, şu anki tabloya göre, yüzde 9'un çok az üstünde bir gerçekleşme olacak ve yıl da o düzeyde kapatılacak. 

Peki Merkez Bankası enflasyonda eğilim bu şekilde oluşursa nasıl bir politika izler ve tahmininde değişikliğe gider mi?

İzlenecek politikanın yönünü, büyük ölçüde, nisanda Merkez Bankası yönetiminde değişiklik olup olmayacağı belirleyecek. İster mevcut yönetim değişsin, ister aynı kalsın; nisan ayı Merkez Bankası açısından, daha doğrusu tüm Türkiye açısından önemli. 

Merkez Bankası'nın nisandan sonra nasıl bir faiz politikası izleyeceğinin ipuçları hiç yok da değil. Biliniyor ki mevcut yönetim faiz konusunda istediğini pek yapamıyor. Herhalde yönetim değişirse, gelecek yeni ekip faiz artışına sıcak bakacak kişilerden oluşmayacak. Dolayısıyla Merkez Bankası'ndan enflasyona karşı çok daha sıkı bir duruş sergileyecek şekilde faiz silahını kullanmasını beklemek biraz hayalcilik olur.  

Eğer yıllık enflasyondaki eğilim bu şekilde oluşursa, yani nisan toplantısı öncesinde yüzde 9'un altına ancak indirilmiş bir enflasyon söz konusu olursa, Merkez Bankası nisanda tahminini büyük olasılıkla değiştirmez. Çünkü yüzde 9 dolayındaki bir enflasyonda ne yüzde 7.5'i aşağı çekmek inandırıcı bulunur, ne de Merkez Bankası yüzde 8'e doğru ya da bu oranın üstünde bir tahmine yönelebilir. Aynı durum sanki temmuz toplantısı için de geçerli olur gibi görünüyor.  

Ancak ekim ayına gelindiğinde yıllık enflasyon kemikleşmiş bir şekilde yüzde 8'in üstünde kalmaya devam ediyorsa ve yılın son aylarında yön yeniden yukarı dönecekmiş gibi bir izlenim oluşursa, Merkez Bankası çaresiz kalıp gerçeğe biraz olsun yaklaşabilmek adına ekim toplantısında tahminini yukarı yönlü revize etmek durumunda kalabilir. 

Tüm yazılarını göster