Obama'lar ile on üç yıl öncesine ait bir röportaj

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

ABD'li fotoğraf sanatçısı Mariana Cook, 1996 yılında "Amerikalı Çiftler" isimli bir kitabı için Barack ve Michelle Obama ile röportaj yaptı. Obama'ların röportajı editör şirket Chronicle Books tarafından kitaba dahil edilmedi. Bunun nedeni ise Barack ve Michelle Obama'nın çok "sıradan bir çift" olmaları ve kitap için daha "egzotik bir zenci çiftin" tercih edilmesiydi. Oysa Obama'larla röportajı gerçekleştiren Cook, çiftin doğallığı ve birbirlerine duydukları aşkı resimleyebilmek için tam yedi makara film harcadı.

13 yıl önce sıradan bir çift olan Obama'lar bugün Beyaz Saray'da. Peki 12 yıl önce böylesi bir geleceği tahmin ediyorlar mıydı? Bu sorunun yanıtını anlamak için o zaman verdikleri cevaplara bir göz atmakta fayda var:

Michelle Obama: "Hukuk fakültesini bitirdiğimde, büyük bir avukatlık bürosunda çalışmaya başladım. Üç yıl çalıştım ve çok fazla hoşuma gitmedi. Sonunda mutsuz olmak için mi bu eğitimi aldığımı soruyordum kendime. Yaptığım işte, kendi toplumumdan uzak kalıyordum. Çalıştığım müşteriler beni motive etmekten uzaktı. Sabahları uyandığımda, işe gitmekten mutsuzluk duyuyordum.  Sonuçta bu işten vazgeçtim ve iki sene boyunca Chicago Belediyesi'nde asistan olarak çalıştım. Sıradan insanlarla tanışmak ve şehrimi ilgilendiren somut sorunlarla ilgilenmek, siyasete ilgi duymama yol açtı (Ö) Daha sonra Barack ile tanıştım. Son derece akıllı, parlak, güzel bir insandı. Çok büyük bir konuşma yeteneğine sahipti ve bununla birlikte herkes gibi, normal, ayakları yere basan bir insandı (Ö) İlerde politikaya ilgi duyabiliriz, fakat aynı zamanda çocuklarımız olmasını, seyahat etmeyi, aile yaşamına vakit ayırmayı istiyoruz. Bunu başarabilir miyiz bilmiyorum."

Barack Obama: "En büyük önceliğimiz çocuklarımızın olması. Sanırım en büyük sorunumuz özel hayat ile iş hayatımız arasındaki dengeyi kurmak olacak. Ben risk almaya daha fazla eğilimliyim. Michelle ise aile gibi daha güvenilir değerlere öncelik veriyor. En fazla ilgilendiğim konulardan biri çocuklar ve çocukların nasıl yetiştirildiği. Afrikalı-Amerikalı biri olarak, fakir bölgelerdeki çocuklara yönelik ciddi endişelerim var. Bu endişeler büyük ölçüde ekonomi ile ilgili. O çocuklara ve ailelerine verilen imkanlarla ve aile değerleri ile ilgili. Bugün politikacılar bu değerleri sıklıkla gündeme getiriyorlar. Fakat değerlerin kişisel değil, toplumsal olduğunu düşünüyorum. Çocuklar bu değerleri kendi çevrelerinden ediniyorlar. Eğer ailelerinde ve yaşadıkları toplumda bu değerler kaybolmuşsa, eğitim şartları yetersizse, etrafları işsiz insanlarla doluysa, çocukların değer yaratmasını nasıl bekleyebilirsiniz? Benim hedefim kamusal veya toplumsal değerleri yeniden tartışmanın merkezine taşımak. Irk ve sosyal sınıf ayrımı olmaksızın büyük bir aile oluşturuyoruz. Birbirimize karşı sorumluluklarımız var. Kamu ve özelin bir araya geldiği nokta da bu. Öncelikli olarak empati yaratmamız, kendimizi diğerlerinin yerine koymamız ve sorumlulukları paylaşmamız gerekiyor. Michelle ile beraberliğimiz bu sayede canlı kalıyor, çünkü diğerlerinin ümitlerini, acılarını, mücadelelerini hayal edebiliyoruz." 

Siyasi, ekonomik ve diplomatik anlamda kırılma noktaları

Tunuslu yazar ve gazeteci Serge Halimi ise Barack Obama'nın ABD Başkanı olmasının bugün aslında üç kırılma noktası anlamına geldiğini söylüyor. Bu kırılma noktaları politik, ekonomik ve diplomatik alanlarda gerçekleşecek diyor Halimi, çünkü 1965 yılından bu yana ilk kez demokrat bir başkan, son derece zayıf ve ne yöne gidileceğinin belirsiz olduğu bir dönemde görevi devralıyor.

Siyasi anlamda, yeni başkan oldukça özgür davranabilecek bir konumda bulunuyor, çünkü ülkenin içinde bulunduğu durum siyasi rakiplerine çok fazla eleştiri alanı bırakmıyor. Obama, «ümit» anlamına geliyor ABD için. Bunun tek nedeni yeni başkanın zenci olması değil, aynı zamanda ABD markasına yeniden değer kazandırması. Guantanamo'nun kapatılması, idam cezasına son verilmesi gibi kararlar bu değişimde simgesel önem taşıyan unsular.

Ekonomik anlamda, Reagan modeli neo-liberalizmin artık desteklenemeyeceği son derece açık. 2008 yılı ABD'de 2 milyon 600 kişinin işini kaybetmesi ile sonuçlandı. Bu, 1945'ten bu yana yaşanan en kötü performans. Bütçe açığının bu sene 1.2 milyar dolara, yani GSMH'nin yüzde 8.3'üne ulaşacağı tahmin ediliyor. ABD toplumunda ekonominin geleceğine yönelik endişeler artıyor. Tüketimi artırmak bir yana dursun, toplumun neredeyse tamamı tasarrufa dönmüş durumda. 1952 yılından bu yana sürekli artmakta olan hane borçlanma oranı, 2008'in üçüncü çeyreğinde ilk kez geriledi. «Eğer hiçbir şey yapmazsak, ekonomik durgunluk seneler sürebilir» açıklamasını yapan Obama, 775 milyar dolarlık programının bir an önce Kongre'den geçmesini ümit ediyor. Peki ABD ekonomisini kurtarmak için bu yeterli olacak mı? Paul Krugman gibi demokrat ekonomistlere göre Obama'nın önlemleri yeterli olmaktan çok uzak.

Diplomatik alanda bakıldığında ise, ABD, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu kadar kötü bir imaja sahip. Dünyanın büyük bir bölümü, ABD'nin sahip olduğu süper gücün olumsuz bir rol oynadığını düşünüyor. Irak, Ortadoğu ve Afganistan'da olanlar bunun başlıca nedenleri. Nitekim Obama'nın başkanlık seçimlerindeki en önemli kozlarından biri de ABD'nin Irak'tan çekileceği sözü vermesi oldu. Bu arada İsrail ve Filistin konusu da Obama'yı ve ABD dış politikasını oldukça meşgul edecek önümüzdeki günlerde.

Bundan 13 yıl önce, "Kendimizi diğerlerinin yerine koymamız ve sorumlulukları paylaşmamız gerekiyor. Michelle ile beraberliğimiz bu sayede canlı kalıyor, çünkü diğerlerinin ümitlerini, acılarını, mücadelelerini hayal edebiliyoruz" diyen Barack Obama, tüm dünyayı ilgilendiren konularda sorumluluk paylaşımına nasıl yaklaşacak ve dünya ile ilişkisini ne boyutta "canlı" tutacak, bunu zaman gösterecek.   

Tüm yazılarını göster