Nüfusun yüzde 90’ı gelirin üçte ikisini, yüzde 10 ise üçte birini alıyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliğini herhalde başlıkta ifade ettiğimiz oranlardan daha iyi açıklayacak veri yoktur. Nüfusun yüzde 90’ı, 2013 yılı itibariyle gelirin üçte ikisinden biraz fazlasını, tam oran verirsek ancak yüzde 68.7’sini alıyor. Nüfusun en zengin yüzde 10’unun gelirdeki payı ise üçte bire yakın, tam yüzde 31.3 düzeyinde. 

Yüzde 90’ın payını, yüzde 10’luk gruplar itibariyle düşünürsek, her yüzde 10’a yüzde 7.6 gelir düşüyor. Yani, dokuz yüzde 10’luk grubun her birine ortalama yüzde 7.6, son yüzde 10’a ise yüzde 31.3 pay düşmüş oluyor. 

Bu tablo, 2013’te ortaya çıkmış bir durum değil. Yıllardan beri böyle. Böylesine çarpık bir tablo herhangi bir yıl, o yıla özgü olumsuz koşullar yüzünden oluşmuş olsa daha iyi, diye düşünmek de mümkün. O zaman, bu durum geçici, diye teselli bulunabilir. Oysa bizde durum hiç de öyle değil. 

2006-2013 yıllarını kapsayan sekiz yıllık dönemde değişen pek bir şey yok aslında. Bu sekiz yılın ortalamasıyla elde ettiğimiz oranlarla 2013 yılında gerçekleşen oranlar neredeyse aynı. Yani yıllardan beri gelir dağılımı adaletsizliğinde bir iyileşme olmuyor. Ama neyse ki olumsuz yönde de bir değişiklik olmuyor! 

2013 verilerine göre nüfusun en yoksul yüzde 10’u gelirden yüzde 2.3 pay alabiliyor. İkinci yüzde 10’un payı yüzde 3.8 düzeyinde. İlk yedi yüzde 10’luk grupta, gelirden alınan pay yüzde 10’u aşmıyor. Yani nüfusun ilk yüzde 70’i, gelirden, nüfustaki payından daha düşük bir pay alabiliyor. 

Sekizinci yüzde 10’luk grup, gelirden, yüzde 11.7 ile nüfustaki payından daha yüksek bir pay alıyor. Dokuzuncu yüzde 10’un payı yüzde 15.3, en zengin yüzde 10’un payı ise yüzde 31.3 düzeyinde. 

Yüzde 80, gelirin yarısına razı! 

TÜİK verilerine göre, nüfusun yüzde 80’i, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirinin yarıdan biraz fazlasını alabiliyor. 2013 itibariyle bu oran yüzde 53.4 düzeyinde. 
Daha çarpıcı olan başlıkta da ifade ettiğimiz, girişte de vurguladığımız durum. Yüzde 90’lık nüfus gelirin üçte ikisine, yüzde 10’luk nüfus ise gelirin üçte birine sahip. 
Birikimli oranlar gerçekten çok çarpıcı sonuçlar veriyor. Nüfusun tam yarısı, yüzde 50’si, gelirden ancak yüzde 23.7 pay alabiliyor. Yani dörtte bir bile değil! 

Toplam pay, nüfusun yüzde 60’ı için yüzde 32’ye, yüzde 70’i için yüzde 41.7’ye çıkıyor. 

Bu nasıl kalkınma? 

Türkiye’nin son yıllarda çok hızlı kalkındığı söyleniyor, yazılıp çiziliyor, ileri sürülüyor. Kişi başına gelirin nereden nereye geldiği anlatılıyor sürekli olarak. Gerçi istatistikler, kalkınma hızında dönem ortalaması olarak bakıldığında geçmiş yıllarla bir fark olmadığını gösteriyor, ama algı, son yıllardaki hızın belirgin şekilde yüksek olduğu yönünde. Bu algının en büyük nedeni de, toplum olarak büyümeden yolları ve inşaatları anlamamız. Bakıyoruz, yollar eskiyle kıyaslanmayacak kadar çoğalmış, yenilenmiş, genişletilmiş. 

Bakıyoruz, eskiyle kıyaslanmayacak kadar inşaat yapılıyor, hiç görmediğimiz kadar gökdelenimiz var. Bununla övünüyoruz. 

Ne var ki, inşaat yatırımları gerçekleştirilme aşamasında yan sanayiyi besliyor; inşaat bittiği an perde adeta kapanıyor. Yol yapımının beslediği yan sanayi ise çok daha sınırlı. İnşaat dışında yeni yatırım pek yok. Yatırımlar enerjide yoğunlaşıyor son yıllarda, bu yatırımlar da fazla istihdam yaratmıyor. Yani gelir dağılımına katkı fazla değil. Sanayide üretim elbette artıyor, ama o artış da mevcut tesislerde sağlanıyor, yeni yatırıma fazla rastlanmıyor. 

Kaldı ki, yeni yatırımlar yapsak, üretimi artırsak, kişi başına gelirde orta gelir tuzağından kurtulsak bile, bu gelirin adil dağılımını engelleyen faktörleri ortadan kaldıramadığımız sürece yıllardır süregelen tablo değişmeyecek demektir. 

AKP, bu tabloyu değiştirme gereği elbette duymuyordur. Çünkü bu tablo, şimdiye kadar oy almasının önünde bir engel oluşturmadı. Ama dün de belirttiğimiz gibi, ya muhalefet! Muhalefet partileri, iktidar olmak istiyorlarsa; bir, genel olarak geliri artırarak; iki, artan geliri de daha adil dağıtarak amaçlarına ulaşabilirler. Tabii ki böyle bir amaçları gerçekten varsa...

Tüm yazılarını göster