Notanın sayfasını açmadan…

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

"Kibariye caz söyleyecek, dinlemek ister misiniz?" diye sorduklarında "tabii ki" diye yanıtladım hemen. 48. Uluslararası Bursa Festivali etkinlikleri kapsamında Hollandalı Caz grubu Rosenberg Trio ile aynı sahneyi paylaşacaktı Kibariye. Abbas yolcu, bu kez de onun için düşmeliydi yollara. Hollandalı grupla yalnızca bir kez prova yaparak ilk kez caz söyleyecekti Kibariye. Konserden daha neşeli, daha doğal geçeceğini düşündüğüm o provayı da mutlaka izlemeliydim.

Bu nedenle, Cumartesi akşamki konser için, aynı günün sabahı kendimi Bursa'ya giden deniz otobüsünde buldum. Kent merkezine yarım saat uzaklıktaki Güzelyalı'da bulunan iskeleye bir buçuk saatte ulaştık, ama konforlu olması gereken bu yolculuk, tam anlamıyla bir ızdırap olarak yaşandı daha önceki uzunyol deniz otobüslerinde olduğu gibi. Çünkü, aracın içi, "çılgın" bir çocuk parkına dönüşmüştü; oradan oraya koşuşan, bağıran, ağlayan her yaştan çocuklar ve yapılan uyarı anonslarına rağmen, onlara bu "özgürlük"ü hak gören, hatta birlikte koşuşturan aileler sayesinde…

Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı işbirliğiyle düzenlenen 48. Uluslararası Bursa Festivali'nden gelen araç bizi karşıladı ve otelimize kadar ulaştırdı. Bu arada, tanışma fırsatı bulduğum festival ekibindeki herkesin özverili çalışması, özeni dikkatimi çekti. Bursa'nın huzuru, bu güzel yüzlü insanların içine yerleşmişti belki de…

Neredeyse bebekliğimden gençlik yıllarıma dek her yıl mutlaka en az bir kere gidip kaldığımız Bursa, benim kentlerimden birisi. Anılarımın uyanmaması mümkün müydü?! Şubat ayında kaybettiğim annemi götürmüştüm en son. İskender kebap yemiş, Ulu Camii'yi bir kez daha gezmiştik. Onsuz kebabı kabul edemiyordu beynim, midem hâlâ. Bu nedenle, çarşıdaki Çiçek Izgara'nın yine çocukluğumun anılarındaki köftelerini tercih ettim öğle yemeğinde.

Kültür Park'ın içindeki açıkhava tiyatrosundaydı konser ve ben de prova saatinde orada. Roman vatandaşlarımızın oluşturduğu, her biri sazlarında birer gerçek virtuoz olan kalabalık bir orkestra sahnede yerini almış, "sound check" yapıyordu.

Sahneye, bütün prova süresince ona hemen yanında eşlik edecek olan eşi ve koruması ile birlikte geldi Kibariye. Şakalarıyla, neşesiyle Türkçe bilmeyen Hollandalı grup da dahil orada bulunan herkesi motive etti.

Sezen Aksu şarkıları ağırlıklı bir repertuvar dinledik provada ve de Levent Yüksel'in yorumuyla klasikleşen "Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk"ın muhteşem bir yorumunu. Kibariye de, orkestra da, biz de bu yorumdan büyük tatlar aldık.

Bu arada, Rosenberg üçlüsü de doğaçlama olarak şarkılara katıldılar. Ve Kibariye onların gitarlarından ve kontrbastan yayılan caz ezgilerine içinden geldiği gibi "uydurmaca" sözlerle eşlik etti.

Notaların sayfasını asla açmamış Kibariye'nin yeteneği gerçekten sıradışı. Onun, bundan sonraki kariyerinde "Anlayamazsın" CD'sinde olduğu gibi iyi besteleri yeniden yorumlaması; ayrıca cazın dışında rock gibi farklı alanlarda da söylemesi gerekiyor mutlaka.

Kibariye, eğer biraz "cesaret" eder, bu yorumlarıyla yurtdışına açılırsa, büyük ilgi göreceğini umuyorum. Çünkü, bence, Kibariye'nin dünya çapında ünlenen siyahi caz yorumcularından ya da Portekizli fado şarkıcılarından eksiği yok, fazlası var. Tabii ki kendi parçalarını da söylemeli, ama tanık olduğum performansı gösteriyor ki, yeniden yeniden yaratıyor eserleri Kibariye.

Tabii ki o özel bir örnek, bu satırların yazarı notaların, konservatuarların önemine ve gerekliliğine kesinlikle inanıyor; ama Kibariye'yi sahnede dinleyince… İşte yetenek… Öyle bir şey var. Ve belki de işin içine notalar girseydi, performansı doğallığını kaybedebilirdi.

Kibariye, hem orkestrasına, hem sahneye son derece hâkim, kendine güvenli; hatta egosunun çok güçlü olduğu da söyleyebilir. Ama, söz konusu caz olunca yine de biraz ürkeklik sezdim, yalnızca birer parça dinleyebildik ondan hem provada, hem de konserde caz yorumu olarak.

Konsere gelince… Provadakini, konserdeki Kibariye'den daha çok beğendim. Levent Yüksel'in parçası bile aynı performansla yorumlanamadı nedense. Sonlara doğru, biraz da sıkıldı belki Kibariye, onu da eserlere yorumlarıyla belli etti. Yine de darbuka şovu, seyirciler ve orkestra, beden diliyle anlaştığı caz grubuyla samimi sohbetleriyle son derece sempatikti.

Tüm yazılarını göster