Nisbi fiyat hareketleri…

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Küresel ölçekte rekabet koşulları gerilediği ve faaliyet gelirleri erimeye devam ettiği sürec eorta vadede nisbi fiyatlarda olumsuz değişimlerin yaşanması kaçınılmazdır. Zorunlu ve temel ihtiyaç maddesi fiyatları lehine ve diğerleri aleyhine değişim bir süre için geciktirilebilir, fakat önlenemez. Geliri azalan tüketiciler eninde sonunda temel ihtiyaçlardan vazgeçemeyeceği için diğerlerine yönelik taleplerini dramatik şekilde kısmak zorunda kalırlar. İşin tuhafı mevcut sorunlu finansal yapının bu nisbi değişimin kısmen olsa bile yaşanmasına tahammül edemeyecek durumda olmasıdır.

İfade etmeye çalıştığımız nisbi fiyat değişimi iki farklı şekilde olabilir; ya tüm fiyatlar geriler fakat temel ihtiyaç maddesi fiyatlarındaki düşüş görece sınırlı kalır ya da hepsi yükselir, fakat vazgeçilemeyecek ürün fiyatlarındaki yukarı hareket görece çok daha büyük olur. Bu seçeneklerden ilki deflasynist, ikincisi ise enflasyonist baskıların dayanılmaz aşamaya geldiği durumları tanımlıyor. Her iki olasılıkta da ciddi talep daralmasına bağlı işsizlik artışı, ekonoik daralma ve büyük istikrarsızlık var. Her iki senaryoda da sistemin temelini oluşturan kurumsal yapı yıpranıyor ve fonksiyonelliğini kaybediyor, kırılganlık olağandışı boyutlara tırmanıyor. Gelişmiş ekonomilerden sonra gelişmekte olanların da durgunlaşma eğilimine girmesi yaşanması gereken nisbi fiyat değişimini önlemeye hatta tersini yaşatmaya çalışmanın imkânsızlaşmaya başladığına işaret ediyor.

Renkli devrimlerin yaşandığı eski Sovyet cumhuriyetleri ve Arap Baharı'nın yaşandığı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ekonomilerindeki tetikleyici unsurun ifade etmeye çalıştığımız nisbi fiyat hareketi olduğunu unutmamak gerekiyor. Tasarruf açığı finanse edilemez, açık veya örtülü ambargolar nedeniyle mallarını satamaz hale gelmesi gibi eğilimler nisbi fiyat değişimini hareket geçiriyor ve hiçbir şey eskisi gibi olamıyor; beklenmeyen bu olumsuz değişimin yıkıcı olması ve sürecin kendi kendini beslemesi önlenemiyor.

11 Eylül 2001 tarihi sonrasındaki fiyat hareketlerine baktığımızda en büyük oynaklığın emtialar, gayrimenkuller ve navlun fiyatlarında yaşandığını görüyoruz; bunların kontrolsüz bir şekilde yükselmesi ve gerilemesi, bu yönüyle sistemik risk algılamasının artması önlenememiş. Kamu kesimleri ile finansal yapının ağır hasar görmesi önlenememiş. Sermaye piyasaları ve bilançoları kollayalım derken ortaya çıkan yan tesirlerin büyümesi ve sorunları ağırlaştırması engellenememiş. 2001-2008 döneminde sınai ürün fiyatları reel bazda gerilemiş, tahvil ve hisse senedi şeklindeki sermaye piyasası ürünlerindeki ortalama yukarı hareket ise görece sınırlı kalmış. Tüm yaşananlar da düzenli olarak para politikalarının gevşetiliyor olması etkili olmuş. Küresel kredi krizi sonrasında ise bu yazının konusu olan nisbi fiyat hareketini geciktirmek için her türlü müdahale devreye sokulmuş, ancak sorunların daha da olumsuzlaşmaması yönündeki çabalar yetersiz kalmış. Belirsizlik ve kırılganlığın artmaması yönündeki çabalar başarısız olmuş ve kitle iletişim araçlarının etkin kullanımı ile farkındalığın azaltılması hayati önem taşır hale gelmiş. Başka bir deyişle serbest piyasa ve demokrasi anlayışının şekli kalmış, içi boşaltılmış…
Bugün için finansal piyasalar ve mali sektör nisbi fiyat değişiminin bir süre daha geciktirilebileceği varsayımı ile fiyatlama yapıyor; aksi ihtimali güçlendirecek gelişmeleri görmezden geliyor. Daha farklı düşünenler yatırım ve tüketim eğilimini koruyor, sağlam liman aramaya çalışıyor. Mevcut küresel koşullarda nisbi fiyatları temel ihtiyaç maddeleri aleyhine gerçekleştirmeye çalışan anlayış baloncudur, akıntıya kara kürek çekmekte sonuna kadar ısrarlı olacak gibi görünmektedir. Fakat merkez bankalarının daha fazla parasal genişlemeden kaçınma aşamasına gelmiş olması, temel ihtiyaç maddeleri lehine fiyat hareketinin çok tehlikeli bir eşiğe geldiğini düşündürmektedir…

Tüm yazılarını göster