Ne varsa borsada var, risk de dahil!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

TÜİK beş finansal yatırım aracının nominal ve reel getirisini aylık ve dönemler itibariyle izliyor. Nominal getiri reele dönüştürülürken hem TÜFE'ye, hem ÜFE'ye göre hesaplama yapılıyor.

ÜFE bizi ilgilendirmediği için TÜFE'ye göre oluşan reel getiriyi değerlendirmeyi tercih ettiğimizi belirterek, ocak ayı itibariyle nasıl bir tablo oluşmuş, bakalım.

Beş finansal yatırım aracı içinde ocak ayı ve ocak itibariyle üç aylık, altı aylık ve yıllık dönemlerde reel olarak getiri sağlayan yalnızca borsa. Söz konusu dönemlerde mevduat, dolar, euro ve altın ise yatırımcısına reel olarak zarar ettirmiş.

Borsanın ocak ayındaki reel getirisi yüzde 5.31 düzeyinde. Ocak itibariyle üç aylık dönemdeki reel getiri yüzde 16.09, altı aylık reel getiri yüzde 23.85, yıllık reel getiri ise yüzde 43.45'i buluyor. Hiç kuşku yok ki bunlar çok iyi oranlar, hatta iyi ne kelime, harika oranlar!

Diğer tarafta mevduat, dolar, euro ve altının yol açtığı zarar ocak ayında yüzde 1.16 ile yüzde 3.25 arasında. Üç aylık dönemdeki zarar yüzde 0.88 ile yüzde 8.26, altı aylık dönemdeki zarar yüzde 0.45 ile yüzde 7.89, son bir yıldaki zarar ise yüzde 0.14 ile yüzde 10.40 arasında değişiyor.

Bu arada, mevduatta oluşan reel kaybın görünenden daha yüksek olduğunu da belirtmek gerek. Mevduatta brüt faiz üzerinden değerlendirilme yapılıyor. Oysa biliniyor ki mevduatta faiz üzerinden yüzde 15 stopaj kesintisi var. Bu kesinti de dikkate alındığında reel kayıp daha da artıyor. Bu arada, yüzde 15'lik stopajın, mevduatın vadesini uzatabilmek amacıyla vadelere göre farklılaştırıldığını da hatırlatalım.

Borsada iyi kazanç  var, ama...

Bir tarafta borsada harika reel getiri var, diğer tarafta diğer yatırım araçlarında reel zararlar. Ama vatandaş göre göre, kar edemeyeceğini bile bile birikiminin çok büyük bir bölümünü borsa dışındaki araçlarda tutmaya devam ediyor.

Nedeni çok açık; borsada yüksek karla zarar kol kola! Çok para kazanacağım derken eldekinden olmak, anaparanın bir kısmını kaybetmek de var çünkü.

Fiyatlar hızlı dalgalanabilir, anaparanın erimesine bile yol açabilir, diye borsayı eleştirmek söz konusu olamaz elbette. Bu, borsanın doğasında olan bir durum. Ancak bu tür dalgalanmalar manipülasyon amaçlı hareketlerin haklı olduğunu tabii ki göstermez; o apayrı bir konu ve suç olduğu ortada. Zaten borsa yönetimlerine düşen de özellikle küçük tasarruf sahiplerinin bu tür oyunlarla zarara uğratılmasını önleyebilmek.

Kar, yüzde 8'lik kısımda

Kalkınma Bakanlığı ve Merkez Bankası verilerine göre, söz konusu beş finansal yatırım aracında yurtiçinde yerleşiklerin ocak ayı itibariyle toplam 944 milyar lira dolayında birikimi var. Bu tutarın 470 milyarı mevduat, 188 milyarı döviz tevdiat hesabı, 79 milyarı da hisse senedinden oluşuyor. Altın varlığı da, Merkez Bankası'nın tahminlerine göre 207 milyar lira düzeyinde bulunuyor.

Reel anlamda getiri sağlayan yatırım aracının yalnızca hisse senedi olduğunu belirttik. Hisse senedi ise toplamda yalnızca yüzde 8'lik pay alıyor. Yani, tasarruf sahipleri, her 100 liralık tasarrufun ancak 8 liralık kısmından reel getiri elde edebiliyor, 92 liralık kısmında ise zarara uğruyor.

Para, tasarruf edildiğinde zarara yol açıyorsa harcanır, değil mi... Ama Türkiye'de o da olmuyor. Harcama eğilimini görmek için piyasaya bakmak yetmiyor. GSYH'de özel tüketim harcamalarını izlemek gerekiyor ve biliniyor ki geçen yılın açıklanmış dönemi itibariyle bu harcamalar yerinde sayıyor.

Türk halkı, reel anlamda zarar da görüyor olsa elindeki birikimine sıkı sıkı sarılmayı, o birikimi "kötü günler için" tutmayı tercih ediyor.
 

Tüm yazılarını göster