Ne Merkez itibar kaybetti, ne TÜİK şaibeli bir orana imza attı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Çoğu kez gelişmeler aslında göründüğü gibi değildir. Bir algı operasyonu yapılmak istenir, siz de kaptırır gidersiniz kendinizi bu operasyon dalgasına. Hani düşüp bir yerinizi vurmanın acısını sıcağı sıcağına pek hissetmezsiniz de gerçek durumu biraz zaman geçince kavrarsınız ya, algı operasyonlarına da biraz öyle bakmak, aradan zaman geçince sakin kafayla düşünmek gerekir. 
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın Para Politikası Kurulu'nu 4 Şubat'ta ara toplantıya çağırabileceğine dönük açıklamasını biz de sıcağı sıcağına pek doğru bulmadığımızı söyledik, yazdık. Ama daha sonra bu açıklamanın niye yapıldığına ilişkin soru işaretleri oluşmaya başladı kafamızda. Bunu da dile getirdik. Merkez Bankası ara toplantı yapmayı düşünüyor olsa bile bunu bir hafta önceden ilan etme durumunda değildi. Ama belli ki, Merkez bu açıklamayı yaparken bazı gelişmeleri planlamıştı. Bu açıklamanın; öylesine, hiçbir hesaba kitaba dayanmadan, laf olsun diye yapıldığını söylemek ne kadar doğru? 

Üstelik, bir ayrıntı hep gözden kaçırıldı, hala da kaçırılıyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, yıllık oranın ocak ayında belirgin bir düşüş göstermesini beklediklerini söyledi, ama oran tahmininde bulunmadı. Başçı, "yıllık enflasyonun bir puandan fazla düşmesi durumunda" ara toplantı yapabileceklerini vurguladı. Başçı, "yıllık enflasyonun bir puandan fazla düşeceğini beklediğini" söylemedi ki. İki kavram arasında dağlar kadar fark var. 

Ne yorumlar duyduk, ne yorumlar!

Çok tuhaf yorumlar okuduk, dinledik birkaç gündür. Profesör unvanı taşıyan kimi akademisyenler "Merkez Bankası madem daha önceden ilan etti, 4 Şubat toplantısını yapsaydı ve faizi değiştirmedim" deseydi diyebildi. İnanılır gibi değildi, ama bu söylendi. Adı üstünde bu ara toplantı ya da olağanüstü toplantı, bir karar alınmayacaksa niye yapılacaktı ki?

Merkez Bankası'nın toplantı yapabileceğini açıklamasını yanlış bulanların eleştirileri çok daha anlaşılır elbette. Hiç söylenmese olurdu, hatta belki daha iyi olurdu. Ama daha önce de birkaç kez değindik; Merkez Bankası toplantı imasıyla bile piyasalarda neler olabileceğini göstermedi mi? Ya amaçlanan zaten buysa, bunu da düşünmek gerekmez mi?

Bu mu siyasi baskıya boyun eğmek?

Merkez Bankası'na yöneltilen en büyük eleştiri, siyasi baskıya boyun eğmek suretiyle ara toplantı açıklaması yaptığı. Peki, kabul... 

İyi de yıllık oran 1 puan yerine 0.93 puan gerilemedi mi, yani ara toplantı için yeterli görülene göre yalnızca 0.07 puan fark oluşmadı mı ve Merkez Bankası "Beklediğimiz ölçüde gerileme olmadı, bu yüzden ara toplantıya gitmeyeceğiz" demedi mi?

Şimdi, "Ara toplantı yapabiliriz" denilmesi siyasi baskıya boyun eğmek ve bu yüzden itibar kaybetmek oluyor, ama "Beklediğimize göre 0.07 puanlık sapma var, bu yüzden ara toplantıdan vazgeçtik" türü bir yaklaşım sergilenmesi siyasi baskıya meydan okumak olarak görülmüyor. 

Ve TÜİK'in durumu

Bu tartışmaların bir ayağında da ikinci planda kalmış gibi görünse de TÜİK var. Kabul edelim, TÜİK siyasi baskılara Merkez Bankası'yla kıyaslandığında daha açık. Bu, yapısından kaynaklanan bir durum. Ve şunu da kabul edelim; işimize gelen her göstergede TÜİK'i alkışlarız, beğenmediğimiz her göstergede ise TÜİK'in ne kadar yanlı olduğunu öne süreriz. 

Son günlerde yaşadıklarımıza bir bakın. Merkez Bankası ne diyor; "Ocak ayı sonunda enflasyon bir puandan fazla gerilerse faizi indirmeyi düşünebiliriz". 

Gözler haliyle TÜİK'e ve 3 Şubat'a çevriliyor. TÜFE ocak ayında yüzde 1 artsa, yıllık orandaki gerileme bir puanı bulacak ve Merkez Bankası'nın faiz indirimi toplantısı (kesin olmamakla birlikte) gerçekleşecek. 

Böyle bir ortamda, faizin inmesini, bu faiz indirimi için Merkez Bankası'nın ara toplantı yapmasını isteyen siyasiler, TÜİK'ten enflasyon oranını yüzde 1, hatta daha düşük açıklamasını beklemez mi, hatta beklemenin ötesinde bunu telkin etmez mi? Bu koşullar altında siyasilere "şirin" görünmek isteyecek bir TÜİK, enflasyonu düşük bir oranda açıklamaz mı? 

Ama ne oluyor, ocak ayındaki artışı yüzde 1 veya daha düşük açıkladığı takdirde siyasilerin elini çok daha güçlendirecek olan TÜİK, "Hayır artış yüzde 1.1'dir" diyor ve yıllık orandaki gerilemeyi bir anlamda 0.93 puanda tutmuş oluyor.

Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin; TÜİK enflasyonla oynamak isteseydi, bunu hükümet lehine bir durum yaratacak şekilde ocak ayı artışını örneğin yüzde 1 ya da daha düşük açıklayarak yapmaz mıydı? Ama TÜİK, artışın yüzde 1.1 olduğunu açıkladı ve tüm beklentileri boşa çıkardı. Kaldı ki, piyasada ocak enflasyonu örneğin yüzde 1.5 bekleniyordu da TÜİK yüzde 1.1 demiş de değil. Piyasadaki beklenti yüzde 0.7-0.9 aralığındaydı, yüzde 1 bile diyen neredeyse yoktu. 

Tüm yazılarını göster