Ne kadar çalışmak isteyen, o kadar işsizlik!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

İşsizlikten yanık kokuları geliyor. Aslında bu sürpriz de değil. İşsizlik oranının yükselme eğiliminde olduğu zaten bir süredir gözleniyordu ve bu eğilim ağustosta iyice belirginleşti. Geçen yılın ağustos ayında yüzde 8.8 olan işsizlik oranı tam 1 puan artışla bu yıl yüzde 9.8’e çıktı.

İşsizlik oranında ağustos ayları itibariyle yıldan yıla geçişte geçmişte böylesine hızlı artış pek görülmemişti. 2009’da 2008’e göre 3.2 puanlık bir artış yaşanmış, diğer yıllardaki artış hiçbir zaman 1 puana ulaşmamıştı. Ancak 2008 ve 2009’un kriz yılları olduğunu da unutmamak gerekiyor.  

Dedik ya, işsizlikten yanık kokuları geliyor. Oran, yalnızca geçen yıla göre hızlı bir artış göstermiş de değil ki… Geçmiş aylara göre de belirgin bir artış söz konusu. Aslında işsizlik oranını geride kalan aylarla kıyaslamak tek başına doğru bir değerlendirme değil. Çünkü mevsimsel koşullar etkili. Ancak, bu şekilde yapılacak değerlendirmeyi, yine aynı şekilde diğer yıllır için yapılacak değerlendirmeyle kıyaslamakta elbette sakınca yok.

İşsizlik oranı genel olarak çanak eğrisi çizer ve yine genel olarak haziran ayında yılın en düşük düzeyinde oluşur. Bu yıl da mayıs ve haziran aylarındaki işsizlik oranı yüzde 8.8 ile en düşük düzeye indi. Haziranda yüzde 8.8 olan işsizlik oranı, iki ayda tam 1 puan artarak ağustosta yüzde 9.8’e yükseldi. Geçmiş yıllara bakıyoruz, haziranağustos farkı olarak 1 puanlık artış hiç görülmemiş. En yüksek artış 2010 yılında yaşanmış, o da 0.9 puan. 2008 ve 2012 yıllarında da 0.8 puanlık artışlar var.

Yani bu yılın sorunu yalnızca geçen yıla göre artışın hızlı olması değil, yılın en düşük oranının gerçekleştiği aya göre de belirgin bir artış yaşanması.  

Çift hane riski artıyor  

İşsizlik oranı ağustosta yüzde 9.8’e çıktı, ilk sekiz ayın ortalamasındaki oran da yüzde 9.7 oldu. Gidişat pek parlak değil. Yılın son aylarının işsizlik oranının genellikle daha yüksek gerçekleştiği aylar olduğu dikkate alınırsa, 2013’ün çift haneli bir işsizlikle kapatılması olasılığı güçlü görülüyor. En iyi durumda, 2013 ortalamasının çift haneye çıkmasa bile, o düzeye çok yakın olacağına vurgu yapılıyor. Bir başka ifadeyle 2013 yılı ortalama işsizlik oranının tek hanede kalmasını başarı hanesine yazmak gerekecek gibi…

“Nüfus çok artsın” demek iyi de...

İşsizlik oranının geçen yıla göre 1 puan artmasındaki temel etken, nüfus artışı ve nüfustan daha fazla artan çalışmak isteyenlerin sayısındaki değişim.  

Geçen yılın ağustosuyla bu yılın ağustosunun kıyaslamasına göre bir yılda toplam nüfus 851 bin kişi arttı. 15 yaş üstü nüfustaki artış ise 874 bin kişiyi buldu. Ama ilginç olan, işgücüne katılanların, yani çalışmak isteyenlerin sayısının 954 binle toplam nüfustan da, 15 yaş üstü nüfustan da daha fazla artması.

Çalışmak isteyenler 954 bin kişi arttı artmasına ama, işgücü piyasasına giren bu kişilerin yalnızca 593 binine iş bulunabildi. Dolayısıyla 361 bin kişi işsizler ordusuna katılmak zorunda kaldı.  

İşgücüne katılmak isteyenlerin sayısının toplam nüfustan ve 15 yaş üstü nüfustan fazla artması, yani işgücüne katılma oranının yükselmesi, ancak çalışmak isteyen herkese iş bulunaması doğal olarak işsizlik oranını yukarı taşıdı. Geçen yıl ağustosta yüzde 50.7 olan işgücüne katılma oranı, bu yıl yüzde 51.6’ya çıktı.  

Şöyle bir varsayımda bulunalım. İşgücüne katılma oranı geçen yılın ağustosundaki yüzde 50.7 düzeyinde kalsa, ancak istihdam bu yılın ağustosundaki düzeyde gerçekleşseydi, işsizlik oranı yüzde 9.8’e çıkmak bir yana yüzde 8.1’de kalacaktı. Yani işsizlik oranının böylesine hızlı bir artış göstermesinde baş sorumlu, çalışmak isteyenlerin artmış olması. 

Çalışmak isteyen oranında sonuncuyuz 

Çalışmak isteyenlerin oranını gösteren işgücüne katılma oranı bir yılda 0.9 puan artınca işsizlik oranımız birden fırlayıverdi. Ama sanılmasın ki ağustos itibariyle geldiğimiz yüzde 51.6’lık işgücüne katılma oranı, çok yüksek. Tam tersine, Türkiye OECD verilerine göre işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke durumunda. OECD’nin 2012 verilerine göre Türkiye’deki işgücüne katılma oranı toplamda yüzde 54 düzeyinde. İzlanda, İsviçre ve İsveç’te bu oranın yüzde 80’in üstünde bulunduğunu, OECD ortalamasının da yüzde 70 dolayında olduğunu belirtelim.  

OEDC oranlarıyla TÜİK oranları arasındaki farkın, TÜİK’in işgücü istatistiklerini 15 yaş üstü tüm nüfus için, OECD’nin ise 1564 yaş arası nüfus için oluşturmasından kaynaklandığının altını çizelim.  

Kadınlarda durum vahim

OECD verilerine göre Türkiye’de erkeklerde işgücüne katılma oranı yüzde 76 dolayında seyrediyor. OECD ortalaması da yüzde 80 düzeyinde, yani çok büyük bir fark yok.  

Türkiye, işgücüne katılma oranı açısından erkekler yönüyle Batı ülkelerinin gerisinde sayılmaz. Ancak iş kadınlara geldi mi yine dibe oturuyoruz.  

OECD ortalamasında yüzde 62 dolayında seyreden kadınlardaki işgücüne katılma oranı Türkiye’de yalnızca yüzde 32 düzeyinde bulunuyor. İlk sırada yüzde 83.3’lük oranla İzlanda var. Yani İzlanda’da çalışabilir durumdaki her 100 kadından 83’ü çalışıyor, Türkiye’de ise yalnızca ama yalnızca 32’si.

Türkiye’de işgücüne katılma oranının böylesine düşük olması, biraz da görüntüde, onu da kabul etmek gerekiyor. Kayıtdışılığın yüksek boyutlarda olması ister istemez istihdam göstergelerine de yansıyor.

Bu arada, Türkiye’deki işsizlik oranının birçok Avrupa ülkesinden düşük olduğu dile getiriliyor; bu doğru da, değerlendirme yaparken o ülkelerdeki işgücüne katılma oranını da dikkate almak gerekiyor. Bizdeki işgücüne katılma oranı da Avrupa düzeyinde bulunsaydı, işsizlik oranımızın nerelere gideceğin en tipik örneği ağustos verisinde kendini gösteriyor zaten. Hani zaman zaman “İyi ki çalışmak isteyenimiz fazla değil” demek gerekiyor.

Tüm yazılarını göster