TÜİK diyor ki, 2023 yılında Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 377,5 milyar lira oldu. Ar-Ge harcaması 2022 yılında da 198,7 milyar liraydı.
2023 yılında Ar-Ge için personele ödenen para 198,1 milyar liraymış. Yani toplam Ar-Ge harcamasının yüzde 52,5’i personel ödemesine gitmiş.
TÜİK, 1990 sonrası araştırma harcamalarını yayınlıyor.
1990-2002 döneminde araştırma harcamalarının yüzde 39,3’ü personele gidiyormuş. 2003 ve sonrası dönemde ise araştırma harcamalarının yüzde 48,4’ü personele gitmeye başlamış. Yani artık daha çok insana yatırım yapıyoruz.
Yine TÜİK ilk grafiğinden söyleyelim: 2009 yılında Ar-Ge harcamaları GSYH’nin yüzde 0,80’i ediyor. 2014 sonrası ilk kez yüzde 1,0 sınırı aşılıyor ve 2023’te araştırma harcamaları artık GSYH’nin yüzde 1,42’sine ulaşıyor.
Nereden bakarsanız bakın yaklaşık olarak 2009 yılını GSYH oranı açısından ikiye katlamak üzereyiz.
Ar-Ge harcamalarında büyük atılım içerisindeyiz… Ama gerçek ne? Veya sonuç nedir?
Ticaret Bakanlığı teknoloji seviyesine göre ihracat rakamlarını açıklıyor. Oranları verelim. (Ocak-Ekim -10 ay)
Düşük teknoloji ürünler: 62 milyar 903 milyon dolar.
Orta düşük teknoloji ürünler: 58 milyar 094 milyon dolar.
İlk 10 aylık toplam ihracatımız 203 milyar 879 milyon dolar olduğuna göre teknolojide orta ve alt grubun payı yüzde 59,3’e karşılık geliyor.
Orta üst teknoloji ise ihracatta yüzde 37,2 pay alırken, yüksek teknoloji ürün payı da yüzde 3,4 oldu.
Yaklaşık olarak orta-düşük teknoloji ihracatımız yüzde 60; orta-yüksek teknoloji ürün ihracat payımız da yüzde 40’larda seyretmektedir.
İşin gerçeği Türkiye’de ihracatın teknoloji seviyesi 2007 yılından beri aynı aralıkta seyretmektedir. Teknolojik ilerlemede adeta oransal olarak yerimizde saymaktayız.
Hatta 2000’lerde yüksek teknoloji ürün ihracatımız yüzde 6,0-6,5 seviyelerine kadar ulaşmıştı. Ve şimdi bu oran sadece yüzde 3,0 seviyelerinde seyretmektedir.
Burada sorulması gereken soruyu soralım: Türkiye yılda Ar-Ge’ye GSYH’nin yüzde 1,0-1,5 seviyelerinde harcamalarda bulunurken teknoloji seviyemiz neden ilerlemiyor?
Değer üretmeden refah olmaz
Türkiye kişi başına gelirde dünya sıralamasında bir türlü kalıcı başarıyı sağlayamıyor. Kur bazında değişimler bazı sıraları değiştirse de reel olarak kalıcı iyileşme bir türlü gerçekleşmiyor.
Mesela Çin’de 2002’lerde 149 dolar olan kişi başına gelir şimdi 12 bin 174 dolara yükseldi. Veya Güney Kore 1970’lerde Türkiye’nin gerisinde yer alırken, şimdi 34 bin 121 dolara geldi.
Türkiye halen 13 bin dolarda kişi başına gelire sahipken daha 3 yıl önce 9 bin doların altında seyrediyordu. Bu değişimin ana nedeni reel büyüme yerine reel kur endeksinden kaynaklanıyor.
Ülkemizde kalıcı refahın sağlanması için teknolojik ilerleme kaydetmemiz gerekiyor. Yani daha değerli bir üretim yapısına geçmemiz şart.
İyi ama yapılan bunca Ar-Ger harcaması nereye gidiyor?
Zaten sorunun başında da bu çelişki yer alıyor. Çünkü birçok şirketin Ar-Ge teşviklerinden yararlanmak adına personelini Ar-Ge olarak gösterdiğini anlıyoruz.
Gerçek Ar-Ge için sanırım farklı bir modele geçmemiz gerekiyor. Aksi halde kalıcı bir refah artışına ulaşamayacağız.
İşin bir başka temelinin de eğitim olduğunu unutmadan yolumuz yeniden çizmemiz gerekiyor. Yoksa hızla yaşlanan nüfusumuz bize bir daha bu fırsatı vermeyecektir.
İşimiz zor ve çok ciddi.