Nafile işler

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Yeni bir anayasa tartışmasıdır gidiyor. Meclis Başkanı anayasa komisyonu kurulmasına öncülük etti. Komisyon ilk toplantısında nasıl çalışacağına ilişkin usullerde uzlaştı, ancak ana muhalefet partimiz komisyonun neleri yapamayacağı konusunu koşullara  bağlayınca, yine  Meclis Başkanınca dağıtıldı. CHP anayasanın değişmez nitelikteki maddelerinin ve parlamenter sistemin korunmasında ısrar ediyor, iktidar başkanlık sistemi tartışılsın istiyor. İktidar partisi “tartışalım, hangisi iyiyse onda karar kılalım” şeklinde, samimiyetine kimsenin inanmadığı bir yaklaşım sergiliyor. Esas arzusunun siyasal gücün kullanımında kısıtlamalara tabi olmayan bir başkanlık sistemi olduğu inkar edilemeyecek kadar açık. 

Tartışmalar sürerken, anayasa fiilen değiştiriliyor. Cumhurbaşkanımız halkın oyuyla seçildikten sonra, başlangıçta daha ihtiyatlı fakat giderek daha aleni bir biçimde anayasanın bu makam için tanımladığı konumdan uzaklaşmağa başladı. Seçildiği ama henüz göreve başlamadığı sırada partisinin kongresine giderek eski partisinin kimi lider seçeceğini belirledi, sonra “tarafsızım ama gönlümde bir parti var” dedi ve giderek partizan tutumlara yöneldi, hükümetin kurulmasını başbakana bırakması gerekirken kendisinin göreviymiş gibi davrandı, kamu görevlerine hükümetin değil kendisinin istediği kişilerin  atanmasında ısrar etti ve anayasada herhangi bir değişiklik yapılmış olmamasına rağmen “Ben seçildim, anayasa durumuma uymuyor, değiştirmek gerekiyor” diyerek başkanlık sistemine geçiş tartışması başlattı. Sonunda vahim bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Cumhurbaşkanımız Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararı beğenmedi, görevi bu konularda değerlendirmeler yapmasına pek müsait olmasa da, alenen eleştiride bulundu. Bununla da yetinmeyip kararı kabul etmediğini ve uymayacağını beyan etti; anayasa yargısına uymakla mükellef olan alt mahkemelerin nasıl davranacağına ilişkin isteklerini adeta talimat verircesine açıkladı. 

Anayasanın yazılı hükümlerinin ve ruhunun uygulamada gözetilmemesi sadece bir kurum ya da kişiye özgü değil; kamu otoritesi de yetkilerini kurallara uyduğu tartışmalı biçimlerde kullanıyor. Keza, parlamentoda görüşülen bazı yasaların da gerek anayasamızla gerek ülkemizin uluslararası anlaşmalar vasıtasıyla verdiği taahhütlerle örtüşmediği, devlet-vatandaş dengesini devlet lehine çevirdiği dikkati çekiyor. Kişilerin özel konuşmalarının izlenmesinin kolaylaştırılması, terörle mücadelede suç işlediği iddia edilen personelin yargılanmasının için yüksek seviyeden alınacak izne  bağlanması ve basına dönük uygulamalar bunun örnekleri arasında. 

Hukuk devleti ve hukukun genel ilkelerinin gözetilmediği, anayasa hükümlerine riayet edilmediği bir ortamda yeni anayasa yapmakla uğraşmak nafile bir iştir. Önce yasalara uyalım, hukukun üstünlüğüne bağlılığımızı yerleştirelim, sonra anayasa yapmakla ilgileniriz. 

Özür: Geçen haftaki yazım 7 Aralık 2015’te yayınlanan yazımdı. 7 Mart 2016 niyetine 7 Aralık tarihli dosyayı “tıklamışım. Kusur tamamen benimdir. Özür dilerim.  

Tüm yazılarını göster