”Müze meselesi” bir kez daha mı ıskalanıyor?

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Geçtiğimiz hafta bu köşede, "Bir hazin tablo bu" başlığı altında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü uzmanları tarafından müzelerin ihtiyaçlarıyla eksikliklerini tespit etmek, envanterlerinde kayıtlı eserlerin sağlıklı bir şekilde sayımını yaparak envanter bilgilerindeki eksikliklerini gidermek, müzecilik hizmetlerine ilişkin yürütülen iş ve işlemlerdeki farklılıkları ortadan kaldırarak koordinasyonu sağlamak amacıyla, ülkemizde müzecilik tarihinde ilk kez 2006 yılında başlatılan kapsamlı denetim çalışmasının sonuçlarından yola çıkarak bir yazı yazmıştım.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca denetime tabi tutulan ve kuruldukları günden bu yana birçoğu neredeyse hiç denetlenmeyen müzelerde idari- teknik konularda, uzun yıllara sirayet eden pek çok sorunla olumsuzluk tespit edilmişti.

Yazım üzerine aynı gün, bakanlıktan bir açıklama geldi. Orada yazdıklarımın tekrarı olan bölümleri çıkararak aşağıya alıyorum:

"Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus da Bakanlığımız müfettişleri denetiminde yürütülen söz konusu çalışmaların hedefine başarıyla ulaşmış olmasıdır. Zira denetimlerde ortaya çıkarılan eksiklikler hızla tamamlanmakta, müzelerin her bakımdan modernize edilmesi amacıyla gerek teknik gerekse idari anlamda tedbirler alınmaktadır. Müzelerde teknik teçhizatın yenilenmesi, elektronik güvenlik sistemlerinin kurulması veya yenilenmesi; envanter işlemlerinin sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması, uzman personel ihtiyacının karşılanması, modern anlamda teşhir tanzim çalışmalarının yapılmaya başlanması gibi bir çok konu, bu denetim çalışmalarının bir sonucu olarak gerçekleşmektedir.

2006 yılında başlatılan ve halen değerlendirme çalışması devam eden bu genel denetim uygulaması, müzelerimizin mevcut durumunu tespit ederek ülkemiz müzeciliğini hareketlendirip yeniden dünya standartlarında bir düzeye erişimini sağlamak amacıyla Bakanlığımızın kendi inisiyatifiyle başlatılmıştır. Esasen dikkat edilmesi gereken ikinci önemli husus ise tespit edilen sonuçların tamamının müzelerin kuruldukları günden denetimin yapıldığı tarihe kadar olan geçmiş süreci kapsamasıdır. Dolayısıyla iyi niyet ve ciddi özveriyle başlatılan ve kararlılıkla sürdürülmesi planlanan çalışmaların göz ardı edilerek, bu çalışmayı gerçekleştirenleri zan altında bırakacak bir algılamaya bilmeyerek de olsa sebebiyet verilmemesi, bu konuda gerekli duyarlılığın gösterilmesi büyük önem arz etmektedir."

Bakanlığın bu çalışmasının iyi niyetinden ve ciddi özverisinden ben de asla kuşku duymadım; yapılan çalışmayı çok önemli bulduğum için gerekli duyarlılığı göstererek o yazıyı yazdım.

Ama asıl yanıtlarını aradıklarım, yazımın içindeki şu görüşlerdi. Yoksa bakanlığın iyi niyetle, büyük bir gayretle yaptıkları değil. Bu kez kendimden alıntılıyorum:

"Yani mesele ödeneksizlik değildir, tercihtir.

Okul öncesinde ebeveynleri, ilköğretimde hocaları tarafından müzelere götürülmeyen öğrenciler, büyüdüklerinde elbette o günün sorumluları olmayacaklardır…

Kültür, sanata yönelik tercihlerin ıskalandığı ülkemizde, müzelere ayrılan ödenekler artırılsa bile, o bilinç geliştirilmedikçe yetersiz kalacak; ‘sevilmeyen' dünya şaheserleri birer birer yok olup gidecektir…

Topkapı Sarayı'nın içindeki müzeyi ayırmayarak bütçeyi büyük bir gelirden yoksun bırakan düşünce; dünyada eşi menendi bulunmayan eserleri barındıran Arkeoloji Müzesi'ni, sarayın hemen yanındaki o muhteşem binayı ve içindekileri de ıskalayacaktır doğal olarak. Topkapı Sarayı'na gelen milyonlarca ziyaretçi, yüz metre aşağısındaki Arkeoloji Müzesi'ne yönlendirilemeyecektir. Çünkü, kimsenin böyle bir meselesi yoktur…"

Bakanlıktan gelen o açıklama ile müzeciliğin gerçek meseleleri ‘istemeden' bir kez daha mı ıskalanmıştı?! Göreceğiz...

Önümüzdeki haftalarda müzeler üzerine yazmaya devam edeceğim...

Tüm yazılarını göster