Muhatap polemiği öyle durup dururken ortaya çıkmış olabilir mi?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Tarih 18 Eylül 2014; Erdoğan uzun bir aradan sonra TÜSİAD toplantısına katılıyor, hem de bu sefer Cumhurbaşkanı sıfatıyla. Erdoğan konuşmasında, Gezi eylemlerine destek verilmesini eleştiriyor, 17 ve 25 Aralık’ın darbe girişimi olduğu görüşünü yineliyor ve bu görüşleri özellikle bazı işadamlarının gözlerinin içine baka baka dile getiriyor: 

“...Bakın Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimi... Bu çirkin, bu ihanet girişimlerinin karşısında dimdik durduğumuz için son 12 yılda kazancına kazanç katmış olanlar çıkıyor, rahatsızlık ifade ediyor. Ağaç dediler, çevre dediler, park dediler, günlerce sokakları işgal ettiler, sokakları adeta yağmaladılar. Gezi olayları karşısında biz dik durmasaydık bugün çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Belli sermaye çevrelerinin, belli işadamlarının, holdinglerin bugün dahi bu paralel yapıyı, bu ihanet şebekesini maalesef görmezden geldiğini, hatta hatta bir kısmının kol kanat gerdiğini, hatta hatta açık açık desteklediğini görüyoruz. Niye? Çünkü 17- 25 Aralık bir darbe girişimiydi ve bütün amaç da eski Türkiye’ye geri dönmekti. Bu kervan yürümeye devam edecek. İçerden destek verenlere rağmen bu kervan yürüyecek...” 

TÜSİAD’ın ağır topları, Cumhurbaşkanı’nın bu konuşmasını çok “yapıcı” bulduklarını söylediler. Ne diyebilirlerdi ki hem! Ama öyle anlaşılıyor ki, bu konuşmayı da bir kenara not ettiler. “

Davet edelim, gelmesin” Erdoğan’ın bu konuşması TÜSİ- AD’da hiç kuşku yok ki soğuk duş etkisi yaratmıştı. Ama konuşmayı yapıcı bulmaktan, o şekilde davranmaktan başka çare de görünmüyordu. 

Ancak TÜSİAD yetkilileri, bir sonraki toplantıda yine Cumhurbaşkanı’nın ya da bu sefer Başbakan’ın sert eleştirilerini dinlemek durumunda kalmaktansa diplomatik bir adım atmayı tercih ettiler. TÜSİAD’ın 22 Ocak’ta başkan seçeceği genel kurulu vardı. Bu tür toplantılara Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar ile muhalefet liderleri davet edilirdi. İşte 18 Eylül’dekine benzer bir durum yaşanmaması için bir hamle yapıldı. 

Muhatap polemiği 

TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, 2014’ün son günlerinde Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda, Erdoğan’ın 18 Eylül konuşmasındaki görüşlerin neredeyse tam zıttı görüşler dile getiriyordu. Gezi’nin, otoriter tavra karşı bir tepki olduğunu söyleyen Dinçer, bir paralel devlet göremediğini söylüyor, yargıya güven kalmadığını belirtiyordu. Türk tipi başkanlık sistemine karşı olduklarını, bunun Türkiye’yi geri götüreceğini kaydeden Dinçer, çok masumane görünen bomba görüşü ise sanki sona saklıyordu. Dinçer, “TÜSİAD’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkisini nasıl tanımlarsınız” sorusuna şu yanıtı veriyordu: “Bugün itibarıyla gayet iyi tanımlarım. Bugün itibarıyla bizim Cumhurbaşkanımızla hiçbir sorunumuz yoktur. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. TÜSİAD’ın muhatabı zaten cumhurbaşkanı değildir, TÜSİAD’ın muhatabı başbakandır. Bizim çalışma alanlarımızla ilgili bakanlardır.” 

TÜSİAD Başkanı, “TÜSİAD’ın muhatabı zaten cumhurbaşkanı değildir, başbakandır” dediğinde bunun nasıl anlaşılacağını bilmiyor olabilir miydi? 

Bu söz söylendiğinde Cumhurbaşkanı’ndan tepki geleceği açık değil miydi, açıktı. Nitekim Cumhurbaşkanı da “Bizi muhatap almayanların toplantısına katılmayız” demedi mi, dedi. 

Böyle bir açıklamadan sonra, Başbakan Davutoğlu’nun “Madem beni muhatap alıyorlar, öyleyse davetlerine ben icabet ederim” diyeceği beklenebilir miydi, beklenemezdi. Zaten Davutoğlu da “Öyleyse davete ben de gitmem” demedi mi, dedi. 

Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu görüşleri ortaya koyarken, TÜSİAD toplantılarına hükümetten en azından şu dönem bakan düzeyinde bir katılım beklenebilir mi, o da zordu. 

Yani öyle görünüyor ki, bir cümle ile muhatap polemiği yaratan TÜSİAD, şimdilik amacına ulaşmış gibi. Amaç da çok açık zaten; 18 Eylül’deki o sert sözleri hiç olmazsa 22 Ocak’ta bir daha dinlemek durumunda kalmamak. 

Bir toplantı için köprüler atılır mı? 

Erdoğan ve hükümet ile TÜSİAD arasında köprüler şimdilik atılmış gibi görünüyor. Ancak TÜSİAD’ın yalnızca bir toplantıda “rahat etmek” uğruna böyle bir gerginlik yaratacağını düşünmek, biraz sığ bir değerlendirme olur. Geleceğe dönük bir işaret mi alındı, bir beklenti mi var, onu da bilemeyiz. 

Ama altını kalın kalın çizerek bir kez daha vurgulayalım. Muhatap polemiği 22 Ocak toplantısına hükümet kanadından kimsenin katılmamasını sağlamak adına başarılı olmuştur; ne var ki TÜSİAD gibi köklü bir kurum, yalnızca bir toplantı için böylesine radikal sonuçlar doğuracak bir adım atarken çok ince eleyip sık dokur. Dolayısıyla son gelişmeleri, yeni gelişmelerin habercisi gibi değerlendirmekte yarar var.

Tüm yazılarını göster