Muhafazakar, partizan, otoriter işler

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Dış dünyadaki gelişmeler, haber değeri yüksek iç olaylar gazete başlıklarını süslerken, zaman zaman dikkat uyandırmakla birlikte üzerinde fazla durmadığımız bir süreç ülkemizi daha muhafazakar, daha partizan ve otoriter bir ortama sürüklemektedir. İktidarın en yetkili ağızları, "ülkemizde demokrasi sağlamlaşmaktadır, kimseye karışılmamaktadır" diye kamuoyunu rahatlatıcı demeçler verseler de olanlar karşısında bu sözlerin inandırıcılığı büyük ölçüde aşınmaktadır.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu diye bir kurum var. İsmi, ilgi alanının tütün ve alkollü içki üretimi ve satışı olduğunu gösteriyor. Ahlak zabıtası zihniyetindeki başkanının icraatından dolayı bu kuruluşu biz sıradan vatandaşlar dahi tanıdık.

Başkanımız geçenlerde Boğaz'da içkisiz lokanta sıkıntısından bahsetti. Hepsi içkili olduğundan rahat balık yiyecek yer bulamıyormuş. Kendisi içmese, balığını yese olmaz mı, diye sorulunca, "oralarda tatsız olaylar oluyor, rahat edilemiyor" buyurmuşlar. Gidenler bilir, Boğaz lokantalarında insanlar yemeklerini yer, içkilerini içerler, kimse birbirini rahatsız etmez. Tek rahatsızlık kaynağı faturaların kabarık olmasıdır.

İçkili lokanta hazretin yetki alanı dışındadır, gereksiz beyanda bulunmuş. Ancak, zihniyetini tanımamıza fırsat verdiğinden dolayı teşekkür edelim. Görülebildiği kadarıyla, başkanı rahatsız eden içkinin kendisi. Kanunun kendisine verdiği yetkiler dahilinde toplumu içkisizleştirmeyi hedefliyor. Daha önce gazetedeki içki reklamlarının nasıl olacağı ve hangi sayfalarda yer almasının uygun olmadığı konusunda uygulamaları oldu. Yeni uygulamalara hazır olalım. 

Yine biliyorsunuz, bir de Radyo-Televizyon Üst Kurulu'muz var. Manevi ve ahlaki değerlerimiz açısından yayınları denetliyor, uyarıyor, ceza veriyor. Kimi zaman Osmanlı'yı koruyor, kimi zaman gayri ahlaki gördüğü davranışları engellemeye yöneliyor. Gerçekle ilgisi olmayan ideal bir toplum modelini ölçü alarak, yayınların bu ölçüden saptığını ileri sürüyor.

Böylece,  muhafazakar-dindar eğilimde olanların idealize ettiği bir  dünyayı ekrana yansıtılsın, zihinler öyle şekillensin istiyor. Kültürümüzde bireyin tercihlerine, iyiyi kötüyü kendi iradesine göre belirlemesine saygı göstermek yerine, bu işlemi kamu otoritesinin müdahalesinden beklemek zaten yaygın. Aslında, kimse beğenmediğini seyretmeye mecbur değil. Bu kuruluşun ahlaki denetim işlevine gerek olduğundan dahi emin değilim.

Sizlerin de bildiği son bir konu. İktidar kamu görevlerine atamalarda siyasi bağlılığı görev liyakatinin önüne alıyor. Bu tutumun boyutlarını göstermek için bir örnek vereyim. Bir komşu ülke ile resmi ilişkileri toplumlararası bağlarla güçlendirmek için bir konsey kurulmasına karar verilmiş, önde gelen bir işadamından da işin başına geçmesi için ricada bulunulmuş. İşadamımız konseyi hemen örgütlemiş. Ancak yönetimde farklı bir siyasi eğilimi temsil eden bir kültür adamına yer verince, onu çıkarın denmiş. İşadamımız bu partizanca talebi reddedip işi bırakmış. İş şimdilerde yürümüyor.

Muhafazakar, otoriter, partizan yaklaşımlar iktidar partimizin icraatına egemen. Daha özgür ve demokratik bir ortama gittiğimiz beyanları gerçeği yansıtmıyor. Hükümetimiz demokrasiyi geliştirecekse, bazı kurumların neler yaptığını incelemelidir.

Tüm yazılarını göster