Mucize aramak kumar oynamaktır

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Finansal piyasalardaki genel görünüm hem geleceğe ilişkin fazla bir şey söylemiyor, hem de belirsizlik ve kırılganlıktaki artış eğilimini gizlemeye çalışıyor. Son iki hafta içinde yaşanan eğilimler iyice ağırlaşmış yapısal sorunları ve sıkıntı yaratmaya aday yeni sayılabilecek bazı gelişmeleri pek dikkate almıyor. Fiyat oynaklığının kısmen azaldığı, işlem hacimlerinin bir miktar gerilediği dikkat çekiyor; mevcut dengelerin kalıcı olamayacağı ise çok iyi biliniyor. Sermaye piyasalarının gerilemesi, emtia fiyatlarının yükselmesi gibi endişeler başta mali sektör ve kamu kesimleri olmak üzere her kesin kabusu olmayı sürdürüyor. Paraları değer kaybeden ekonomilerin enflasyon ve faizler konusunda yaşayacağı sıkıntılar ve bunların küresel yansımaları şimdilik pek hesaba katılmıyor. ABD'de bütçe konusunda yaşanan gelişmeleri de bu koşullar altında irdelemek gerekiyor.

ABD yönetiminin 2023'e kadar bütçede 4 trilyon dolarlık tasarruf yapmayı öngören tasarısı küresel düzeydeki mevcut belirsizlik ve kırılganlık düzeyini birkaç kat artırılabilecek potansiyeli bünyesinde taşıyor. Bu konuda doğrudan vergilerde öne sürülen oran artışlarına ilişkin tartışmaların bilinçli olarak ön plana çıkarılması pek çok olasılığı gizliyor. Bu aşamada tasarının gerçek hedefini anlamak adına kısa ve orta vadede beklentiler üzerinde yaratacağı veya yaratması umulan değişikliklere odaklanmak gerekiyor. Para ve maliye politikalarını sonuna kadar gevşetmiş olan, fakat gayrimenkul fiyatlarındaki devam eden gerilemeyi ve enflasyondaki büyüyen tehlikeyi görmezden gelmek zorunda kalan bir ekonominin uzun vadeli hedeflere odaklanması pek gerçekçi görünmüyor...

ABD'de üretici fiyatlarında son iki ayda yaşanan artışı dikkate aldığımızda maliyet kökenli ikincil etkilerin devreye girmeye başladığını ve tehlikenin büyüdüğünü görüyoruz. Bu ortamda para politikasını sıkılaştırmanın veya reaktif bir şekilde faizleri yükseltmeye başlamanın sunacağı maliyet göze alınamadığı Çin başka bir akış aranıyor. Küresel düzeyde ve orta vadede doların değer kazanmasına katkı yapacak ve ABD ekonomisine ilişkin beklentilerin olumlu yöne geçişine yardım edecek bir mucize aranıyor. Başka bir deyişle bir taşla çok kuşun vurulması gerekiyor; para politikası gevşek kalacak, enflasyon ve faizler yükselmeyecek, dolar güçlenecek ve riskten kaçınma eğilimi pek yaşanmayacak! Ve akıllarına maliye politikasını sıkılaştırmak ve çok iddialı hedefleri ile sahneye çıkmak fikri geliyor, ama gelirleri nasıl artıracak veya hangi harcamaları kısacaksın sorusuna tatmin edici bir yanıt bulamıyorlar!..

Daha önce Federal Reserve'nin de çaresiz kaldığı 1995 yılında benzer bir yaklaşım devreye sokulmuş, küresel ekonomi çok uzun bir aradan sonra deflasyonist baskılar ile yeniden tanışmıştı; dolar öngörüldüğü gibi güçlenmiş, parası dolara endeksli ekonomilerin rekabet gücünde yaşanan olumsuzluk Asya krizini ve devamında yaşanan olumsuzlukları yaratmıştı.

1994 yılında ABD ekonomisi ısınmıştı ve soğutulması gerekiyordu; kısa vadeli faizler yüzde 3 düzeyinden yüzde 6.5 oranına kadar yükseltilmiş ancak bırakın soğutmayı ekonominin daha da ısınması önlenememişti. 1995 yılı ikinci çeyrek dönemi başında faizlerin yükselmeye devam edeceği beklentisi ile pozisyonlar alınmış, fakat Federal Reserve mali sektöre zarar vermekten kaçınmak adına pasif kalmayı tercih etmişti. Piyasalarda verdiği sözü tutmayan Federal Reserve ve doları satmakta tereddüt etmemişti. Ekonomi iyice ısınmışken doların serbest düşüşe geçmesi ve mali sektörün kırılganlık sınırında oluşu büyük sıkıntı yaratmıştı. Söz konusu koşullarda 7 yılda bütçe açığını kapatmak tasarısı gündeme geldi ve tartışmalı ve gergin bir süreç sonunda uygulamanın 1996 başkanlık seçimlerinden sonra başlamasına karar verildi. Ekonomiyi soğutamayınca doları güçlendirerek enflasyonu kontrol altında tutmayı hedeflemişlerdi... Para politikası tıkanınca istedikleri beklentileri ve gündemi yaratmak üzere maliye politikasını kullanmışlardı. Devamında Asya ve Rusya krizleri yeni dünya düzeni çılgınlıkları ve ağırlaşan sorunlar kaçınılmaz olmuştu.

Bugün aynı şeyler yaşanır demiyorum. ABD'nin Federal Reserve ve doları kurtaracak, enflasyon ve faizlere ilişkin yükseliş gereksinimini azaltacak, kendisine ilişkin beklentileri azaltacak mucize aradığını söylüyorum. Fakat bu kez evdeki hesabın çarşıya uymama ihtimalinin çok yüksek olabileceğini, 2008'de yaşanan kredi krizine benzer dalgalanmaları tetikleyebileceğini unutmamak gerektiğini hatırlatıyorum. Riskten kaçınma eğilimi ile doların değer kazanması arasındaki son on yılda ön plana çıkan çift yönlü ilişkinin görmezden gelinemeyeceğini tekrarlıyor, ABD yönetiminin bu kumarı tek şans olarak görmesinin büyük tehlike olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Finansal piyasalardaki yatay eğilimler kalıcı bir denge değil, ancak fırtına öncesi durgunluk olabilir... Yeni beklentilerin pazarlaması konusundaki gelişmeler hem ekonomi cephesindeki sorunları ağırlaştırabilir, hem de finansal piyasaların günü kurtarmasını bile çok zorlaştırabilir...

Tüm yazılarını göster