Moralli ama gerçekçi olmalıyız

Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Hep Türkiye'nin potansiyelinden ve teknolojik uygarlığın yarattığı yeni küresel düzendeki karmaşıklık ve belirsizliğin bu bakımdan yeni şanslar ve fırsatlar ortaya çıkardığından söz ediyoruz ama bunu değerlendirebilecek kapsamlı ve tutarlı eylem planlarını, uygulama örneklerini gördüğümüzü aynı emniyetle söyleyemiyoruz. Sistematik önceliklere göre şekillendirilen yeni teşvik sistemi ve sanayi stratejisi gibi gecikmiş fakat doğru inisiyatiflerin, ayrıntılı sonuçları henüz açıklanmamış sanayi envanteri ile ilişkisi ve firma düzeyindeki performans faktörleri üzerindeki etkisi yönünden uygulama sonuçlarının ortaya çıkması zaman alacak. Ancak bir rivayete göre 200.000, bir başkasına göre 300.000 olan KOBİ'lerimiz için gündemdeki tartışmaların hep "ayakta kalma" üzerinde yoğunlaştığı, buna karşılık "ölçek büyütme" ve "rekabet gücü" gibi asıl muhtaç olduğumuz daha dinamik ve iddialı hedeflerin arka planda kaldığı inkar edilemez.

Kayıtdışı, KOBİ'ler ve yeni yasalar

Ölçek ve rekabet gücü deyince reel sektörümüzün karşı karşıya bulunduğu en önemli kısıtların başında kayıtdışılığın geldiği malum. Öncelikle küçük ve orta ölçekli şirketleri, yani KOBİ'leri ilgilendiren bu sorunu çözmeden ölçeğin ve rekabetçiliğin nasıl artırılacağı bir büyük soru işareti. Dünya Bankası'nın raporuna göre istihdam bazında 2001 yılında % 53 olan kayıtdışılık, 2008 yılında % 44'e kadar düşürülmüş ve bunda tarımdan kentsel ekonomiye geçiş etkili olmuş ancak bu gelişme, şirket performansları için bir sıçramaya zemin hazırlayacak bir düzey olmaktan çok uzak. Sorunun temelli çözümü için kamu kesimi ile özel sektör, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarını kapsayan toplumsal bir uzlaşma ve seferberlik gerekiyor.

Öte yandan kayıtdışı düzeyinin yüksekliği, genel olarak yatırım ortamının başta gelen cazibe faktörü olarak kabul edilen saydamlığın azalması anlamına gelir. Özel kesim ve yatırımcı açısından haksız rekabet, finans erişimi ve büyüme gibi pek çok alanda olumsuz sonuçlara yol açmasının yanında kurumsal yönetim ve raporlama altyapısı gibi saydamlık faktörlerinin hayata geçmesi de kayıtdışı yüzünden sekteye uğrar. Bu açıdan geçenlerde yasalaşan Ticaret ve Borçlar kanunlarının, geçen hafta da değindiğimiz gibi, özellikle bilgi ve raporlama düzeyi ve kurumsal yönetim alanlarında önemli bir katkı yapacağı kesin ancak ölçek ve rekabetçilik kısıtlarının aşılması için şirketler kesiminin kendi dinamiklerini güçlendirmesi ve verimliliğini arttırması da şart. Kamu kesimindeki saydamlık ise, kamu hizmetlerinin kalitesinde, bürokrasinin etkinliğinde ve yolsuzluk algısının önlenmesinde bir iyileşme sağlanmasını gerektiriyor. Oysa bizde kayıtdışı konusunda henüz bir anlayış birliğinin oluşmadığını, hatta yumurta-tavuk ikilemindeki gibi bir akıl yürütme ile mevcut koşullarda kayıtdışılığın rekabetçiliğe katkı yapabileceğini düşünenlerin bulunduğunu biliyoruz.

Bilgi de artıyor, işsizlik de

Kayıtdışının ülkemiz yönünden yol açtığı bir başka kısır döngü de bizi başarılı performans gösteren diğer ülkelerden olumsuz biçimde ayrıştırıyor. Bizden daha ileride olan bütün ülkelerde ve gelişmiş batıda büyüme ve karlılık yönünden ekonominin itici gücü küçük ve orta boyutlu işletmeler iken, bizim KOBİ'lerde ciddi bir büyüme ve karlılık sorunu var. Kayıtdışını ayakta kalmak için bir can simidi gibi gördükçe, büyümenin asıl kaynağı olan nitelikli işgücünden ve verimlilik arttırıcı, yenilikçi yatırımlardan uzak kalan şirketler, şu sıralarda ne kadar büyük bir bela olduğu iyice belli olan eğitimlilerin işsizliği sorununa da katkı yapamıyor. Bu yapısal zaaf, parlamentoda yasalaşmak üzere olan "torba kanun" kapsamındaki belki de en olumlu düzenlemelerden biri olan genç ve kadın istihdamı teşviğinin başarı şansını da olumsuz etkileyecek.

Oysa bölgemizde birdenbire patlak veren kitlesel başkaldırıların arkasındaki önemli etkenlerden birinin genç işsizliği olduğu, protestoların gençlerin nüfus içindeki ağırlığı ölçüsünde keskinleştiği anlaşılıyor. İnternet teknolojisinin bilgiyi inanılmaz ölçüde kolaylaştırdığı bir aşamada, şirketlerin bireyleri istihdam etmek bir yana, onların gerisinde kalması büyük bir tehlike.

Orta karar olmaz

Şurası açık ki Türkiye'nin artık orta karar, bir ileri bir geri politikalarla yol alması mümkün değil. Dünyadaki gelişmeler, umarız artık görece yüksek büyüme oranlarından vazgeçme lüksümüz olmadığında herkesin fikir birliğine varmasını kolaylaştırmıştır. Artık kararlı olmak şart.

Bunun için önceliklerimizi belirleyerek yatırımdan ve istihdamdan düşük vergi alan, girişimciliği, yenilikçiliği ve eğitimi radikal bir şekilde destekleyen politikalara hız vermek, aynı zamanda KOBİ'leri meslek odaları ve kamu kesimi işbirliğiyle kurumsal yönetim ve bilgi altyapısı yönünden geliştirmek, ayak uydurmayanları da kendi hallerine bırakmak zorundayız.

Tüm yazılarını göster