Milli gelir verilerinin söyledikleri ve söylemedikleri

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

GENİŞ AÇI / Serhat Gürleyen 2008 yılı ilk çeyrek büyüme verileri piyasanın ve bizim beklentimizin çok üzerinde geldi. Uluslararası piyasalardaki dalgalanmalara, Avrupa'dan gelen yavaşlama işaretlerine ve yüksek petrol fiyatlarına rağmen Türkiye ekonomisi 2008 yılına güçlü bir başlangıç yaptı. Açıklanan verilerin ekonomik büyümenin bir parça yavaşlamakla birlikte yılın ikinci çeyreğinde de süreceğini gösteriyor. Bayram tatilleri nedeniyle ilk üç aylık dönemdeki büyümenin geçen senenin son üç ayının üzerine çıkacağını biliyorduk. Ama itiraf edelim yüzde 6,6 gibi fevkalade yüksek bir büyüme beklemiyorduk. Şirketler kesimi ve hane halkına yönelik yapılan anketler bu denli iyimser bir tablo vermiyordu. Ne olduğunu anlamak için detaylara, büyümenin kökenlerine, bakalım. İlk üç aylık dönemdeki yüksek büyüme ağırlıklı olarak özel kesim iç talep (tüketim + yatırım) artışından geliyor. Büyümenin 5,3 puanı hane halkı tüketiminden, 2,5 puanı yatırımlardan olmak üzere 7,9 puanı özel kesimden kaynaklanıyor. Endişelerimizin tersine yılın ilk çeyreğindeki büyümede kamu harcamalarının katkısı yok denecek kadar az. Kamunun nihai tüketim harcamalarının (+0,4) ve yatırımlarının (-0,2) ilk çeyrek büyümesine katkısı 0,2 puan seviyesinde kalıyor. Özel kesim ve kamunun toplam iç talebinin (tüketim + yatırım) büyümeye katkısı 8,1 puan düzeyinde gerçekleşiyor. Fiili üretim ile iç talep büyümesi arasındaki 1,5 puanlık fark stoklardaki azalma (-1,0 puan) ve dış ticaret (-0,6 puan) ile karşılanıyor. Geçen senenin son çeyreğiyle bu yılın ilk çeyreğini iç talep bakımından karşılaştırdığımız zaman özel kesim tüketiminin katkısının 3,4 puandan 6,6 puana çıktığını, özel kesim yatırımının katkısının 1,8 puandan 2.5 puana çıktığını görüyoruz. Geçen senenin son çeyreğinde büyümeye 3,2 puan katkı yapan stoklar bu yıl büyümeyi 1 puan aşağı çekiyor. Buna karşın geçen senenin son çeyreğinde büyümeyi 3,7 puan aşağı çeken dış ticaretin olumsuz katkısı bu yıl 0,5 puana geriliyor. Milli gelir verilerinin analizi Türkiye ekonomisiyle ilgili üç temel görüşümüzü destekliyor. (i) Türkiye ekonomisi dışsal şoklar karşısında daha az kırılgan (ii) Kredi kanalı dışsal şoklardan daha çok yurtiçi faizlere duyarlı (iii) Küresel dalga Türkiye ekonomisini büyüme cephesinden çok enflasyon konusunda tehdit ediyor. Açıklanan veriler Türkiye ekonomisinin dışsal şoklar karşısında geçtiğimiz senelere göre daha az kırılgan olduğu tespitimizi destekliyor. Hane halkının tüketim talebi ve şirketlerin yatırımları uluslararası piyasalardaki dalgalanmalara karşı eskisine çok daha göre daha az etkileniyor. Bu gelişmede reel sektörün eskisine göre daha sağlam olmasının yanı sıra bankacılık sektörünün ekonomideki şoklar karşısındaki davranış biçimini değiştirmesi önemli rol oynuyor. Eskiden fırtınanın kokusunu alınca kredi portföylerini kapatıp likit varlıklara geçen bankacılık sektörü şimdi daha uzun vadeli bir bakış açısıyla kredilerin aktiflerden aldığı payı artırabiliyor. Milli gelir analizinden çıkan ikinci tespit iç talebin merkez bankasının faiz politikasına karşı duyarlılığının artmaya başlaması. İlk üç ayda iç talepteki hızlı büyümede Merkez Bankası'nın 2007 Eylül ayında başlayan faiz indirimlerinin katkısı olduğuna inanıyoruz. Bu doğruysa ikinci çeyrekte başlayan faiz artırımlarının etkisini de yılın üçüncü çeyreğinden itibaren görmeye başlayacağız. Dünya piyasalarında yaşanan dalgalanmanın Türkiye ekonomisinin büyümesinde sert bir inişe yol açmasını beklemiyoruz. Kısa vadede Türkiye ekonomisinin önündeki asıl tehdidin yavaşlama değil enflasyondaki yükseliş olduğuna inanıyoruz. Bize ayrılan yeri aştığımız için milli gelir verilerine dayalı analizin eksik yanları başka bir analize kaldı.

Tüm yazılarını göster