Mevduata yüksek faiz vermek isteyen banka olabilir mi!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ankara'da Tunalı Hilmi Caddesi'nde yalnızca gömlek ve kravat satan bir küçük bir mağaza var. Küçük ama her tür gömleği çok uygun fiyata bulabileceğiniz bir yer. Buranın sahibi olan kardeşler, hazır gömlek alıp satmazlar pek. Kumaş alırlar ve diktirirler; ama ucuz ve kaliteli kumaş nerede bulunur bilirler, diktirme işini de en ucuza yaptırmakta üstlerine yoktur. Ucuzluğu da böyle yakalarlar zaten. Yani alırken kazanırlar...

Yine Ankara'nın meşhur Siteler esnafından bir örnek... Hani yalnızca Ankara'nın değil, tüm İç Anadolu'nun mobilya merkezi... Burada işe, ufak çaplı mobilya imalatıyla başlayan ve şimdi beş yıldızlı bir otelin mobilya aksamını üretecek duruma gelen yıllardır tanıdığım bir işletme var. Hangi malzemeyi nereden ve hangi fiyata alacaklarını iyi bildikleri için kazanırlar. Yani alırken kazanırlar...

Alırken kazanmak adına üretimin kalitesini düşürenler de vardır. Dönem dönem gıdada bunun örneklerini görürüz zaten. Peynir diye aldığınız bir ürünün patates katkılı olduğu da çıkar ortaya, haydi o neyse de, et yediğimizi zannederken öğreniriz ki midemizi çok farklı şeylerle doldurmuşuz, ama iş işten geçmiştir çoktan, bunları da yaşarız.

Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Kimi üretim kalitesini düşürmeden yapar bunu, ilk iki örnekte olduğu gibi, kimi kullandığı malın kalitesini düşürerek, hatta zararlı hale gelmesine göz yumarak.

Asıl olan "alırken kazanmak"tır. Zaten alırken kazanmak ticaretin temel felsefesi değil midir... Yüksek fiyattan aldığınız bir hammadde, bir ara mal, yüksek maliyetli girdiler, örneğin kira gibi, örneğin işçilik gibi, bütün bunlar başta az kar edeceğinizin, hatta zarara uğrayacağınızın işareti değil midir...

Ucuza alacaksınız ki ya da uygun fiyatla alacaksınız ki satarken zorlanmayasınız. Dolayısıyla "Aman maliyetim yüksek olsun" diyen hiçbir mal ve hizmet üreticisi görülmemiştir bugüne kadar. Ama kimileri, çok ama çok kaliteli mal ve hizmet üreteceklerini ve bunu da satabileceklerini bildikleri için pahalı girdi temininden kaçınmazlar. Aslında sonuçta onlar da görünürde pahalı, özünde ucuza gerçekleştirmektedirler alımlarını.

Bankalar alırken kazanmak istemez mi?

Bankanın kredi açarken kullandığı hammadde ya da ara mal borç aldığı paradır, değil mi. Banka mevduat toplar, üstüne karını koyar ve bu parayı ihtiyaç sahiplerine kredi olarak kullandırır.

Yani özünde banka para satın alır, bu paraya belli bir bedel öder; satın aldığı bu parayı da karıyla başkasına satar. Bankacılık özünde bu kadar basittir.

Mevduat dışındaki kaynakları, mevduattan yapılan kesintiler yüzünden oluşan kullanım sınırlamalarını ve diğer bankacılık işlemlerini dikkate almadan söylüyoruz bunu. Bunun altını çizelim de, birileri tutup bankacılığı önemsiz gördüğümüz gibi bir izlenime kapılmasın.

Aksine bankacılık sistemi yalnızca bizim değil tüm dünyanın "yangında ilk kurtarılacak" sistemidir, çok çok önemlidir.

Bizde faizle ilgili yıllardır bitmeyen bir tartışma var. Önce uzun süre Merkez Bankası'nın faizleri aşağı çekmesi istendi. Sonra sıra bir anlamda bankalara geldi, bankaların da kredi faizlerini düşürmesi dile getirilmeye başlandı. Bankacılar haklı olarak "Mevduat faizinden daha düşük faizle nasıl kredi veririz" diye itiraz ettiler.

Bu, "Gömleği 100 liraya mal etsen de 90 liraya sat" demekti, "Otomobili 80 bin liraya ithal etsen de 60 bin liraya satsan ne olur" demekti, müteahhitlerden 200 bin liraya mal ettikleri konutları 150 bin liraya satmalarını istemek demekti.

Bunun olmayacağı anlaşılınca şimdi gündeme "mevduat faizini düşürün" isteği geldi. Hani "sanayide çarkların dönmesi" gibi bir kavram vardır ya, bankacılıkta da çarkların dönmesi için paraya, yani mevduata ihtiyaç var. Şimdi bankalar, bu çarkı döndürebilmek için gereken parayı bulmak adına bir para kiralamak, bu kira bedeli olarak da bir faiz ödemek durumunda.

Sistemde bir "faiz yarışı" olmasa bile, tek bir banka olsa bile, enflasyon yüzde 8'lerde seyrederken isterseniz faizi bir anda yüzde 5'e çekin bakalım, bankaya para yatırılıyor mu... Kaldı ki bankalar arasında da bir rekabet olacak, bu doğal. Çok kredi açma potansiyeli olduğunu gören bir banka, bu potansiyeli değerlendirebilmek için kaynak yaratmaya, yani mevduat toplamaya çaba gösterecek.

Yoksa bir banka çok gerekli olmadığı, ihtiyaç duymadığı halde çok miktarda mevduat toplamayı niye istesin, böyle bir amaç uğruna zarar edeceğini bile bile niye yüksek faiz vermeyi göze alsın ki...

Faiz tartışmasının olumsuz etkisi

Bir de şöyle bir gerçek var. Bir süre hep kredi faizinin aşağı çekilmesi gerekliliği üstünde duruldu, ardından mevduat faizi gündeme getirildi ve bu sayede kredi faizinde bir gerileme olacağına dönük beklenti yaratıldı. Faizi her gün tartışılan bir konu olarak tutmakla iyi mi yapıyoruz, diye düşünmek durumundayız.

"Mutluluk varılacak bir hedef değil, yolun ta kendisidir" diye bir söz var. Biz de hep "Faiz düşecek, bir gün her şey daha ucuz olacak" şeklinde bir izlenim uyandırıyoruz. İyi mi yapıyoruz tartışılır. Piyasanın bugününü tahrip ediyoruz. Bugün için büyük bir durgunluk yaratıyoruz. Herkes beklemeyi tercih ediyor. İyi de bu bekleme fos çıkarsa, umulan faiz düşüşü olmazsa, hatta ve hatta tam tersine bir hareketle yüz yüze gelirsek...

Tüm yazılarını göster