Merzifon'dan Karadeniz Ereğlisi'ne

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Gittiğim, gezdiğim, gördüğüm yöre insanları ile konuşarak, günlük popüler kültürde "çok fazla" durulmayan dinamikleri öğrenmeye çabalıyorum. 

Bafra'da "gelir azalması" yaratan etkenleri bir önceki yazıda okuyucu ile paylaştım.
 
Merzifon'a ne zaman ayak bassak, bir Anadolu kasabasından uluslararası pazarlara açılma örnekleri olan işyerlerini gezeriz. Silverline ortaklarından Hüseyin Alış'tan kaçmanın olanağı yoktur: Son iki yılda yapılan yeni yatırımları, geliştirilen ürünleri, hepsinden önemlisi insan kaynağının niteliğini geliştiren eğitim çalışmalarını göstermeden sizi salıvermez. Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı ve Plastform şirketinin kurucu olan Fatih Altınay'ın işyerinde de tur atıyoruz; bu dolaşmalar gelenek haline geldi. MESİAD Başkanı Hayati Erkek hep bizlerle birlikte oldu; toplantıyı örgütleyen kendileri. 
 
Merzifon'da iş yapmanın nasıl bir "kahramanlık" olduğunu yakından bilenlerdenim. Girdileri ağırlıklı olarak Marmara Bölgesi'nden alıp, bitmiş ürünü ülkenin her yerine ve 100'u aşkın dış ülkeye satmak her babayiğidin becerebileceği iş değil... Merzifonlu iş insanlarının hangi koşullarda iş yaptığını iyi bildiğimi sanıyorum; teşvik sisteminin yarattığı haksız rekabeti de, yetişkin işgücü yetiştirmeyen eğitim sisteminin yarattığı darboğazı da, 5084'le ilgili beklentilerini de haklı buluyordum.
 
Maddi ve kültürel zenginlik üretimini ülkemizin derinliklerine taşımak isteyenler içtenlerse, "mekana ve sektöre dayalı teşvik sistemini" gözden geçirir, "projelerin özelliklerine göre teşvik sistemi oluşturmanın" gerekli altyapılarını hızla oluştururlar... Çok uzun zamandır teşvik mekanizmalarıyla aktarılan kaynak ile elde edilen sonuç arasındaki ilişkiyi inandırıcı biçimde açıklayan analizleri hepimizin bilgisine sunulmalı... Tüy bitmemiş yetim hakkını bilerek israf ne anlama geliyorsa; gerekli çabayı göstermeyenlerin, analiz yapmayanların, ezberlerini durmadan yineleyenlerin de bilgi eksikliği nedeniyle yarattığı israfın aynı anlama geleceğini unutmayalım.
 
Ereğli'nin derdi Bafra ile aynı
 
Siyasetin "büyük gürültüsünün" ülkenin derinliklerinde olup bitenlere karşı kulaklarımızı sağır ettiğini söylersem çok mu abartılı olur? Küçük bir yerleşim yeriyken ERDEMİR'le modern kente dönüşen Karadeniz Ereğlisi'nin bugünlerde yaşadıklarına gereken duyarlılığı gösteriyor muyuz? "Haklı olarak" tedirgin olan insanlarımızın dertlerine çare arıyor muyuz? Onların yanında yer aldığımızı hissettiriyor muyuz? İrili ufaklı 300 kadar balıkçı teknesinin sahip ve tayfalarının içine yuvarlandığı yoksulluk tuzağına hep birlikte çare arıyor muyuz?
 
Karadeniz Ereğlisi'nde yaklaşık 5 bin işçi çalıştıran tersaneler bugün 200'ün altında işgücü istihdam edebiliyor; görüntüsü bile hüzün verici...
 
Özelleşen ERDEMİR'in satış merkezini İstanbul'a taşımasından sonra, daha önceki koşullarda belli gelirleri olan çok sayıda saç ticareti yapan iş yerini çekilmek zorunda bırakmış. Ticaretin bu ayağında Dahilde İşleme Rejimi'nin uygulanması, denetim ve gözetiminden yakınmalar var. Haklı iseler çözüm bulmak, haksız iseler ikna etme bir ortak sorumluluk sayılmaz mı?
 
Yakınan yurttaşları açık ortamlarda ikna etme, çağdaş yönetimlerin kaçınılmaz ödevlerinden bir değil mi?
 
Zonguldak 'da Amele Vakfı ve Ereğli'deki ERDEMİR Çalışanlar Vakfı'nın gelirlerinin Zonguldak ortalama gelirini artırdığı için yörenin gereken destekleri alamadığına inanan insanları aydınlatma bir ödev olamaz mı? 
 
Üretim hiyerarşisi değişiyor
 
Filyos Projesi'nin bütününü dikkate almadan "Havzanın Kurtuluşu Projesi" olarak nerdeyse çeyrek yüzyıldır durmadan ısıtarak sofraya sunanlar, Zonguldak, Bartın ve Karabük'ü kapsayan havzada "üretim ve ticaret hiyerarşisindeki değişmenin" nitelik ve niceliğini sağlam verilerle dayandırmadan "beklenti pompalaması ve umut tacirliği" yaparlarsa "doğru olanı" yapmış olabilirler mi?
 
Daha önce de çok yazdım: Filyos Havzası Projesi'nin virgülüne bile karşı değilim ama açık bir toplumda projeler nasıl tartışılıyorsa, bizde de öyle tartışalım. Kısa vadeli yararları bir yana iterek, toplumumuzun uzun soluklu gelişmesinin gerektirdiği adımları atalım... Planlı projeleri, parçacı değil bütünsel, başlama ve bitiş zamanlaması iyi düşünülmüş programları hayata taşıyalım.
 
Bafra'ya, Karadeniz Ereğlisi'ne, Merzifon'a vb. yerlere ayakları yere sağlam basan projelerle umut aşılamanın tam zamanıdır; tam zamanı...
 
Tüm yazılarını göster