Mersin'den alınacak dersler var…

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Öğrendiğim önemli kurallardan biri de şudur: Kararlılıkla üzerine gittiğiniz, büyük emek, zaman ve kaynak harcadığınız işleriniz bir türlü istediğiniz sonucu yaratmıyorsa; durun, iş yapma tarzınızı yani metodunuzu gözden geçirin!

Ülkemizde birçok ekonomik, siyasi ve sosyal sorunu çok uzun yıllardır tartıştığımız halde, bizleri tatmin eden bir çözüme ulaştıramadığımız sır değil.

Mersin'de olduğu gibi, sorunlarımızı konuşurken ve çözmeye uğraşırken "tarz değişikliği" eğilimini gördükçe, geleceğe olan umudum artıyor…

Geçen hafta Perşembe günü Mersin'de düzenlenen "inovasyon ödülleri" törenine katıldık. Tören öncesi Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut'un başkanlığında yapılan çalışmalarla ilgili medya çalışanlarına kapsamlı bilgi aktarıldı. Aktarılan bilgilerin nicelik boyutu bu yazıların sınırlarını aşar. Ama, Mersin'de projelerin ele alınışındaki "tarz değişikliğini" aktarırsam, daha yararlı olur diye düşündüm.

Konuları ele alış tarzında önemli değişme var: Sorunlar ve çözümlerin "gündemli" ele alınışı önemli… Ayrıca, projelerin karar ve uygulama aşamasında sorumluluk üstlenecek olanların "rolleri tanımlanmış." Asıl önemlisi de, liderliğin iki bileşeni iyi algılanmış: Ne yapacağını bilmek ve yapmak. Mersin'de gündemli tartışmalar, tanımlanmış roller şimdi sahneye konmuş, yani "uygulama" aşamasına geçilmiş.

İkinci önemli özellik "kasaba kültürü tuzağı" kırılmış: Sorunlar irdelenirken ve çözümler üretilirken "kent-odaklı bakış aşılarak havza-odaklı bakış" egemen olmuş. Projelerin ayaklarının sağlam basması açısından bu bakış açısı çok hem de çok önemli.

Bir başka olumlu gelişme daha var: Sorunların ele alınışı ve çözümlerin üretilişinde, genel, kategorik yaklaşımlar terk edilerek, sorunlar "proje-odaklı" değerlendiriliyor. Potansiyeller, fırsatlar, tehlikeler, olanaklar, kısıtlar ve son çözümlemede "yapılabilirlik" bir bütün olarak irdeleniyor.

Mersin'deki çalışmaların ders alınacak yönü, konuşmaların ayağı yere basan projelere dönüşmüş olması. Lojistik merkezin oluşumunda gelinen aşama, yerleşim alanının belirlenmesi, parsel büyüklüklerinin saptanması, kara ve demiryolu ulaşım bağlantısının kurulması, destek hizmetlerin ele alınması vb. konularda elle tutulur sonuçlara ulaşmış.

Gıda ve turizm konusunda ise yaklaşım doğru, niyet sağlam ama, alınacak yolun uzun olduğu da dostça söylenmesi gereken bir husus.

Prof.Dr. Banu Onural'ın mesajları

Mersin'deki ödül töreninde konuk konuşmacı ABD'de kendini kanıtlamış, önemli projelere imza atmış bir bilim insanımızdı: Prof. Dr. Banu Onural. Bilgiyi "anlama", anlaşılanı da "zenginliğe" dönüştürme konusunda öncü bilim insanlarımızdan biri olan Onural'ın anlattıklarından ne anladığımı paylaşmak istiyorum. Diyordu ki:

Zamanı yakalayarak, onu aşmalıyız.

Çağımızda rekabetin "beyin gücü odaklı" olduğunu akıldan çıkarmamalıyız.

Yüksek nitelikli "insan cevherini" iyi değerlendirmeliyiz.

Ülkemizin, eksenlerin kesiştiği "merkezi konumunu" göz ardı etmemeliyiz.

Tarihi birikimi, insan potansiyelini, kültürel zenginliği ve kaynakları etkin kullanırsak, zamanı yakalar ve onu aşabiliriz.

Girişimciliğin yarattığı değerlerin "aktarılmasının" önemini kavramalıyız.

Yenilikçi ekonomide "küresel köprüler" kurmada doğru yer, zaman, gündem ve rol oynama potansiyelimizi değerlendirmeliyiz.

Potansiyellerin "düş gücümüz kadar sınırsız" olduğunu bilmeliyiz.

Uluslararası "ortak çalışma platformları" içindeki yerimizi geliştirerek güçlendirmeliyiz.

Ülkemizde zihni model köklü biçimde değişiyor. Asıl gücümüzü, bu değişimin kavranması ve çözümlere katılımın ve angaje olmanın niteliği belirleyecek.

Bugün yılın son günü. Yılbaşlarının simgesel önemini biliyorum. Sağlık,barış, maddi ve kültürel zenginlik getiren, yaşamımızı kolaylaştıran nice yıllar diliyorum.

Tüm yazılarını göster