Merkez yine "dalga mı geçecek" yoksa uslu çocuk mu olacak?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Seçim sloganlarını hallettiğimize, Dünya Kupası'nı da geride bıraktığımıza göre, bu hafta dikkatlerimizi biraz olsun ekonomiye, şimdiye kadar kimilerine göre ekonominin "söz dinlemeyen yaramaz çocuğu" görünümü sergileyen Merkez Bankası'na, belki daha çok Merkez Bankası'nı köşeye sıkıştırıp biraz tartaklayabilsem, diye düşünenlere çevirebiliriz. 

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, aylık olağan toplantısını 17 Temmuz Perşembe günü gerçekleştirecek. Merkez'den hükümet kanadının ne beklediğini biliyoruz: "Merkez Bankası dalga geçmesin, faizi düşürecekse doğru dürüst düşürsün." 

Başbakan Erdoğan, "Artırırken 5 puan, düşürürken yarım puan, dalga mı geçiyorsun sen" dememiş miydi... Merkez Bankası yönetiminin görev süresini kastederek "Vakti dolunca düşünürüz" diye aba altından değil, açıktan sopa göstermemiş miydi... 

Başbakan böyle konuşunda bazı hükümet üyeleri durur muydu... "Faiz indirilmeli, yüksek oranda indirilmeli, yoksa yatırım mı yapılır kardeşim" korosu sahnede yerini almamış mıydı... Başbakan ve bazı hükümet üyelerine göre enfl asyon, ancak faiz indirildiğinde gerileyebilirdi. Her ne kadar kitaplar, enfl asyon-faiz ilişkisinde öncelikle düşürülmesi gerekenin faiz değil enfl asyon olduğunu yazıyorsa da, Başbakan ve hükümetin bir kanadı aksi görüşteydi. 

İşte o yüzden ocak ayı sonundaki olağanüstü toplantıdaki yüklü artış kararını almak çok ama çok zor olmuştu, şimdi de, daha doğrusu 30 Mart'tan sonra "E madem o günkü koşullar geride kaldı, bu kez de yarım puan, yarım puan indirim mi olur, faiz bir anda 29 Ocak öncesine çekilsin" deniliyordu. 

Ama Merkez Bankası "yaramaz çocuk" gibi ayak diriyordu. Faiz 23 Mayıs'ta yüzde 10.00'dan yüzde 9.50'ye çekildi, 25 Haziran'da da bu kez yüzde 8.75'e indirildi. Yani halen yüzde 8.75 düzeyinde bulunan faiz, 29 Ocak'tan önceki yüzde 4.50'nin 4.25 puan üstünde bulunuyordu. 

Haziran umutların yıkıldığı ay 
Merkez Bankası adeta yılbaşından beri enfl asyonun mayıs sonuna kadar yükselme eğilimi içinde olacağını, haziran sonunda ise kayda değer bir gerileme yaşanacağını savundu. Enfl asyondaki bu eğilim değişmesi, baz etkisinden kaynaklanacaktı. Merkez bir anlamda haklı çıktı. Haziranda yıllık enfl asyon geriledi; ancak bu gerileme "kayda değer" ölçüde olmadı.

 Merkez Bankası'nın hesabı belli ki çok açıktı. Mayıs sonunda yüzde 9.66'ya çıkan yıllık TÜFE, haziran sonunda 1 puan kadar düşecek, böylece faizi yüklü miktarda düşürmenin de yolu açılacaktı. Ama, haziran ayında beklenenin üstünde bir TÜ- FE artışı yaşanınca, yıllık orandaki geri çekilme çok sınırlı kaldı, haziran sonu itibariyle yıllık oran ancak yüzde 9.16'ya indi. İşte bu, Merkez Bankası'nın elini çok zayıfl attı.

Sakal-bıyık durumu 
Her ne kadar Başbakan ve hükümetin bazı üyeleri enfl asyonun düşmesi için önce faizin aşağı çekilmesi gerektiği görüşünü dile getiriyorlarsa da, çok açık ki Merkez Bankası bu görüşte değil. Merkez, önce enflasyonun gerilemesi gerektiğini düşünüyor, buna göre adım atıyor. İşte bu yüzden, içinde bulunulan durum, adeta tam açmaz. 

Enflasyonun hazirandaki gerileme düzeyi, Merkez Bankası'na faizi yüklü miktarda düşürme anlamında hareket alanı tanımıyor. Ama öbür tarafta da giderek sertleşen bir baskı var. Merkez bu baskıyı daha ne kadar göğüsleyebilecek, bilinemiyor. Ama bugüne kadarki sert eleştirileri göğüsleyen Merkez Bankası'nın, perşembe günü de kendi bildiğinden şaşmayacağı düşünülüyor. 

Dolayısıyla Para Politikası Kurulu toplantısından öyle yüklü bir faiz indirimi kararı çıkacağı pek sanılmıyor. Faiz indirimine ilişkin üç olasılık üzerinde duruluyor; 0.25, 0.50 ya 0.75 puan. İki küçük olasılık daha var; hiç indirime gidilmemesi ya da indirimin 1 puan düzeyine çıkarılması. Ama dedik ya, bunlar küçük olasılıklar olarak dile getiriliyor. 

Faiz indirimi, ama ne için? 
Geçenlerde sorduğumuz basit bir soruyu tekrarlamakta yarar var. Varsayalım Merkez Bankası faizi perşembe günü yüzde 5'e çekti. Şu soruların yanıtı önemli: Sanayici bir anda yatırım iştahıyla hareket etmeye başlayacak mı? Öncelikle, bu faizin ne kadar süre kalıcı olabileceği üzerinde durulmayacak mı? Faiz perşembe günü yüzde 5'e indirilse, ama o düzeyde ne kadar kalacağını kimse bilemese, böyle bir ortamda sanayici yatırıma girişir mi? Yoksa, sanayiciye faizin bir şekilde yüzde 7.5 düzeyinde en az iki yıl, üç yıl kalacağının garantisi verilebilse, acaba hangisi tercih edilir? 

Kendimizi kandırmayalım; faiz indirimi çabasının altında yatırımların artması isteği çok küçük bir yer tutuyor. Faiz indirilirse, bundan öncelikle inşaat ve perakende ticaret sektörleri yararlanacak, tüketim artacak; bu biliniyor, görülüyor. 

Hem bir yandan tüketimi kısacak önlemler alacaksınız, bir yandan Merkez Bankası'na "yatırımların armasını önlüyorsun" görüntüsü altında tüketimi özendirecek sonuçlar vermesi için faizi indirme baskısı yapacaksınız. Tam da "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" benzetmesinin yeridir!

Tüm yazılarını göster