Merkez yarın faiz indirerek tüm tezlerinin üstüne sünger çeker mi?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Hemen söyleyelim; mantık “Çekmez” diyor... Bir adım öteye geçelim; “Çekmemeli” diyor... Bir adım daha... Merkez yarın faiz indirirse şu soruya çok yoğun bir şekilde muhatap olacağını da iyi biliyor: “Güzel kardeşim, sen şimdiye kadar enflasyonun düştüğünü görmeden faizi indirmem demiyor muydun, şimdi enflasyonda bir düşüş emaresi mi gördün ki böyle yapıyorsun?” 

Merkez Bankası bu soruya “Evet gördüm” diyebilir mi? Merkez, yıllık enflasyonun keskin bir şekilde düşeceğinin gün gibi aşikar olduğu ocak ayında bile, ara toplantı için kendisine “bir puan ya da daha fazla düşüş” gibi bir sınır koymuş ve düşüş 0.93 puanda kalınca “hem koşullar elvermiyor, hem düşüş bir puanı aşmadı” diye indirimden vazgeçmemiş miydi... 

Şimdi, şubat sonundaki enflasyonun ocak sonundaki yüzde 7.24’lük düzeyin altına ineceği, yani yıllık orandaki gerilemenin süreceği bekleniyor mu? Hayır. Niye beklenmediği de açık. 
Bir; aralık ve ocak aylarında petrol ürünü fiyatlarında TÜFE’yi baskılayıcı yönde oluşan fiyat hareketi, şubatta tersine döndü. EPDK’nın getirdiği kar marjı uygulamasıyla sağlanan indirim, artış hızını yavaşlatacak o kadar. Kaldı ki, zaten ayın ilk 20 günü görece yüksek fiyattan geçildi, EPDK’nın kararı 21’inden sonra geçerli olacak. Hem bu karar akaryakıt fiyatlarını sabitleyen bir karar da değil ki, kar marjına bir sınırlama. Dolayısıyla benzinin, mazotun fiyatı hep bu düzeyde kalacak, diye bir şey yok. Petrol artarsa, dolar artarsa fiyat da artacak. 

İki; göz açtırmayan kış koşulları. TÜFE’nin dörtte birine yakını (yüzde 24.25’i) gıda ve alkolsüz içecekler grubundan oluşuyor. Geçen yıl gıdadaki yüksek fiyat artışının nedeni kuraklıktı. Bu yıl ise tam tersine fazla yağış, yer yer yaşanan sel ve bütün bu olumsuzlukların üstüne şimdi de son yıllarda görülmeyen ölçüde sert geçen kış koşulları fiyatları yukarı itiyor. Geçen hafta hayatı adeta durduran kış koşulları yüzünden meyve-sebze fiyatları nerelere çıktı. Türkiye’nin beşte birinin yaşadığı İstanbul’a geçen hafta neredeyse doğru dürüst sevkiyat yapılamadı, fiyatlar fırladı. 

Şubat artışı yüzde 1’i bulabilir 

Kesin olarak biliyoruz ki akaryakıt TÜFE’ye aralık ve ocaktaki gibi olumlu katkı yapmak bir yana, bu kez tam tersine artış yönünde bir etkide bulunacak. Rol değişti yani. 

Ve tabii ki gıda... Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda geçen yılın şubat ayındaki artış yalnızca 0.13 olmuştu. Bu yıl ise rekor bir artış yaşanması kimseyi şaşırtmasın. Bu gruptaki fiyat artışının yüzde 1 bile olması, dörtte bire yakın ağırlıktan ötürü TÜFE’ye yaklaşık 0.25 puan yansıma demektir. 

Akaryakıt bir yandan, gıda bir yandan, toplam TÜFE artışı yüzde 1’e doğru gidiyor gibi görünüyor. Hatta belki de daha yukarıya... 

Geçen yılın şubat ayındaki artış yüzde 0.43 olmuştu. Yani bu yıl, geçen yılki düzeyde kalabilme şansımızın neredeyse sıfır olduğu ortada. Ayın son haftasında mucizeler yaşamazsak tabii ki... Ama ekonomide ne emirle demir kesilebiliyor, ne de mucize yaşanabiliyor. Dolayısıyla sakin sakin yüzde 1 ve hatta biraz yukarıda bir aylık artışı bekleyelim. 

Şubat ayındaki artış yüzde 1 olursa, ocak sonunda yüzde 7.24 olarak gerçekleşen yıllık TÜFE, bu kez şubat sonunda yüzde 7.85’e çıkacak. 

Akaryakıttaki genel fiyat artışına, hava koşulları yüzünden işlenmemiş gıda maddelerinin fiyatındaki tırmanışa bakarak siz de bu oranı öpüp başımıza koymamız gerektiğini düşünenlerden misiniz acaba? 

Sünger meselesi 

Şimdi tablo böyleyken, yıllık enflasyonun yönünü yeniden yukarı çevirmesi neredeyse kesinleşmişken, Merkez Bankası tutup faiz indirir mi? 

Merkez Bankası’nın faizini indirmekten söz ettiğinde doların nerelere gittiğini gördük, yaşadık... 

Merkez, “Koşullar faiz indirimi için pek de elverişli değil” şeklinde açıklama yaptığında dolar kurunda nasıl gevşeme olduğunu da... 

Merkez Bankası, “Önce enflasyon, sonra faiz” dedikçe, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çıldırtır bunlar insanı” demesiyle kurun yeniden nasıl tırmandığını da... 

Hükümet ve AKP kanadından bir anlamda Erdoğan’a rağmen açıklamalar geldiğini de biraz hayretle izlemiştik doğrusu. Önce Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, ardından Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Merkez Bankası’nı destekleyen açıklamaları geldi. En çok hayret uyandıran açıklama ise ekonomiyle hiç ilgisi olmayan bir isimden, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Beşir Atalay’dan geldi. Atalay, Erdem Başçı’yı akademik hayatından tanıdığını ve çok başarılı bulduğunu söyledi. 

Yani Merkez Bankası’nın eli bir süre öncesine göre çok daha güçlü, arkasındaki destek çok daha belirgin. Bir ara adeta tek başına bırakılmış gibi bir görüntüsü olan Merkez Bankası ve Başkan Erdem Başçı, şimdi belli ki bir destek hissediyor. Üstelik, rakamlar da faiz indiriminin hiç de anlamlı olmayacağını gösteriyor. Yasak savma amaçlı öyle çeyrek puanlık bir indirime gidilir mi bilinmez, ama bu yönde bir kararın da baskının göğüslenememesi gibi bir anlam taşıyacağı açık. 
Halkımız o müthiş Türkçesiyle zaman zaman siyasilere destek pankartları açıyor ya, “Dik dur, eyilme” diye, Merkez Bankası’na da “Eyilmemek” yakışır.

Tüm yazılarını göster