Merkez bankalarının gücü

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr


 

Avrupa borç krizi küresel büyümeyi aşağı çekmeye devam ediyor. İmalat sanayi küresel PMI verisi Haziran'daki 49,1 seviyesinden Temmuz'da 48,4'e gerileyerek 2009 Haziran'ından bu yana gördüğü en düşük seviyeye geriledi. Küresel PMI'nin gerilemesinde Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya gibi G7 ülkelerinin ekonomilerindeki kötüleşme etkili oldu. Dünya ekonomisinin motoru konumundaki ABD ve Çin'in 50 civarındaki PMI seviyesini koruması küresel PMI'da sert bir gerilemenin önüne geçti. Ancak, küresel büyümede aşağı yönlü riskler devam ediyor.

Son haftalarda açıklanan ekonomik veriler Türkiye'nin de Avrupa borç krizinin yarattığı dalgalardan etkilenmeye başladığını gösteriyor. Temmuz ayı PMI rakamları 49,4 ile Nisan 2009'dan sonra gördüğü en düşük seviyeye geriledi. Avrupa'daki durgunluğun merkezdeki ülkelere yayılmaya başlaması ve son aylarda Türk Lirası'ndaki değer kazançları ihracatçılarımızın isini zorlaştırıyor. 2012 yılı için öngördüğümüz %3'lük büyüme tahminimizde aşağı yönlü riskler artıyor.
Büyüme cephesinden gelen kötü haberlere ve Avrupa borç krizinin çevre ülkelerden İspanya ve İtalya gibi büyük ülkelere sıçramasına rağmen dünya borsaları yükselmeye devam ediyor. Bernanke'nin 2010-2011 yıllarında yaptığı miktarsal genişlemelerin (QE1, QE2) ve Draghi'nin 2011sonunda uyguladığı LTRO'nun tadı halen damağında olan piyasalar, ilave parasal genişleme beklentisiyle ekonomi cephesinden veya şirketlerden gelen kötü haberleri alım fırsatı olarak kullanıyor.
ABD ve Avrupa merkez bankalarının ağustos ayında yaptıkları toplantılarda ilave parasal genişlemeye gitmemesi bile piyasalardaki iyimser havayı bozmaya yetmedi. İşler kötüye gidince kurtarılmaya alışık olan piyasalar durgunluk riskinin artması durumunda eylül veya ekim aylarında FED'in devreye gireceğine inancını korudu.

Avrupa Merkez Bankası'nın "zor durumda olan ülkelerin borçlanma piyasalarına müdahale" için bu ülkelerin "Avrupa İstikrar Fonu'na başvurmasını ve orta vadeli bir istikrar programını uygulamaya başlamasını" şart koşması dünya piyasalarında geçici bir satış dalgası yarattı. Ancak piyasalardaki satış dalgası kısa sürdü. Yeni plan sayesinde Merkez Bankası'nın müdahalesinin önceki döneme göre çok daha güçlü olacağı beklentisiyle piyasalar yükselmeye devam etti.
Genişleyici para politikası ile küresel dengesizlikler, aşırı borç sorunu, rekabet gücü eksikliği gibi temel sorunların çözülemeyeceğinin farkındayız. Ancak, geçen hafta piyasalarda yaşanan dalgalanma merkez bankalarının karşısında olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterdi.

Peki, ne öneriyoruz. Türkiye hisse senetleri için haziran başında "ekonomideki yumuşak iniş, iç ve dış talebin dengelenmesi, enflasyon görünümünün düzelmesi, para politikasının normale dönmeye başlaması" nedenleriyle "ARTIR" önerisinde bulunmuştuk. MSCI Türkiye endeksinin bizim önerimiz sonrasındaki getirisi dolar bazında %24'e ulaştı.
Normal şartlar altında ekonomik büyümedeki ve şirket karlarında aşağı yönlü risklerin artması ve fiyatlardaki hızlı yükseliş sonrasında önerimizi tersine çevirmemiz gerekirdi. Ancak gelişmiş ülke merkez bankalarının eylül ayında ilave parasal genişlemeye gideceği beklentisiyle görüş değişikliğimizi şimdilik erteliyoruz.

Tüm yazılarını göster