MBA öğrencileri etik yemini ediyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Yaşadığımız küresel kriz sürecinde ekonomistler bundan sonda hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını dile getirdiler. Finans sektöründen, tüketim alışkanlarına kadar her alanda ciddi değişimler yaşanacağını ifade ettiler. Görünen o ki sadece ekonominin kuralları değil, profesyonel yaşamı ilgilendiren değerlerde ve algılarda da önemli değişimler olacak.

Princeton Üniversitesi Bioetik Profesörü Peter Singer bu değişime yönelik oldukça anlamlı bir örneğe işaret ediyor.

Küresel krizin ardından, Harvard Business School'da İş İdaresi Master programını bitiren öğrencilerin kendi aralarında "işlerini etik bir şekilde sürdürme" yemini ettiklerini söylüyor Singer. Bu, "tüm dünyada sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve çevresel refah yaratmak için çaba sarfetmek" ve "şirketlerini, topluma ve kendilerine zarar verecek dar görüşlü kararlardan korumak" anlamına geliyor.

Singer, iş etiğine yönelik dersleri alan öğrenci sayısının hızla arttığına dikkat çekerken, öğrencilerin iş planlarında öne çıkan konunun uzun vadeli sosyal değerler olduğunu söylüyor.

Araba satıcısı ve etik

İş etiğinin meslekten mesleğe değişim gösterdiğini belirten Singer, şu ilginç örneği veriyor: "Ailemden birisi kısa bir süre önce gözünden kaynaklanan bir rahatsızlıktan dolayı doktora gitti. Daha sonra ameliyata ihtiyacı olduğu belirtilerek bir göz cerrahına yönlendirildi. Cerrah ise gözü muayene ettikten sonra, ameliyata gerek olmadığını söyledi. Görev ahlakına sahip olan birinden beklediğiniz de budur. Öte yandan, bir araba satıcısının, yeni bir arabaya ihtiyacınız olmadığını söylemesini beklemek oldukça zor."

Doktorlar açısından etik konusu Hipokrat yeminine kadar uzanıyor. Peki yöneticiler, şirketin başarısı ve para kazanmak dışında bir taahhütte bulunabilirler mi? Singer'a göre bu zor, çünkü çok sayıda iş dünyası lideri kendi çıkarları ve herkesin çıkarı arasında bir çatışma olduğunu kabul etmiyor. Ve yine çünkü, Adam Smith'in "görünmez eli" sayesinde serbest piyasada kendi çıkarlarını korumanın, herkesin  çıkarını korumak anlamına geldiğine inanıyorlar. Singer, bu konuda dünyaca ünlü ekonomist Milton Friedman'ın 1962 yılında yazdığı Capitalism and Freedom (Kapitalizm ve Özgürlük) kitabından da şu alıntıyı yapıyor: "İş dünyasında tek bir sosyal sorumluluk vardır; o da oyunun kurallarına sadık kalarak, kârı artırmak için gerekli kaynakları kullanmak ve faaliyetlerde bulunmak, yani yolsuzluk ve sahtekarlık yapmadan açık ve özgür şekilde rekabet etmek."

MBA yemini Friedmancı bakışın yerine geçmeye çalışıyor

Singer'a göre bu yönde düşünenlere göre, bir şirket yöneticisinin şirket değerini artırmaktan başka bir konuya kendini adaması doğru değil, fakat MBA yemini Friedmancı yaklaşımın yerine geçmeye aday görünüyor. Singer'ın bu konudaki yorumları şöyle: "Küresel kriz büyük miktarda yolsuzluğun ortaya çıkmasını sağladı. Fakat, krizin gerçek nedeni yolsuzluk değil. Kriz, subprime mortgage'ları arkaya satanların çıkarları ile bunları satın alan finans kurumlarının çıkarlarını bir araya getiremeyen piyasa başarısızlığından kaynaklandı. Bugün MBA yemini Friedmancı bakış açısının yerine geçmeye ve Friedman'dan farklı bir sosyal sorumluluk tanımı oluşturmayı hedefliyor: Herkes için uzun vadeli, sürdürülebilir refahı desteklemek. Yöneticiler ise 'mesleğin gelişmesi ve toplumun refahına destek vermesi için hem kendimi hem de kontrolümdeki yöneticileri geliştirmek' yeminini ediyorlar.   

Yeminde geçen bir başka cümlede ise, yöneticiliğin başlıca amaçlarından birinin 'Dünya genelinde sürdürülebilir ekonomik, sosyal ve çevresel refah yaratmak' olduğu ifade ediliyor."

Peki bu derece yoğun bir rekabetin yaşandığı küresel iş dünyasında, böyle bir söz vermek mümkün mü? Peter Singer bu soruya cevap olarak, "etik yeminini" etmiş öğrencilerden birinin yorumuna yer veriyor: Öğrenci şöyle diyor: "Hayatlarımızın daha fazla anlam taşımasını ve şirketleri daha büyük iyilikler yaratmak için yönetmeyi istiyoruz."

Singer'ın yorumu ise, "Eğer iş dünyası kendi çıkarlarını bu yönde algılarsa, işte etiğin ön plana geçtiğini görürürüz" yönünde.

Türkiye'de kadınlar erkeklere oranla daha etik

TÜSİAD'da geçtiğimiz günlerde, ''Dünyada ve Türkiye'de İş Etiği ve Etik Yönetimi'' başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda, Türkiye'deki işletmelerin, gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda daha başarılı olması için serbest piyasa rekabetini gözeten, kayıtdışı ekonomiye fırsat vermeyen, fikri hakları koruyan, hukuki ve etik altyapı oluşturmaları gerektiğine dikkat çekiliyor. Rapor, Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Berkman ve Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Arslan tarafından kaleme alınmış.

Raporda, son 40 yıl içinde artan küreselleşme, toplumsal duyarlılık, müşterilerin ve çalışanların istek ve beklentilerinin yükselmesi gibi nedenler sonucunda, işletmelerin sosyal konularla da ilgilenmeye başladığına, paydaşlara yönelik sorumluluklarını yeniden tanımladıklarına dikkat çekiliyor. Raporun ortaya koyduğu ilginç noktalardan birisi Türkiye'de, kadınların erkeklere oranla daha etik olduğu. Raporda, "daha duygusal ve kurallara uyan bir karakteri temsil eden kadınların, daha başına buyruk ve sonuca yönelik olarak davranan erkeklerden farklı olabildikleri" ifade ediliyor.

Raporda aynı zamanda TEDMER tarafından gerçekleştirilen ''Türk İş Gücünün İş Etiğine Yaklaşımı Araştırması''na da yer veriliyor. Araştırmaya göre Türk işgücünün ''iş etiği'' kavramını duymuşluğu yüzde 60'ın üzerinde. ''İş etiği standartları olduğunu'' ifade eden kuruluşların oranı 2002'de yüzde 66 iken bu oran 2005'te yüzde 54'e gerilemiş durumda. ''Çalıştıkları firmaların iş etiğine sahip olduğunu'' düşünenlerin oranı ise 2002'de yüzde 70'den 2005'te yüzde 67'ye gerilemiş durumda.

Etik, günümüzün yükselen değerleri arasında ilk sırada geliyor. Şirketlerin bundan sonra iktisadi parametreler ve etik sorumluluklar arasında uyum sağlamaları çok daha önemli hale gelecek: Ürünün marka değerinin yükseltmesi, müşterilerin, yatırımcıların ve kamunun güveni ve desteğinin sağlanması, iş dünyasına duyulan saygının artması ve tüm bunların sonucunda demokrasinin başarılı bir şekilde çalışması etik değerlerin öne geçmesine bağlı.

Tüm yazılarını göster